Sosyal sermaye safsatası
Sosyal sermaye Birinci (ve zengin) Dünya’nın kavramsal icadıdır; ayrı fakat yakından alakalı iki yoldan yoksul dünyalara aktarılmıştır. Sosyal sermaye bir taraftan insanların kendi kendilerine yardımcı olmalarının ve herhangi bir konuda bireyden başlayıp toplum seviyesine çıkan iş birliğinin adıdır. Diğer taraftan, yoksulların kendi ekonomik dezavantajlarının sebeplerini sorgulamadan kendi kendilerine yardım edecekleri yol ve düzenin önünü, açarak refahtan aldıkları payın nasıl artırılacağı yönünde spekülasyon güçlü ve zenginlerin sesidir.
Ufuk Akkuş
Bazı bilim dalları süreç içinde bağlam değişikliğine uğrayarak başlarına bir ek getirilmek suretiyle ifade edilmişlerdir. Sosyal Psikoloji, Sosyal Antropoloji, Sosyal Politika vb. gibi. Bu ikili ifade sıralanan bilim dallarının bir de sosyal olmayan yönü olduğunu çağrıştırır. Son zamanlarda başına sosyal eki getirilen popüler bir kavram literatürde yaygın olarak tartışılmaktadır. “Sosyal sermaye” kavramı gerek akademide gerek akademi dışı alanlarda ve hatta Dünya Bankası’nın raporlarında da geniş bir biçimde yer almaktadır. Diğer bilim dallarında olduğu gibi sosyal sermaye deyince sermayenin bir de sosyal olmayan yönünü akla getirmektedir. Yani sosyal olmayan bir sermaye varmış gibi bir kabullenme saklıdır bu ikili ifade de.
Ben Fine “Sosyal Sermaye” kitabında “sosyal sermaye” kavramını anlamı, kökeni, evrimi, sosyal sermayenin ölçülmesi, Dünya Bankası’nın sosyal sermaye üzerine çalışmaları, kavramın iktisat ile toplumbilimleri arasındaki değişen ilişkiyle nasıl bir ilgisi olduğuna dair geniş bir çerçeve sunuyor. Sosyal sermaye kavramındaki paradoksa dikkat çeken Fine’e göre sermaye esas itibariyle ekonomik ve bireyci (sosyal olmayan) addedilir. Bu nedenle sosyal sıfatı başa eklenerek ancak ve ancak sermayeye sosyal bir nitelik kazandırılır. Sosyal terimi ise zımnen ekonomik olmayan bir kategori olarak görülür. Sermaye ekonomik bir kategoridir ve gerçekte hali hazırda sosyaldir. Bu kavram kendi zıttını da beraberinde getirmektedir. Yani, sosyal sermaye kavramının sosyal olmayan başka bir çeşit sermaye olduğu fikrini ortaya atmaktadır. Bu Fine’in bakış açısına göre bir çelişkidir. “sosyal olmayan sermaye fikri” kendi içinde çelişen iki terimi taşımaktadır. Fine, şu soruyu soruyor: “Bu çelişkiye rağmen nasıl oluyor da sosyal sermaye kavramı bu kadar popüler olabiliyor?” Bu popülerlik büyük ölçüde, sermayenin kendi gücünün bir sonucudur.
Ben Fine’e göre; Sosyal sermaye kavramını düşünce dünyasına katan Gary Becker, daha öncesinde toplumu inkar eden bir yazardır. Bu yadsıma, yöntem bilimsel bireyciliğe dayanan ve toplumu sanki bir piyasaymış gibi gören bir yaklaşımını neticesiydi. Becker, sosyal sermaye kavramını kalıcı bir etkiye sahip sosyal ya da piyasa dışı herhangi bir etkileşim olarak tanımlar. Esas itibariyle sosyal sermaye, doğal sermaye, fiziksel sermaye ve beşeri sermaye gibi diğer sermaye biçimlerinden artakalan yeri doldurmaktadır. Bu artakalanlar da; ağlar, gelenekler, kurumlar, sivil toplum ve aileye kadar uzanıyor. Benzer şekilde sosyal sermaye, ekonomiden hükümete ve suça kadar, farklılaşan birçok sahada kullanılıyor. Böylece, boş bulduğun yeri sosyal sermaye ile doldurma eylemi literatür için standart bir prosedür halini alıyor.
Ekonomi; sosyal olmayan bir olgu olarak algılanırsa, işte ancak o zaman “sosyal sermayeyi” sermayenin ekonomik olmadığı farz edilen özelliklerinden yola çıkarak tasarlamanın mümkün olabileceğini söyleyen Fine, kavramsal bir araç olarak sosyal sermayeyi kullanmanın faziletlerinden ve nedenlerinden birinin ekonomik olanın analizini ekonomik olmayanın analiziyle birleştirmek ya da en azından ekonomik olanın ve olmayanın birbirlerini tamamlamalarını sağlamak olduğuna vurgu yapar. Sosyal sermaye kavramının kullanılması demek ekonominin ekonomik olmayana bağımlı olduğunu ve ondan etkilendiğini kabul etmek demektir. Sosyal sermayenin anahtarı sosyali, sermayenin karşısına yerleştirmesidir. Sermayenin en azından bir parçası sosyal olmamalıdır. Ya da toplumdan uzak olmalıdır ki, sosyal olan bir sermaye parçasına yer açılsın. Sermayenin anlamının sosyal sermaye kavramıyla genişletilmesi ile sermaye, toplumun fiziksel olmayan özelliklerinden türeyen ekonomik sonuçları içerir. Sosyal sermaye, başka türlü toplumdan uzak kalacak ekonomiye sosyalin (dışardan) eklendiğinin açık kabulüdür. Ana akım iktisatçıların öne sürdüğü bu argümanlar Fine tarafından reddedilir. Fine, sosyal ve sermaye arasındaki karşıtlığın gerçek olmadığını, bunun sebebini de sermayenin toplumdan uzak olduğun zannının yanlışlığına bağlar.
Sosyal sermaye müessesesini kurmuş olan Bourdieu, Fine’nin bakış açısına göre; kendi varlığını sürdürmesine yetecek kültürel sermaye ve farklılığa, en azından bunların doğru biçimine sahip değildi. Doyurucu olmayan sermaye anlayışı bir tarafa, Bourdieu’nün sosyal açıdan özgül bir sermaye anlayışına bağlı kalması olgun sermaye literatüründen dışlanmasını oldukça kolaylaştırdı. Bourdieu, sermayeyi önce bir dizi genel kategoriye ayırır; ekonomi, kültürel ve sembolik. Sermaye ve iktidar kavramlarını neredeyse eş anlamlı kullanan Bourdieu’nün sermaye kavramı; kişiye kendi geleceği ve başkalarının geleceği üzerinde denetim kurma gücü verir. Bu haliyle sermaye bir iktidar biçimidir. Bunun yanında bu tarz iktidarın devlette yoğunlaştığı düşünülür. Bourdieu’nin teorik dünyasında sermayenin metaforlarla, bireylerle, kaynaklarla ve iktidarla bağının kurulması onun tarihi aşan bir kavrammış gibi kullanılma için uygun ortak hazırlar. Mesela, kapitalizm öncesi ilişkilerden türeyen aristokratik tabaka, sosyal sermayenin bir biçimi olarak değerlendirilir. Soyluluk unvanı, özgül bir toplumsal ilişki biçiminin kalıcı hale gelmesini garanti eden kurumsallaşmış bir sosyal sermaye biçimidir. Bourdieu, sermaye anlayışı kaynağının kapitalizm öncesi meseleler olduğunu ve onlardan kopyalanarak oluşturulduğunu kabul eder. Mesela, sembolik sermaye, esasında kapitalizm öncesi toplumlardaki şeref kavramını açıklamak için türetilmiştir.
Sosyal sermaye kavramını kurucularında kabul edilen Coleman, ailevi ve çevresel koşullardaki farklılıklar temelinde okulda gösterilen başarının farklılaşması isteğinden yola çıkarak kendi sosyal sermaye kavramını türetir ve genelleştirir. Coleman’a göre: “daha iyi” Katolik ailelerden ve çevrelerden gelenler okulda daha başarılı olurlar. Böylece sosyal sermaye beşeri sermayenin kaynaklarından biri olur. Coleman için sosyal sermaye, basitçe iktisadın uzantısıdır; piyasa kusurlarıyla kamu mallarıyla ve kamusal kötüyle nasıl başa çıkılacağını ele alması amacıyla iktisadın genişletilmiş halidir, toplumsal mübadele kuramındaki birey anlayışının piyasa kusurlarıyla başa çıkılabilmesi için genişletilmesidir. Fine’e göre Coleman, Marx’ın kapitalizme geçiş kuramının kötü bir taklidini üreterek ve iktisadı ilkel bir düzeyde kullanarak basit toplumsal mübadele kuramını sosyal sermaye kuramına dönüştürdü.
Fine, sosyal sermayenin sadece uygulama alanını genişleterek hayatta kalabileceğini ve gelişebileceğini iddia eder. Bu genişleme, bir anlamda iktisadın emperyalizminin birebir yansımasıdır. Sosyal sermaye (ekonomi dışında kalan) toplum kuramının bütün yönlerini sömürgeleştirme arayışındadır. Dahası ne kadar yayılırsa, o kadar kaotik ve her şeyi saran bir hal alır. Yine de iktisadın emperyalizmiyle sosyal sermayenin emperyalizmi arasında çok temel bir fark var. İktisadın emperyalizmi gerçek anlamda hiçbir sınır tanımazken, sosyal sermaye ismine rağmen hiçbir zaman sermaye dünyasına girmez ve ekonominin karşısına çıkmaz. Aslında sosyal sermaye toplumun kusurlu işleyen bir piyasa olduğu anlayışı üzerinde temellenir ki, bu anlayış iktisadın toplum bilimlerini sömürgeleştirmesi hareketinin başlangıç noktasıdır zaten. Sosyal sermaye; konu özellikle iktidar, çatışma, ekonomi ve devletin rolüne geldiği zaman yansız ve etkisiz bir kavramdır. Dünya Bankası’nın da katkısıyla kalkınma politikası olarak görülen kavramın bu şekilde inşa edilmesi anlamsızdır. Fine, biraz da polemik yaratacak şekilde bir grup anekdot, metafor ve sezgisel araçtan kalkınma yaratılmayacağını işaret eder.
Ben Fine, sosyal sermaye kavramını incelediği bu çalışmasında; sosyal sermayenin kaçınılmaz olarak katmanlaşmış, birbirinin zıddı eleştirilerden oluştuğunu söyler ve onun ne sosyal ne de sermaye olduğunu belirtir. İktisatçıları, toplumsalı dikkate aldığını söyleyerek uygarlaştırdığını iddia eder. Ama iktisadın diğer toplum bilimlerini sömürgeleştirmesine yol açar. Disiplinler arası olduğu iddiasındadır. Ama toplumsal ve tarihsel olarak özgül olduğunu söyleyerek bünyesinden bağlama dair her şeyi çıkarıp atar. Kendisinin daha demokratik ve katılımcı olduğunu hayal eder, ama kavrama esas katılım aşağıdan gelmez, yukarıdan dayatılır.
Ben Fine, Sosyal Sermaye Sosyal Bilime Karşı, İngilizceden Çeviren: Ayşegül Kars, 2. Basım, Mayıs 2021, Yordam Kitap, 2. Basım, 416 Sayfa.