Vitrin: Yeni Çıkanlar
Sevgili İleri Kitap takipçileri ve kitap severler, haftanın yeni çıkanları arasından sizler için bir derleme yaptık. Beğeneceğinizi umuyor, keyifli okumalar diliyoruz.
ICKABOG – J.K. ROWLING
J.K. Rowling’in Türkiye’deki yayıncısı Yapı Kredi Yayınları‘nın internet adresinden 1 Eylül 2020 ve 16 Ekim 2020 tarihleri arasında dizi şeklinde yayımlanacak olan Ickabog’a 23 Ekim 2020 tarihine kadar http://www.ykykultur.com.tr/ickaboghikaye adresinden ulaşılabilecek. Dizi şeklinde ve ücretsiz olarak yayımlanacak olan Ickabog, J.K. Rowling’in bundan on yıl kadar önce, kendi çocuklarına uykudan önce anlatmak için kaleme aldığı özgün bir masal.
İlk üç bölümü resmî internet sitesinden (www.ickabog.com) ve İngilizce olarak yayımlanan hikâye, ilk kez 26 Mayıs 2020’de okurlarıyla buluştu. Daha sonra ise siteye 10 Temmuz 2020’ye kadar hafta içi her gün yeni bölümler eklendi.
Hayali bir ülkede geçen ve J.K. Rowling’in diğer çalışmalarıyla hiçbir bağı olmayan Ickabog, yazarın metinlerinde sık sık işlenen temaları da içeren tek bir hikâyeden oluşuyor.
Çocuklarının çok sevdiği bu hikayeyi Covid-19 salgını döneminde yaşanan sokağa çıkma kısıtlamaları sırasında paylaşmaya karar veren Rowling, bunu çocukları, anne - babaları ve çocuklarla ilgilenenleri eğlendirmesi için yapmış.
J.K. Rowling, basılı ve e-kitap versiyonları da Aralık ayında yayımlanacak olan Ickabog’un satışından elde edilecek olan teliflerin tamamını İngiltere ve dünyada pandemiden zarar gören kişilere yardım eden projelere bağışlayacak.
(Tanıtım Bülteninden)
KÜNYE: Ickabog, J.K. Rowling, Yapı Kredi Yayınları, 2020
UÇUCU BEDENLER BEDENSEL BIR FEMINIZME DOĞRU - ELIZABETH GROSZ
Queer kavramının, yurt içinde ve yurt dışında teorik ve pratikte yaptığı sıçramaya ve queer kavramıyla ilişkili var olan ya da ortaya çıkabilecek mikro politikalara temas etmeyi hedefleyen bu seri, queer teoriyi LGBT'lere özgü bir kimlik politikası olmanın ötesine taşıyarak teorileştirmeyi de sorgulamanın peşinde olacaktır. Queer teori ile iktidar, marjinallik, ayrıcalık ve normativiteyi ele alan diğer sosyal ve kültürel teorilerarasındaki ilişkilere ya da anlaşmazlık noktalarına odaklanacak olan bu eserler, eleştirel ırk ve kimlik teorileri, antropoloji, Marksizm, Anarşizm, Postyapısalcı teori,feminist teori, erkeklik çalışmaları, sakatlık çalışmaları, güncel sanat ve görsel kültür teorileri ve queer kavramının kapsamına giren her türden metinle kesişecektir.
Uçucu Bedenler, bedeni, çeperden alıp incelemenin merkezine çekecek ve böylece bedenin öznelliğin ana "maddesi" olarak kavranmasını sağlayacak bir yeniden düşünme çalışmasıdır. Özne, bedenli bir varlık olarak tanındığında, özgüllüklerinin nötrleştirilmesi ve yok sayılması kolaylıkla mümkün olmaz; kadının erkek tanımı içine batırılması sonucunda, kadının başına gelen bu olmuştur. Beden, cinsel farkın müttefikidir ve görünürde tehlikesiz olan, ancak kadınların kültürel ve entelektüel olarak ortadan kaldırılmasını gizleyen, fallus merkezci bir takım kabullerin sorgulanmasında anahtar bir terimdir: hümanizmin evrenselci ve evrenselleştiren kabullerini sorgulamaya yardım eder. Hümanizm kavrayışı üzerinden kadınların —ve tüm başka grupların— özgüllükleri, konumları ve tarihleri geçersiz veya gereksiz kılınmıştır. Beden, öznenin içselliğine bir insan doğası atfetme eğilimine direnir; ve öznelliği birbirini dışlayan iki alana ayıran düalizm eğilimlerine karşı koyar. Ancak, tabii ki, bedenin de müzakere edilmesi ve ilgilenilmesi gereken problemleri, riskleri ve tehlikeleri yok değildir. Bu kitap, aynı zamanda, kendisinin doğrudan tartışmadığı bir şey "hakkında". Bu kaygan ve muğlak terimin tüm zengin titreşimleriyle birlikte, bu kitap cinsellik "üzerine". Bu terimin, kitap kapsamında ilgilenilen meseleler bağlamında geçerli olan en az dört farklı anlamı var. Birincisi, cinsellik, bir özneyi bir nesneye yönelten, bir dürtü, bir impuls veya bir tahrik olma biçimi olarak anlaşılabilir. Psikanaliz, cinselliğin bir dürtü olarak incelendiği büyük bilimdir. İkincisi, cinsellik, bedenleri, organları, hazları ve çoğunlukla ama her zaman olmamak koşuluyla, orgazmı içeren bir edim, bir dizi pratik veya davranış olarak anlaşılabilir. Üçüncüsü, cinsellik bir kimlik bakımından da anlaşılabilir. Bugün yaygın biçimde toplumsal cinsiyet terimiyle tarif edilen bedenlerin cinsiyeti, en az iki farklı biçim önerir, ve genelde kadın-erkek ikili karşıtlığı üzerinden anlaşılır. Ve dördüncüsü, cinsellik çoğunlukla, öznelerin arzularının, farklarının ve bedenlerinin haz arayışlarının belli biçimleri olduğunu belirten bir dizi yönelime, konumlanmaya ve arzuya işaret eder.
(Tanıtım Bülteninden)
KÜNYE: Uçucu Bedenler Bedensel Bir Feminizme Doğru, Yazar: Elizabeth Grosz, Çevirmen: Kevser Güler, Nota Bene Yayınları, 2020, 328 Sayfa
KOLEKTIF HAFIZA KITABI
Son otuz yılda beşerî ve sosyal bilimlerde çok az kavram “kolektif hafıza” kadar ilgi konusu oldu. Terim akademinin sınırları dışında, siyaset ve gazetecilikte de sık sık kullanıldı; dünyanın önde gelen gazetelerinin birinci sayfalarında ve iktidar sahiplerinin konuşmalarında kendine yer buldu. Mevcut toplumsal, siyasal ve kültürel durumu anlamak için anahtar bir kavram haline gelen “kolektif hafıza”, farklı ama birbiriyle bağlantılı fenomenleri irdeleyip yerli yerine oturtmada bugün artık kılavuz ilke konumunda.
Gelgelelim, terimin anlamı, kökeni ve içerimi hakkında hâlâ büyük bir kafa karışıklığı var. Kolektif Hafıza Kitabı işte bu kafa karışıklığını giderme yönünde atılmış büyük bir adım. Kolektif hafızayı konu edinen eski ve yeni çalışmaları, çığır açıcı metinlerden bulunması zor klasiklere varıncaya dek, belli başlıklar altında (Öncüler ve Klasikler; Tarih, Hafıza ve Kimlik; İktidar, Siyaset ve Mücadele; Medya ve Aktarım Tarzları; Hafıza, Adalet ve Çağdaş Dönem) bir araya getiren bu eser, alana esaslı bir giriş yapmak isteyen öğrenci ve akademisyenler açısından vazgeçilmez bir kaynak.
(Tanıtım Bülteninden)
KÜNYE: Kolektif Hafıza Kitabı, Yazar: Jeffrey K. Olick (Derleyen); Vered Vinitzky-Seroussi (Derleyen); Daniel Levy (Derleyen); Çevirmenler: Zehra Can, Ümit Keskin, Tarık Özbek, Dipnot Yayınları, 2020, 364 Sayfa
YENI KARANLIK ÇAĞ TEKNOLOJI VE GELECEĞIN SONU - JAMES BRIDLE
Neyi, nasıl bildiğimiz ve bilemediğimiz hakkında Yeni Karanlık Çağ.
Teknolojinin geçtiğimiz yüzyılda yakaladığı ivme gezegenimizi, yaşadığımız toplumları ve bizleri hızla dönüştürdü, ama bunlara dair kavrayışımızı dönüştüremedi. Bugün teknolojik sistemlere öylesine gömülmüş haldeyiz ki pratiğimizi de düşünce tarzımızı da onlar şekillendiriyor artık. Ne bu sistemlerin dışında durabiliyoruz, ne de onlarsız düşünebiliyoruz.
Karşı karşıya olduğumuz en büyük sorunların bir sorumlusu da sahip olduğumuz teknolojilerdir: İnsanların çoğunu yoksullaştırıp zenginle fakir arasındaki uçurumu her gün biraz daha genişleten zıvanadan çıkmış bir ekonomik sistem; siyasal ve toplumsal mutabakatlardaki çöküş ve bunun sonucu olarak milliyetçiliğin, toplumsal ayrışmaların, etnik çatışmaların ve gölge savaşların tüm dünyada artması; hepimiz için varoluşsal bir tehdit oluşturan küresel ısınma.
Teknolojinin bizi götürdüğü yerde deliye mi döneceğiz, yoksa huzur mu bulacağız; bu sorunun cevabını dünyadaki yerimizi, birbirimizle ve makinelerle ilişkimizi düşünme, kavrama biçimimiz verecek. Benim sözünü ettiğim "karanlık", bir nihilizmin sonucu değil. Mevcut krizin beraberinde getirdiği fırsatla alakalı daha ziyade; önümüzü net biçimde görüp dünyada anlamlı, sorumlu, adaletli bir tavır geliştirmekte yaşadığımız o bariz sıkıntıyla alakalı.
- James Bridle
(Tanıtım Bülteninden)
KÜNYE: Yeni Karanlık Çağ Teknoloji Ve Geleceğin Sonu, Yazar: James Bridle, Çevirmen: Kemal Güleç, Metis Yayıncılık, 2020, 280 Sayfa