Umutsuzlukla debelenen bir ailenin hikâyesi…
Haftanın yeni çıkan kitapları arasından sizler için derledik, keyifli okumalar dileriz.
“Bir öyküyü yalnızca sonuna göre değerlendirirsen kalanına haksızlık etmiş olursun.”
Bu hafta vitrinimizi beğeneceğinizi umduğumuz kitaplarla donattık, iyi okumalar diliyoruz.
Edouard Louis’in otobiyografik öğelerle bezeli romanı; Fransa’nın yoksul bir kasabasında ailesiyle birlikte yaşayan Eddy’nin kaotik dünyasına eğiliyor. Ailesi ve mahalle üyeleri tarafından biçilen delikanlı rolüyle, karşı cinsin duygularını taşıyan erkek bedeninde karşı cinsin hissiyatını yaşayan Eddy’nin, homo fobinin, ırkçılığın ve şiddetin hakim olduğu bir ortamda içinde bulunduğu durumdan çıkış yolları sahici biçimde ortaya konuluyor. Eddy kurulu değerlere, geleneksel yapıya teslim mi olacaktır? Yoksa duygularının sesine kulak verip isyan edip doğru bildiği yolda mı yürüyecektir?
Leonardo Sciascia, tıpkı kendisi gibi Sicilyalı olan Majorana’nın kaybına dair birbirinden alakasız gibi görünen birçok farklı meseleyi “Sicilyalı tutumu” ile açıklarken gizemli bir kaybolma vakasının izini sürüyor. Majorana öldü mü, yaşıyor mu?
Çalışma etiği yalnızca kendimizi unutmamıza neden olmakla kalmıyor, aynı zamanda dünyaya verdiğimiz tepkileri de köreltiyor; böylece etrafımızdaki her şey donuk, cansız ve çirkin bir hal alıyordu. İnsanlığımızı tam anlamıyla gerçekleştirmek istiyorsak duyusallığımızı terbiye etmemiz gerekiyordu. Yalnızca dünyayı kontrol eden aktif canlılar değil, aynı zamanda dünyanın bize etki etmesine izin veren pasif varlıklar olmalıydık…Eğer duyusallığımızı geliştireceksek ve kendi içsel benliğimiz üzerine tefekküre dalacaksak, aylaklığa değer vermeyi öğrenmemiz gerekiyordu. Aylaklıktan bir sanat, bir bilim ve hatta bir din devşirmeliydik. Ancak o zaman, cennete geri dönmemize engel olan şu iki “ölüm meleği”nden, üretim ve faydadan kaçmayı başarabilirdik.
Haftanın yeni çıkan kitapları arasından sizler için derledik, keyifli okumalar ve iyi pazarlar dileriz.
Dipnot Yayınlarından yayımlanan, Tagora’nın yedi öyküsünden oluşan Kabilli Meyve Satıcısı; umudu ve yaşamayı konu edinirken aynı zamanda toplumun aksak yönlerine karşı başkaldırıyı da konu ediniyor.
Çocuktan ağaca, ağaçtan ormana, yeşil bir tırtıldan büyük “sevbeni”ye…
"Çocuklar geçirgendir, diyor anlatıcı. Bulundukları ortamı yavaşça, sessizce değiştirir. Karmaşık iç dünyaları durmaksızın dışarı sızar, gerçek ve katı olan her şeyi kendilerinin hayaletvari versiyonlarına dönüştürürler, diyor. İki çocuğun soruları, algıları, duyduklarını bir yandan saflıkla bir yandan yeniden (ve hatta bazen tehlikeli yorumlarla) değerlendirmeleri ve kendi zihinsel envanterlerine katmaları da roman boyunca başarıyla anlatılıyor. Ne de olsa farklı modelde bir ebeveynle seyahat ediyorlar."
Döneminin ve bugünün klasik edebiyat içinde en önemli isimlerinden sayılan Charles Dickens’tan alışılmışın dışında olan bu öyküler bugün ve gelecekte de mutlaka kendine okur bulacak ve türünün önemli örnekleri olmaya devam edecektir.
Bir yitirilmişliğin ardından büyümenin, çocukluğu arkada bırakırken anılara sarılmanın, kadınların gücünün hikayesi… Oralı Olmamak bizleri merdivenlerden çıkarıyor, düşmek pahasına ve elbette gökyüzüne dokunmak adına…
Haftanın yeni çıkan kitapları arasından sizlere özel bir derleme sunuyoruz. Keyifli okumalar dileriz.
Dönemin MHP lideri Alparslan Türkeş’in hedef göstermesi sonucu 11 Nisan 1980’de faşistlerce katledilen Ümit Kaftancıoğlu edebiyat alanında öykü, roman ve özellikle çocuk edebiyatına önemli katkılar sunmuştur. Bir dönem ilkokul öğretmenliği yapan, 1970’li yıllarda TRT’de Köy Yayınları Servisi’nde çalışan Kaftancıoğlu; halk kültürü, folklörü ve Anadolu coğrafyasının tanıtıldığı pek çok program hazırlamıştır. Kaftancıoğlu’nun Dönemeç” adlı öykü kitabı 1970 TRT Öykü Ödülü’ne layık görülür. Öz yaşam öyküsünden yola çıkılan “Dönemeç”te Kaftancıoğlu’nun Cilavuz Köy Enstitüsü’ne girebilmek için zorlu ve amansız yolculuğu ile Ulgar Dağında şiddetli bir kar fırtınası altında yitip giden Kırklar’ın trajik öyküsünün yanı sıra köyün ve köylülüğün sosyolojisine dair öyküler anlatılır. Öykülerin genel izleğini insan doğa ve insan insan ilişkileri/çelişkileri oluşturur. Köy Enstiüsü’ne girmekle önemli bir dönemeci geçen Kaftancıoğlu kendisini halka karşı sorumluluğunu yerine getirmekle yükümlü görür. Haksızlığa ve her türlü sömürüye karşı çıkışı eserlerinin odağına yerleştiren Kaftancıoğlu, ürettiği eserlerle dönemin köy gerçekliğinin yanı sıra geleceğe de ışık tutmaktadır.
Diğer hayvanlar gibi uçmak, ağaçlara tırmanmak, koşmak isteyen bir su aygırının hikayesi…
“Bu anlamda ve daha somut bir içerikte kullandığımız 'tarihsel blok' kavramıyla, 2002’de AKP’nin iktidara gelmesini yeni bir toplumsal formasyona geçişin ilk adımı olarak okumakta, 2002 öncesi Türkiye’sini ise politik düzlemde 'yerleşik tarihsel blok' olarak adlandırmaktayız.”
Değerli İleri Kitap takipçileri ve kitapseverler, haftanın yeni çıkan kitapları arasından sizlere özel bir derleme hazırladık. Keyifli okumalar ve iyi pazarlar dileriz.
Değerli İleri Kitap okurları, haftanın yeni çıkan kitapları arasından sizler için derledik. Keyifli okumalar dileriz.