“Biz dünyayı gerçekten de hikâyelerle kavrayabiliyoruz. Hikâye, bütün o “ne, nerede, ne zaman, nasıl, kim” sorularına yanıt veren bir olay anlatımıdır, bize hep böyle tarif edildi ama sadece anlatım değil bu, aynı zamanda algılama biçimi de. Ben kimim, siz kimsiniz, saat kaç, burası neresi sorularının yanıtları bizim kafamızda net, o yüzden hayatta kalabiliyoruz ve iletişim kurabiliyoruz ama bu bozulursa, yani hikâye bozulursa, o zaman gerçeklikten kopuyoruz, aslında hikâye dediğimiz bu gerçekliğin zihindeki temsili.”
Çocukların sınırsız hayalleri ve tüm “absürt”lükleri bu satırlarla daha da genişliyor. Kiraz Hanım’ın Mutfağı, birbirinden neşeli ve düş dolu üç öyküyle çocukların dünyalarına dokunuyor.
Haftanın yeni çıkan kitapları arasından bir derleme sunuyoruz sizlere, keyifli okumalar dileriz.
"Keane’in Yeni Despotizm başlıklı çalışması, ya da bir nevi kavramsallaştırması, üzerine düşünülmeyi ve tartışılmayı hak ediyor. Kitapta da pek çok defa kendisine değinilen Türkiye’deki mevcut siyasi rejimin karakterine ilişkin yazarın görüşleri ve örnekleri de kimi zaman çarpıcı etkiler yaratarak okuru bir başka pencereden bakmaya davet ediyor."
Borges’le Gizemli Bir Yolculuk, bir yanıyla “Borges’i Anlama Kılavuzu”. Jorge Luis Borges’i her anlamda anlamaya çalışmanın sonucu ortaya çıkan bu çalışma araştırma/inceleme türünün de yetkin örneklerinden.
Farklılıklar çoğu zaman tuhaf bakışların olduğu yerdedir. Oysa her çocuk sadece bir tanedir, biriciktir. Onları yeryüzünde eşsiz kılan ise kendilerine özgü oluşları, farklılıkları, seçimleri ve rengarenk oluşları…
Değerli İleri Kitap takipçileri, haftanın yeni çıkan kitapları arasından sizlere özel bir derleme hazırladık. Beğeneceğinizi umuyor, keyifli okumalar diliyoruz.
Haftanın yeni çıkan kitapları arasından sizler için derledik. Keyifli okumalar ve iyi pazarlar dileriz.
"Büyük ihtimalle, dünyada bir hamamböceğinin evcil hayvan olarak beslendiği tek kitap Pluk ve Kırmızı Çekicisi'dir.’’
Son dönemde Diyanet İşleri Başkanı’nın dinin sadece kul ile Tanrı arasında değil toplumsal yaşamın her alanında düzenleyici nitelikte olması gerektiğini belirtmesiyle, görevi, yetkisi ve sınırları daha yoğun bir şekilde tartışılan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın din hizmetleri görevinin dışına çıkarak toplumsal ve kültürel dünyamızı şekillendirme çabaları, Başkanlığın kurduğu Diyanet Vakfı aracılığı ile yaptığı ticari faaliyetler, yurt içi ve yurt dışına sunulan destekler, kurulun işlevi, hizmetleri, iktidar ve siyaset ile ilişkilerinin yanı sıra aile, kadın, çocuk ve gençlik konusunu dini referansla dizayn etme faaliyetlerini, Burcu Karakaş ayrıntılı ve akıcı bir biçimde anlatıyor.
Yazarın neyi anlattığı kadar; yazarken nelerden beslendiğini, nasıl hissettiğini, hangi sokaklardan yürüdüğünü de düşünürüm. Açlık’ı okurken, yazarın hayatını karıştırma ve orada saklanmış gizli gerçeği arama çocukluğum daha hızlı sardı ruhumu.
Yaşamın rengarenk yanı çocukların oyunlarında, bir apartmanın bahçesinde buluşuyor. Çocukların neşeleri hayallerine eşlik ederken hayal gücünün sınırsız ve büyüleyici yönü hepimizi başka dünyalara götürüyor.
Bu kirli düzen, bu suç hanedanlığı hep sürecek sananlar yanılıyorlar. Tarihin sayfalarını karartan tüm diktatörlüklerde olduğu gibi, kinlerinin ve hırslarının doymak bilmez açlığıyla yol açmaya çalışanlar her zaman kendi sonunu hazırlar. Taşlarını kendi döşedikleri cehennemlerine vardıklarındaysa o görkemli küstahlıktan, akılları kör eden kibirden eser kalmaz… Bu karanlık günlerde ihtiyacımız olan daha fazla hakikat kaybı değil. Her şeyden çok ve daha fazla gerçeklere ihtiyacımız var. Bu yüzden hakikate kendimden daha fazla saygı duymaya da, inkarcı biat kadrolarına dahil olmayı reddetmeye de devam edeceğim.
Önce hikaye sonra bir soru. Tartışma böyle başlasa da bir yere evrilmek zorunda değil. Doğru yanıtlar, yanlış yanıtlar, yargılamalar, ayıplamalar bu tartışmalarda kendilerine yer bulamıyor. Amaç, sorunun ortaya attığı fikri detaylandırarak hep birlikte yeni fikirlerle derinleşmek ve tartışmayı hep birlikte büyütmek. Çünkü yeni fikirler yeni sorular demek ve bu, daha çok düşünmenin önündeki en güzel basamak.
Sevgi Soysal'da bahçe duvarından ayaklarını sarkıtan kız çocuğunun merakı vardır, hayat gailesine teğellenmiş ironi vardır, arzularını gemlemeyen kadının yaşama sevinci vardır. Aldanma kadar terk etme etiği vardır. İrade vardır. Onda en acı deneyimler bile ağlak bir sona bağlanmaz.Zira onda kadınlar vardır…
Dipnot Yayınlarından okuyucularıyla buluşan, Brezilyalı İktisatçı Ruy Mauro Marini'nin ''Bağımlılığın Diyalektiği'' çalışması; bağımlı ekonomilerin sermaye döngüsüne, Marx'ın artı değer kuramını ve mutlak-göreli artı değer üretimi tartışmasını tekrar ele alıyor.
Değerli İleri Kitap takipçileri, haftanın yeni çıkan kitapları arasından sizlere özel bir derleme oluşturduk. Beğeneceğinizi umuyor, keyifli okumalar diliyoruz.
Sosyal sermaye Birinci (ve zengin) Dünya’nın kavramsal icadıdır; ayrı fakat yakından alakalı iki yoldan yoksul dünyalara aktarılmıştır. Sosyal sermaye bir taraftan insanların kendi kendilerine yardımcı olmalarının ve herhangi bir konuda bireyden başlayıp toplum seviyesine çıkan iş birliğinin adıdır. Diğer taraftan, yoksulların kendi ekonomik dezavantajlarının sebeplerini sorgulamadan kendi kendilerine yardım edecekleri yol ve düzenin önünü, açarak refahtan aldıkları payın nasıl artırılacağı yönünde spekülasyon güçlü ve zenginlerin sesidir.