VIETNAM EDEBİYATI
Gök Cephesi; bombalar altındaki Vietnam’da çok kısa bir zamanda, kesik kesik ve belirsiz aralıklarla yazılmış. Uçakların gölgesinde bombalara karşı hayatta kalma mücadelesi veren bir ülkede, gerçekten yaşanmışlıklar da barındıran ve halkın kahramanlığını merkezine alan bu eser; Yordam Yayınevi tarafından tekrar gün yüzüne çıkarılan tarihsel bir derinlik…
EDEBİYAT
Haftanın yeni çıkan kitapları arasından sizlere özel bir derleme hazırladık. Beğeneceğinizi umuyor, keyifli okumalar ve iyi pazarlar diliyoruz.
Spor ve sanatla yaşamı değişen çocukların hikayesi... Umudun kapıları için atılan sayılar bu defa ıskalamıyor. Sayılar ruhları onarmak, yaraları sarmak için atılıyor...
bu roman olan şeylerin içinde dikkatli, hassas, incelikli bir nazarla dolaşan bir dimağın romanıdır. bilgelik gerçekten de bilmekle sınırlı olmayan bir nitelik, ‘ilkel’ bir ruh kuvveti ise bu romanın muharriri (yazarı) suat derviş bilge bir insandır. romanın gücünü, dönemin hak ve özgürlük ihlallerini gözler önüne serme cesaretiyle açıklamak yetmez. romanın asıl gücü, dönemin iktisadi-siyasi koşulları altında ezilenlerin duygularını, eski ve kirli bir duvara yansıyan yağı fitili nerdeyse tükenmiş bir idare lambasının can çekişen gölgelenişinde incelikli bir yalınlıkla göstermesindedir.
Ermeni, sosyalist, aktivist, Fransız kültürü ile yetişen, çilekeş bir yazar Zaven Biberyan. Onun kaleminden çıkmış müteessir, isyankar karakter Sur. 1950’lilerin İstanbul’unu, Ermeni cemaatinin içini, Türkiye toplumunu, toplumun bile isteye yarattığı milliyetçi baskılar ve bunların işleyişleriyle ortaya çıkan kuşak çatışmalarının şahidiymiş hissiyatını veren betimleyişi; karakter ile özdeşleşmesini sağlar nitelikte bir eser.
Sendikal mücadele, fabrika duvarları içinde sürekli üstünlük kurulması ve kişisel özgürlüğün reddedilmesi koşulları altında işçilerin saygınlığını ve özgüvenini kurtarmayı ve iyileştirmeyi amaçlar. Ne var ki, insanlık onuru için süren bu savaşın alanı düşmana, yani noksansız kabul edilen “yönetim imtiyazlarına” bırakılmıştır. Sendikal çaba, üyelerine işyeri dışında ayrıcalıklı bir varoluşun güvencesini verme konusuna giderek daha çok odaklanmaya başlamıştır ki bu varoluş, tüketici özgürlüğünün tadını çıkarmak ve işyerinde teslim ettiği özerkliği yeni ve görkemli tüketici pazarı evreninde yeniden kazanmak için gereken fiziksel koşullardan oluşur.
Alfabetik sıranın bir dayanışmaya dönüşeceğini hiç düşünmedik. Çünkü; Montsuzlar’ı henüz okumamıştık…
Türkiye İşçi Partisi’nin (TİP), Sedat Peker’in iddialarının üstü kapatılmasın diye hazırladığı rapor, “Duvar” adıyla kitaplaştırıldı. TİP İstanbul Milletvekili Ahmet Şık ve tecrübeli gazeteciler Bahadır Özgür, Ertuğrul Mavioğlu, Hakkı Özdal ve Timur Soykan'ın imzasını taşıyan rapor, İleri Kitaplığı’ndan çıktı. Cuma günü de okuyucuları ile buluştu.
Sıra dışı bir hikâye, merakı hep canlı tutan bir kurgu, bir çocuğun kendini bulma serüveni…
Çehov’un kaleme aldığı Kara Keşiş’in diyalogları önemli açımlamalara yol veriyor. Usta kalem, duru diliyle deliliğe giden yolu çizerken bu yolun tepe noktasının normallik/anormallik üzerine oturduğunu vurguluyor.
Yordam Yayınevi tarafından okurlarıyla buluşan, Gülden Kurt Gevinç ve Ali Haluk İmeryüz tarafından çevrilen Stefan Heym’in “Haçlılar” eseri, İkinci Dünya Savaşı’nı bambaşka bir anlatım ve perspektifle karşımıza çıkartıyor. Stefan Heym, Haçlılara soyunan Amerikan ordusunun kendi ve çevresindeki faşistlerle hesaplaşmamasını anlatıyor.
Che’ye göre Sovyet ekonomisinin merkezinde yer alan materyal teşvik ve karlılık gibi hususlar sosyalizm davasını ileri götüremezdi. Kapitalizmin araçlarını kullanarak sosyalizme ulaşma çabasını bir kuruntu olarak değerlendiriyordu. Komünizme yeni insan aracılığı ile ulaşmanın daha iyi, daha etkili bir yol olacağını düşünüyordu. Yeni insan, kişinin bencil ve bireyci bir şey olarak, maddi varlıkların birikimi için çalışmaması gerektiğini anlayacak, toplum için çalışmanın özgeci, ahlaki bir görev olduğunu, sırası geldiğinde de toplumun ona ve ailesine bakacağını bilecekti. Che yarınlar uğruna öldü ve bu sebeple de her zaman olmak istediği 21. Yüzyıl insanı oldu. Amacı önce kendini değiştirerek uygar bir toplum yaratmak, böylelikle de bir başkasının da aynı şeyi yapabileceğinin mümkün olduğunu göstermekti.
edebiyatın, imparatorluktan ulus devlete geçiş sürecine nasıl baktığına bakmak, dönemi anlamak açısından zenginleştirici ve derinleştirici olabilir mi. bu soruyla dönemin romanlarını tek tek okumayı, her birini hatırlamayı, hatırlatmayı istedim. imparatorluklardan öngörülen ulus devletlere (eşitlikçi, özgürlükçü, çeşitlilikçi bir düzene) geçiş süreci henüz tamamlanmadı. her şey daha yeni başlıyor gibi. türkiye coğrafyasına ait yüz yıl, yüz elli yıl önce yazılmasına rağmen daha dünmüş hissi veren kurguları heyecanla okuyoruz
Yetişkinlerin günlük tuttuğu, dinlenmek için kitap okuduğu, küçük dostların gözetildiği, yetişkinlerin kullandığı deyimleri Pelin'in hep gerçek anlamlarıyla kavradığı ama sonra üzerine uzunca düşündüğü bu kitabı çocuklarla birlikte okurken onların merkezde konumlandığı birçok sohbet başlatabilirsiniz. Tuğba Gürbüz belki Pelin'i başka maceralarda yeniden çıkarır karşımıza, kim bilir?
Şu ana kadar yazılmış tüm İkinci Dünya Savaşı sonrası romanlarını bir yere, Kurtlar Arasında Çıplak’ı ayrı bir yere koymak gerekiyor. Bruno Apitz, bir komünist militan toplamının yokluk içerisinde giriştikleri kurtuluş kavgasını, faşizmi kendi evinde mağlup etme iddiasını ve en önemlisi parti kararları ile örgütsel disiplin arasında gidip gelen insan olma hallerini ağır ağır, kanatmadan işliyor.
Haftanın yeni çıkan kitapları arasından sizlere özel derledik, keyifli okumalar ve iyi pazarlar dileriz.
Gömülü kalmış çocukluğun ve geçmişin sırları bir futbol maçında gökyüzünde asılı kalabilir. Ve bunla birlikte, sözcükler yeniden yeniden dizilebilir cümlelerde. Çocukluk insan yaşamının sahnesine yakışan en güzel zaman, o zamana sarılabildiğimiz müddetçe…