Hür teşebbüsün şövalyeleri
Yordam Yayınevi tarafından okurlarıyla buluşan, Gülden Kurt Gevinç ve Ali Haluk İmeryüz tarafından çevrilen Stefan Heym’in “Haçlılar” eseri, İkinci Dünya Savaşı’nı bambaşka bir anlatım ve perspektifle karşımıza çıkartıyor. Stefan Heym, Haçlılara soyunan Amerikan ordusunun kendi ve çevresindeki faşistlerle hesaplaşmamasını anlatıyor.
Şadi Erarslan
Geçmişe dönüp baktığımızda insanlığın bugünlere gelmek için neler yaptığını, ne gibi aşamalardan geçtiğini irdeleyerek geleceğine dair az çok tahminlerde bulunabiliyoruz. Bu yaşananlar arasında bir olgu var ki dünyayı yerle yeksan etmiş, insanlığın kaderini kökten değiştirmiştir. Geçmişi düşündüğümüzde dünyanın her tarafına yayılmış savaşların bize öğrettiği şeyler de var. Savaşlar yıkıcı olduğu kadar bazı şeyleri daha iyi anlayabilmemiz için de yardım eder. Ne için savaştık? Dünyayı sömüren bir avuç azınlığın kişisel dürtülerini tatmin etmek veya kârlarına daha fazla kâr katmaları için mi? Her savaşta olduğu gibi savaş anında, küçük azınlığın para ile doldurdukları cepleriyle kaçıp gitsinler diye mi? Kim için savaştık? Bir avuç insanın iktidarı sürebilsin diye mi? Savaş uçakları, kurşunlar rüzgâr gibi havada uçuşurken, kapalı kapılar arkasında kimin hayatta kalması gerektiğine bir Tanrı edasıyla karar verenlerin saltanatı devam etsin diye mi? Bu soruların cevaplarını savaşmadan da öğrenmemiz mümkün fakat her şeyi yerinde görmek ise duru bir geleceği tasarlamamızı sağlar.
Yordam Yayınevi tarafından okurlarıyla buluşan, Gülden Kurt Gevinç ve Ali Haluk İmeryüz tarafından çevrilen Stefan Heym’in “Haçlılar” eseri, İkinci Dünya Savaşı’nı bambaşka bir anlatım ve perspektifle karşımıza çıkartıyor. Stefan Heym, Haçlılara soyunan Amerikan ordusunun kendi ve çevresindeki faşistlerle hesaplaşmamasını anlatıyor.
Savaşı yaşayanların psikolojisi
Hitler faşizmi Avrupa’yı bir mezarlık ve toplama kampına çevirdikten sonra gözlerini doğuya diker ve insanlığın en ilerici, en parlak geleceğini esaret altına almaya çalışır. Bu hiç de sanıldığı kadar kolay olmayacaktır. İşi, “yaşamak zorunluluğu” olan insanların direnci ve yaşama tutkusu ile karşılaşır. Hitlerin ilk yenilgisi ise burada başlar. O ilk yenilgiyi geleceğine sımsıkı sarılan, ezilmişliğe ve sömürüye düşman olan insanların karşısında tadacaktır. Bu yenilginin farkında olan ve haçlılar gibi yola koyulan Amerikan ordusu da okyanusları aşarak savaşa dahil olur.
Stefan Heym, denizaşırı bir yolculuktan sonra kahramanlığa soyunan Amerika’yı, ordunun içindeki bin bir çeşit askeri, işi savaşmak olan ve hiçbir şeyi olmayan insanları; profesörleri, gazetecileri, iş adamlarını ve sıradan halkın faşizmini… Savaşta yer alan insanların psikolojisini derinlemesine inceleyen Stefan Heym, askerlerin histerik duygularını ve savaşın yaratığı kaosu bizi içerisine dahil edecek şekilde anlatıyor. Her tür askerin karşımıza çıktığı bu eserde, kendi kişisel ikballeri için savaş çıkaranları ve kahramanlığa soyunan askerlerin toplama kamplarından kurtulan insanları tekrar toplama kamplarına gönderecek kadar çılgınca eylemlerini...
İnsanlık onuru ayaklar altında
Savaştan yenilgiyle çıkan Naziler Amerikalıların himayesinde tekrar normal bir şekilde hayatlarına devam eder. Amerikan ordusu içinde Nazileri tekrar sahiplenen subaylar, Nazilerin esir aldıkları insanları düşman olarak görecek ve onlara karşı bir savaşa girişecektir. Düşmanı yenmek için gelen kurtarıcıların, düşmanı aratmayacak uygulamalara kalkışarak insanlık onurunu bir kez daha nasıl ayaklar altına aldıklarını göreceğiz. Romanın başından nerdeyse sonuna kadar sahte bir kurtuluşun nasıl pazarlandığının işlendiği bu dev eser, kurtuluşun ne denli zor olacağının farkına varan esirlerin, Amerikan askerlerinin yönetimini ele aldıkları Almanya’da yaşamlarını kendi çabalarıyla kurmaya çalışma çabalarını ve bu çabaların bir müddet sonra yine Amerikan askerlerinin oluşturduğu polis güçlerinin gazabına uğradığında yerle bir edilen insanı değerleri tekrar sorgulamalarına sebep olacaktır. O zaman her şey daha net anlaşılır. SS üniformasını çıkarıp Amerikan ordusunun forması giyildiğinde bile hiçbir şeyin değişmediği görülür. Değişen sadece üniformalar olmuş, faşizm tekrar farklı bir kılıkla karşılarına çıkmıştır. İki kutuplu dünyanın bir kutbu SS askerlerine bürünmüştür. Stefan Heym’in deyimiyle ‘’ Buzu bükemezsin ya da onu bir kalıba dökemezsin ya kırarsın onu ya da meşale ateşiyle gidersin üstüne.”
Faşizm faşizmi üretiyor
Kurtuluşu kapitalist düzen içinde gören insanlar ve hitler faşizmini yenerek faşizme son vereceğini düşünen askerler yeni bir faşizmin yükselmesini sağlar. Tüm bu yaşananları derinlemesine inceleyen Stefan Heym, faşizmin yeniden farklı bir kılıkla ortaya çıktığını anlatır. Ve elbette bunun farkında bile olmadan buna hizmet eden sıradan halkı, işi savaşmak olmayan askerlerin savaş esnasında peşine düştükleri hayallerine ve hırslarına tanık olacağız.
Stefan Heym, dünyanın içine düştüğü en zor durumlarından biri olan İkinci Dünya Savaşı’nı daha önceki yazarlardan farklı ele alarak faşizmin tekrar faşizm tarafından nasıl üretildiğini ele alır. Bir ders niteliğinde olan çeşitli olay ve olguların işlendiği eser, bizi kurtaracak tek şeyin yine biz olduğunu ve biz olması gerektiğini bir kez daha hatırlatıyor.
KÜNYE: Haçlılar, Stefan Heym, Çev. Gülden Gevinç, Ali Haluk İmeryüz, Yordam Edebiyat, 879 Sayfa.