Öteki normaller ve tutkulu aşkları
Lise yıllarından üniversiteye uzanan, kimi zaman gözlerden uzak, kimi zaman kavgalı gürültülü ancak tutkuyla birbirini seven genç bir çiftin öyküsüdür Normal İnsanlar. Bir birliktelikte ilişkiyi yaşayanlar kadar çevrelerinin ve bulundukları çağın etkisini de gösteren, kendisi de genç olan Sally Rooney gençliğin kendini bulacağı bir eser kaleme almıştır.
Zilan Yıldırım
İlk eseri ‘’Arkadaşlarla Sohbet’’ ile herkesin beğenisini kazanan genç yazar Sally Rooney ikinci kitabı ‘’Normal İnsanlar’’ ile bu övgülerin hakkını fazlasıyla vermiştir.1991 doğumlu İrlandalı yazar aynı zamanda senaryo da yazmaktadır. Normal İnsanlar romanı 2018 yılında yazılmış olup, 2019’un Eylül ayında Can Yayınlarından Emrah Serdar çevirisi ile okuyucuyla buluşmuştur. Ayrıca büyük beğeni toplayan ‘’Normal İnsanlar’’ romanı 12 bölümlük bir diziye de uyarlanmıştır. Roman Marianne adında zengin, kültürlü, lise yıllarını sessiz ve gözlerden uzak geçirmiş genç bir kız ve arkadaş ortamının aranan yüzü, okulun popüleri olmuş, fakir genç bir oğlan olan Connel arasındaki tutkulu ve çalkantılı birlikteliği anlatıyor. Connel’in annesi Marianne’nin evini temizleyerek geçimini sağlıyor ve genç çiftin tanışması da bu vesileyle gerçekleşiyor. Okulda sevilmeyen ve tuhaf bulunan bir karakter olan Marianne ve kendisinden belki de utanan Connell’in gizli kapaklı başlayan bu ilişkisi mezuniyet töreninde yaşadıklarıyla yarım kalıyor ve görüşmeyi kesiyorlar. Daha sonra aynı üniversiteyi kazanıyorlar ve tekrar yolları kesişiyor. Tabii bu sefer rolleri değişmiş şekilde. Üniversitede tek başına yaşamaya başlayan, kültürel ve ekonomik olarak ortalamanın üzerinde bir hayat süren ve artık hayli popüler sayılan Marianne ile ekonomik açıdan problemli bir hayatı olup ve yaşadığı taşrada kıt imkanlarla elde edebildiği entelektüel birikimini gösteremeyen işçi çocuğu bir Cornell’le karşı karşıya kalıyoruz. Lisede toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin birçok formuna şahit olan, cinsiyetçi şakalara, tacizlere maruz kalan ve ailesi tarafından istenmeyen Marianne ve üniversitede sınıfsal farklılıklarından dolayı kıyafetine, konuşmasına kadar, politika bilgisine kadar eleştirilen Connel’in başından geçenler ve bu iki gencin bulundukları konum gereği birbirlerine olan bakış açılarının nasıl evirildiğini anlatıyor eser. Toplumsal eşitsizliklerin gençler ve ilişkiler üzerindeki tesirini rahatlıkla görebildiğimiz eserde sade bir dilin ve akıcılığın bu kadar kuvvetli olması dikkat çeken unsurlardan. Sınıfsal çelişkiyi ve farklılığı dikey kesen cinsiyetçi ayrımı, ötekileştirmeyi iki hayatta tek kitapta birleştirmiştir yazar.
Romana kuş bakışı ve geniş perspektif ile bakarsak her iki karakterinde bir dönem bulundukları ortamlarda normalin dışında birey ve tuhaf görüldüğünü fark ediyoruz. Oysa bu ‘farklı’ oluşları kendilerinin veya karakterlerinin zamanla değişime uğramasıyla ilgili değil; aksine bulundukları çevrenin kendilerini nesneleştirmesiyle ilgilidir. Kişinin bulunduğu toplumun normlarının ve kalıplarının mekân değişikliğiyle nasıl çabucak değişkenlik gösterebildiğini anlatıyor. Kişinin bu normlara ve kalıplara ayak uydurması ve bir nevi bulunduğu kabın şeklini almasının onu nesneleştireceğini ve kendine yabancılaştıracağını görüyoruz romanda. Kişinin kendini bulması ve özneleşmesi için de içinde bulunduğu eşitsizliğin ve farklılığın bilincinde olması şart. Özne olma uğraşlarını da yine birlikte gerçekleştiriyor karakterler. Bir nevi birbirlerini dönüştürüyorlar. Bu çabayı da gençliğin getirdiği çatışma duygusu ile sunuyor yazar. Çift üzerlerindeki bu toplumsal baskıyı bir problemle, çatışmayla ya da yanlış anlaşılmayla gün yüzüne çıkarıyor. Örneğin Marianne tüm ilişkilerinde alçaltıldığını ve şiddet gördüğünü anlatıyor. Bu durumun onu rahatsız etmediğini hatta bundan haz aldığını söylüyor. İlginç olan kendisine psikolojik ya da fiziksel herhangi bir şiddet uygulamayan tek erkek olan Connel’in diğerlerinden farklı olduğunu ve çok değerli olduğunu da dile getiriyor. Aynı şekilde Connel’de kirasını ödeyemeyeceği için evden ayrılmak zorunda kalıyor ve zengin sevgilisi Marianne’den utanarak onun evinde kalabileceğini söyleyemiyor. Belki kendisinin teklif edebileceğini düşünüyor ancak yanlış anlaşılıyor ve bu durum ayrılığı tekrar getiriyor.
Yazarın yansıtmaya çalıştığını düşündüğüm bir diğer nokta da maruz kalınan bu normların kişilerin karakterlerini ve yaşam tarzlarını belirleyip, bu durumu kişilerin doğaları öyleymiş gibi bir algının oluşmasını eleştirmek. Marianne karakterine kadın olmasından ötürü beklendiği üzere kültürsüz, saf, başkalarının yönlendirmesiyle hareket edebilecek iradesiz ve aşırı hassas bir karakter yerine politikayla ilgilenen, entelektüel zevkleri olan, güçlü özellikler yerleştirmiştir. Aynı zamanda yoksullar ve işçi sınıfına mensup insanlara yapıştırılan etiketlerden olan kibar olmama, yeniliklere veya farklılıklara açık olmama, suça meyilli olma özelliklerini Connel karakterinde hiç görmüyoruz. Bu da yazarın bir karşı koyuşu olarak yorumlanabilir.
KÜNYE: Normal İnsanlar, Sally Rooney, Çeviri Emrah Serdan, Can Yayınları, 2019, 263 Sayfa.