Ahlak birçok farklı etmen tarafından tahakküm altına alınırken ve zaman zaman bu karışıklığın ortasında yollarımızı şaşırırken… “Ahlaki Olan veya Olmayan” çocukları ahlak üzerine sorgulatıyor, düşündürüyor ve onlara rehber oluyor.
Zafer Köse’nin yeni kitabı, “Neydi O Gelecek Bayramlar” kitapçı raflarındaki yerini aldı. Meramı olan bir kitap. Okuyucuyla canlı biçimde dertleşirken, çözümlerden de söz eden sevgili Zafer Köse’yle ailenin, güvenin, sevginin ikircikli hale geldiği bugünden, yarınlara bir nefes, bir umut büyütmeye çalıştığı kitabıyla ilgili sohbet ettik.
İş cinayetlerinin her insanın başına gelecek korkunçlukta ve yakınlıkta basit ihmaller sonucu ortaya çıktığı, ayrıca öldürmeyen düzenin zehirlediği gerçeğini sunarken bu alandaki çalışmalara da güvenilir bir kaynak oluyor.
Rodari’nin “Ormanda Eğlence” adlı kitabında evler, çatılar uçuyor. Çocuklar başlarında meşe ağaçları büyütüyor. Çeşmesi olan bulutları kontrol eden yağmurcu minik adamlar buluttan buluta koşuyor.
“Sen tezsin: sakin, solgun, sınırlı, kendi kendine yeten. Bense antitez: rahatsız, aykırıtutkulu, özünün ötesine uzanan. Şimdi sormamız gereken şey, sentezin bizi uyuma mıyoksa düşleyemediğimiz yeni bir olanaksızlığa mı götüreceği?”
Sevgili İleri Kitap takipçileri ve kitap severler, haftanın yeni çıkanları arasından sizler için bir derleme yaptık. Beğeneceğinizi umuyor, keyifli okumalar diliyoruz.
Sınırları önceden çizilmiş kusursuz bir dünya mümkün müdür? Kusursuz çocuklar, mükemmel aileler gerçek midir? Özellikle son yıllarda kendini iyiden iyiye ortaya çıkaran proje çocuk stratejileri aslında aile bireylerinin her birinin, başaramadığı şeyleri çocuklara yüklemesi midir?
Altın, kan ve hiçbir koşulda zeval getirilemeyecek “erkeklik onuru" uğruna başlamasına karşın tüm yükü yine bir kadının omuzlarına, Helene'ye, yıkan Troya Savaşı; kadınların doğan her yeni günle yeniden cephelerinde yerini aldığı var olma ve ölüm kalım savaşında yeni bir perdenin başlangıcı oluyor.
Değerli kitap okurları, geçtiğimiz haftalarda yayın hayatına kazandırılan kitaplar arasında sizzler için özel olarak derleme yaptık. Beğeneceğinizi umuyor, keyifli okumalar diliyoruz.
Geçtiğimiz haftalarda yayın hayatına kazandırılan kitaplar arasından sizler için derledik. Keyifli okumalar dileriz.
Her angaryayı yapmasına rağmen iş yerinde hak ettiği terfiyi erkek bireye kaptırandan, yakın arkadaşının tecavüzüne uğrayan kadına… Hikâyeler, hikâyelerimiz oluyor. Dedik ya, hissi bir ortaklık. 5 feminist sosyalist kadın yazardan kadınlara; toplumsal gerçekçilikten deneysel arayışlara uzanan üslup ve yaklaşımlar eşliğinde bizi toplumsal cinsiyet ilişkilerini anlamaya ve sorgulamaya davet eden farklı bir eser.
Lise yıllarından üniversiteye uzanan, kimi zaman gözlerden uzak, kimi zaman kavgalı gürültülü ancak tutkuyla birbirini seven genç bir çiftin öyküsüdür Normal İnsanlar. Bir birliktelikte ilişkiyi yaşayanlar kadar çevrelerinin ve bulundukları çağın etkisini de gösteren, kendisi de genç olan Sally Rooney gençliğin kendini bulacağı bir eser kaleme almıştır.
Bir evde her şey nasıl oluyor da böyle düzenli gidebiliyor? Ev düzeninin tepetaklak olması, görünmeyen emeği, sorumlulukları ve bunlarla birlikte adeta çarşamba pazarına dönen bir evin ‘yalatuka’larla imtihanı sandığımızdan daha da zor…
Umutsuz bir sabahın akşamında, adımımızı attığımız andan ilk adımımızın olduğu anda... "Kızıl Ağaç" bizleri bekliyor! Tünelin sonundaki ışığıyla...
Proust, 1905’te yazmaya başladığı bu eserleri 1912 de tamamladı ve 1922’ye kadar da üzerinde gerekli gördüğü düzeltmelerle uğraştı. 17 yıllık bir emeğin sonunda Fransız sosyetesinin (aristokrasinin) yükselişini, düşüşünü; yalanlarla örülü dünyalarının, ihtiraslarının, dedikodularının, çürümelerinin geniş bir panoramasını ortaya çıkardı.
Geçtiğimiz haftalarda yayın hayatına kazandırılıp raflarda yerini alan kitaplar arasından siz kitap okurları için özenle seçip derledik. Keyifli okumalar ve iyi haftalar dileriz.
Bu prenses hayatını önemsiyor, kurtarılmayı beklemiyor, sorunlarının üstesinden kendisi de gelebiliyor, haklarını başka akılların kararlarına teslim etmeyecek kadar bilinçli. Kendini bir şövalyeyi beklemeye adayacak kadar vakti mi? Hiç yok. Yapacak çok işi, anlatacak çok macerası, yaşayacak hayatı olan bir kız o. Başındaki taç ise belki de kendi gibi yaşayan başka kızların varlığından gelen gücüdür kim bilir?
Dokunmak, belki de en içten izi bırakmaktır. Dokunarak tanır, sever, hisseder ve anlarız ve şüphesiz ki yalnızca ellerimizle dokunmayız. Sevmek, susmak, okumak ve gülmek de dokunmak değil midir?
Çetinkaya kitabında boykota katılan kesimleri, boykota destek veren basın ve cemiyetleri, boykotun geliştirilmesi için cami, kahve gibi mekanlarda yaşananları tatlı tatlı anlatırken adeta o dönemde yaşıyormuş hissine kapılıyorsunuz. Aşağıdakilerin gözüyle ve yukardakiler ile ilişkileri bağlamında anlatılan tarihsel hikaye hem tarihteki sıradan insanların toplumsal hareketlilikteki payını öne çıkarıyor hem de günümüz modern toplumsal hareketlerine ışık tutuyor.