Vitrin: Yeni çıkanlar
Haftanın yeni çıkan kitapları arasından sizlere özel bir derleme sunuyoruz. Keyifli okumalar dileriz.
KADASTROCU - TAYFUN PİRSELİMOĞLU
Tayfun Pirselimoğlu Kadastrocu’da tuhaf bir rüzgârın - yoksa kaderin mi demeli? - önünde sürüklenen Cemal Kara’nın hikâyesini anlatıyor.
Cemal Kara’nın macerasını uğursuz kasabaların uğultulu, soğuk sokaklarında, asık suratlı devlet dairelerinde, sefil mi sefil pavyonlarda, rutubet kokulu otel odalarında takip ederken, kendimizi bir sürü acayip şahsiyetle birlikte, gizemlerle sarmalanmış bir kadının ve de bir gergedanın dahil olduğu tehlikeli bir karnavalın tam ortasında buluyoruz.
(Tanıtım Bülteninden)
KÜNYE: Kadastrocu, Yazar: Tayfun Pirselimoğlu, İletişim Yayıncılık, 2021, 268 Sayfa
KENDİME NOTLAR - EMILIE PINE
“Rahatsız edici bir kadın olmaktan korkuyorum. Ve yeterince rahatsızlık vermemekten. Korkuyorum. Ama yine de yapıyorum.”
Emilie Pine bu baş döndürücü ilk kitabında hayatında iz bırakan olaylarla konuşuyor; toplum olarak konuşacak dili yeterince geliştiremediğimiz, acı tatlı, gizli kapaklı, aynı zamanda sıradan olaylar bunlar. Kısırlık, alkolik bir ebeveynle ilgilenmek, kadınların bedenleri ve acıları çevresindeki tabular, cinsel şiddet ve kendine şiddet gibi dile getirilmez konuları radikal dürüstlüğüyle anlatıyor, kadınların sessizliğini tercih eden topluma cesaretle isyan ediyor. Bir kadının hikâyesi bu, aynı zamanda tüm kadınların hikâyesi. Kahredici, dokunaklı, bilgelik ve sevinç dolu bir kitap Kendime Notlar.
“Emilie Pine’ın keskin sesi hassas noktalara dokunuyor; hikâyesi tamamen özgün ama elimin tersi gibi tanıdık. Kendime Notlar bu yıl okuduğum en iyi anı kitabı.” Glennon Doyle
“İnsanın kalbini hem kırıyor hem tamir ediyor; açık ve dürüst.” RTÉ
“Herkesin içinde okumayın çünkü ağlayacaksınız.” Anne Enright
“@emiliepine, benliğinin bu bölümlerine sahip çıktığın için teşekkürler. Bunu yapmakla bana da kendi benliğimin benzer bölümlerine ulaşıp onlara sahip çıkma gücü verdin. Sen ve ben aynıyız.” Gillian Anderson
“Acı verici, uzlaşmaz, çok parlak. . . Hemen her kadının keşke duymazdan gelebilseydim diyeceği o ısrarcı içsesin duyuluşu.” Financial Times
(Tanıtım Bülteninden)
KÜNYE: Kendime Notlar, Yazar: Emilie Pine, Çevirmen: Begüm Kovulmaz, Domingo Yayınevi, 2021, 224 Sayfa
SESSİZLİK - JOHN BIGUENET
John Biguenet, 21. Yüzyıl’da bize daha da yabancılaşan bir kavram olan “Sessizlik” hakkında düşünürken, içerik bakımından zengin ve renkli bir kitap sunuyor. Yalnızlık ve sessizlik arasındaki ilişki; sessiz okuma sırasında neler olup bittiği, sahne sanatları, müzik ve sessizlik; cinsiyetçi ya da politik susturma, sırlar ve sessizlik: İnternet ve ifşa gibi temalar etrafında gezinen yazar, sessizliği elde etmenin pek de kolay olmadığını gözler önüne seriyor.
“Günümüzde sessizlik en gözde tüketim maddelerininkine rakip fiyatlarla alınıp satılan ticari bir meta haline geldi. Jane Austen Mansfield Park’ta, ‘Sessizliğin lüksünü tadalım’ diye yazar. Maalesef bu lüksün fiyatı her geçen gün tüketicilerin çoğunun gücünü aşacak şekilde artıyor.”
(Tanıtım Bülteninden)
KÜNYE: Sessizlik, Yazar: John Biguenet, Çevirmen: Selçuk Aylar, İthaki Yayınları, 2021, 136 Sayfa
SAKIN KORKMA! - MILADA REZKOVA
Bu kitapta korkuya geçit yok!
Dünyadaki en eski dört duygudan biri olan korkunun izini süren Sakın Korkma!, matrak çizimleri, bilgi ve farkındalığı artırmaya yönelik içeriği, etkileşimli etkinlik sayfaları ve göz alıcı tasarımı ile tarih boyunca insanların peşini “bir türlü” bırakmayan korku hissine dair ne varsa açıklığa kavuşturuyor.
Ürkek kalplere sahip miniklerin (ve pek tabii ki büyüklerin) kütüphanesinde bulunması gereken bu çok özel koleksiyon kitabı, on iki ayrı bölümde, korkunun kaynağından vücut üzerindeki olumlu-olumsuz etkilerine; korkunun hangi şekillere büründüğünden yerel kültürlerde ve hatta hayvanların dünyasında nasıl karşılık bulduğuna değiniyor, korkuyla baş etmenin yolları hakkında hap bilgiler veriyor.
Korku türlerini çeşitli örnekler eşliğinde anlatıp okurun zihnini ve duygu dünyasını düşünce balonlarından arındıran Sakın Korkma!, pek çokları tarafından korkunun karşıtı olarak gösterilen cesaret üzerine de soru okları fırlatıyor.
Filler farelerden ürker.
Ruslar burunlarının donup düşmesinden endişe duyar.
İnsanlar her çağda fırtınalardan ve ayılardan korkar.
Evet, yalnız değilsiniz. Çünkü dünyadaki tüm canlılar bir şeylerden korkuyor.
Kimisi böcekten kimisi gök gürültüsünden. Ama çok önemli bir ayrıntı var atladığınız: korkunun aslında dostunuz olduğu gerçeği...
Sakın Korkma! işte bu pek bilinmeyen iddiayı kanıtlamak için hazırlandı. Ve emin olun; korkudan korkmamanız gerektiğini fark ettiğinizde çok şaşıracaksınız!
Bu kitapta hangi sorulara yanıt aranıyor?
Korku nereden gelir ve en yakın dostları kimlerdir?
DNA'mızın korkularımızla ne tür bir yakınlığı olabilir?
Doğuştan gelen korku ile öğrenilen korku arasındaki fark nedir?
Korktuğumuzda vücudumuzda hangi tuhaf şeyler gerçekleşir?
Küçük çocuklar neden korkuyla yüzleşme konusunda daha cesurdur?
Korkular, yerel kültüre göre nasıl çeşitlilik gösterir?
Hayvanlar da korkar mı? Mesela aslanlar?
Hiçbir şeyden korkmayan insanlar var mı?
Korkudan keyif almak mümkün mü?
Böö! Evet, itiraf edin ki korktunuz!
Şu bir gerçek ki hepimiz farklı zamanlarda farklı şeylerden korkarız. Önemli olan bunun kaynağını araştırıp korkularımızla yüzleşme cesaretini kendimizde bulabilmekte.
Sakın Korkma! kabullenemediğimiz ve üstesinden gelmekte zorlandığımız korku duygusunun geçmişi ve geleceği üzerine gerçekçi tespitlerde bulunan hem eğlenceli hem de bilgilendirici bir kaynak eser.
Eğer bu kitap olmasaydı, çoğu insanın neden palyaçolardan korktuğunu ya da köpekbalıklarının yunusları görünce niçin endişeli davrandığını nereden öğrenecektik?
O hâlde, bundan böyle korkudan korkmak yok'
(Tanıtım Bülteninden)
KÜNYE: Sakın Korkma! Yazar: Milada Rezkova, Çevirmen: İpek Güneş Çıgay, Tudem Yayınları, 2021, 200 Sayfa
İLKEL SANAT - FRANZ BOAS
Elinizdeki kitap ilkel sanatın temel özelliklerinin analizini sunmaya yönelik bir girişimdir. İnsanlık mağara duvarlarına ellerinin siluetlerini ve av sahnelerini resmettiği ilk andan itibaren çevresini ve sahip oldukları şeyleri güzelleştirmek için çaba harcamıştır. Dolayısıyla elimizdeki bulgulara dayanarak, bizim uygar toplumumuzda olduğu gibi ilkel insanların da güzele yönelik bir beğeni duyduklarını söylememiz mümkündür.
Bir antropoloğun tam olarak ne yaptığını düşünecek olursak vereceğimiz cevap, bu soruyla karşılaştığımız döneme göre farklılık gösterecektir. Hem göçmen hem de Yahudi olarak, Amerika’nın 19. yüzyılın sonlarındaki beyaz ırkı daha üstün gören evrimci antropoloji çevresinde çalışmalarını yürüten Franz Boas’a göre antropologlar ilkel insanların yaşantılarının ve isteklerinin ne olduğuna dair genel bir resim ortaya koyarlar. Ancak yeni kültürlere erişilen bu dönemde antropoloji için ilkel topluluklar yalnızca basit bir çalışma konusudur. İlk olarak Franz Boas’ın çalışmalarında gördüğümüz emik yaklaşım da böyle bir ortamın sonucu olarak ortaya çıkar. Çünkü Boas’a göre, ilkel insanlarla beraber yaşayan birisi ilkel toplum içindeki her bir kişinin, bizim olduğumuz kadar birey olduğunu görecektir. Dolayısıyla başka bir kültürü tanıyabilmek için onlara kendi kategorilerimizi dayatmamamız gerekir. Aksi halde birbirlerine ait olmayan biçimler bir araya getirilmiş olunur. Çünkü toplumlar evrimci yaklaşımın öne sürdüğü gibi benzer süreçlerden geçerek ilerlememektedir; Franz Boas’ın ortaya koyduğu yaklaşımlardan birisi de bu şekilde açıklayabileceğimiz kültürel göreliliktir.
Boas uygar ve ilkel topluluklar arasındaki farkıysa en çarpıcı şekilde düşünüş biçimleri üzerinden anlatmaktadır. Ona göre ilkel insanların zihinleri söylenegeldiği gibi sihirsel bir şekilde çalışmamaktadır. Ancak bu farklılığı anlamamız mümkün değildir. Çünkü geleneksel düşünceler bizim medeniyetimiz üzerinde, ilkel toplumlarda olmadığı kadar sınırlayıcı olmuştur.
(Tanıtım Bülteninden)
KÜNYE: İlkel Sanat, Yazar: Franz Boas, Çevirmen: Semih Gözen Esmer, Ayrıntı Yayınları, 2021, 448 Sayfa
BURASI BİZİM EVİMİZMİŞ ŞİMDİ! - DİLEK EMİR
Evcilik oyunlarına sığar mı çocukluk?
Öykücü Dilek Emir’in ilk çocuk kitabı, usta sanatçı Huban Korman’ın desenleriyle görsel bir şölene dönüşüyor. Aynı apartmanda yaşayan dört çocuğu bir evcilik oyununda buluşturan neşeli öykü, çocukluğun sınırsız hayal gücünü yüceltiyor. Hayatı öğrenmenin ilk adımı olan çocuk oyunlarının yaratıcılıkla kuşatılmış büyüleyici evrenine odaklanıyor. Ortak okumalar için ideal olan bu çok renkli kitap, arkadaşlığın, birlikte düşünmenin, paylaşmanın, yardımlaşmanın ve iyiliğin kapılarını aralıyor.
Ayça, Selin, Gökçe ve Can… Komşu dört arkadaş, apartmanın bahçesinde evcilik oynarlar. Yemeği kimin yapacağı, işe kimin gideceği, hasta çocuğa kimin bakacağı, çorbaya konacak kurbağayı kimin yakalayacağı gibi önemli görevleri bölüşmeleri gerekir. Naciye Teyze’nin çiğbörekleriyse oyunun en lezzetli bölümüdür. Gökçe, hasta anneannesi, ters dönüp duran yavru kaplumbağalarla ilgili anısını anlatınca, “Ne istersem yapabilirim hayatta!” diye düşünür. Çocukluğun neşesi balkonlardan, bahçelerden taşar…
(Tanıtım Bülteninden)