Ümit Kaftancıoğlu’nun dönemeci
Dönemin MHP lideri Alparslan Türkeş’in hedef göstermesi sonucu 11 Nisan 1980’de faşistlerce katledilen Ümit Kaftancıoğlu edebiyat alanında öykü, roman ve özellikle çocuk edebiyatına önemli katkılar sunmuştur. Bir dönem ilkokul öğretmenliği yapan, 1970’li yıllarda TRT’de Köy Yayınları Servisi’nde çalışan Kaftancıoğlu; halk kültürü, folklörü ve Anadolu coğrafyasının tanıtıldığı pek çok program hazırlamıştır. Kaftancıoğlu’nun Dönemeç” adlı öykü kitabı 1970 TRT Öykü Ödülü’ne layık görülür. Öz yaşam öyküsünden yola çıkılan “Dönemeç”te Kaftancıoğlu’nun Cilavuz Köy Enstitüsü’ne girebilmek için zorlu ve amansız yolculuğu ile Ulgar Dağında şiddetli bir kar fırtınası altında yitip giden Kırklar’ın trajik öyküsünün yanı sıra köyün ve köylülüğün sosyolojisine dair öyküler anlatılır. Öykülerin genel izleğini insan doğa ve insan insan ilişkileri/çelişkileri oluşturur. Köy Enstiüsü’ne girmekle önemli bir dönemeci geçen Kaftancıoğlu kendisini halka karşı sorumluluğunu yerine getirmekle yükümlü görür. Haksızlığa ve her türlü sömürüye karşı çıkışı eserlerinin odağına yerleştiren Kaftancıoğlu, ürettiği eserlerle dönemin köy gerçekliğinin yanı sıra geleceğe de ışık tutmaktadır.
Ufuk Akkuş
Değerlerin yeterince bilinmediği ve her konuda tarihsellik bilgisinden uzak zamanlarda yaşıyoruz. Her disiplin için geçerli olan bu durumdan edebiyat dünyası da nasibini alıyor doğal olarak. Popüler edebiyatın hakim olduğu düşün dünyasında geçmişte neler yazıldığı genel ilgi alanının oldukça dışında kalıyor ne yazık ki. Bu argüman yabancı klasikler konusunda çok geçerli olmasa da Türk edebiyatı için tamamıyla doğru olduğu söylenebilir. Sanki geçmişte yazılan edebi eserler sadece o döneme özgü olup günümüze dair hiçbir şey söylemediği savı bilinç dışına yerleşmiş gibi bir durum söz konusu. Oysa bugünü anlamak geleceği öngörmek tarihsel yapıtların okunması ve kavranması ile mümkün. Ayrıca toplumsal gelişimin hangi aşamalardan geçtiği, günümüzle karşılaştırmalar ancak önceki yıllardaki edebi eserlerin incelenmesi ile ortaya konulabilir
Özellikle çocuk edebiyatı konusunda yapıtlar vermiş olan Ümit Kaftancıoğlu, yeterince bilinmeyen yazarlarımızın arasında yer alır. 1934’te Ardahan’ın Hanak ilçesinin Saskar (Koyunpınar) köyünde doğan Kaftancıoğlu 1957 yılında Cilavuz (Susuz) köy Enstitüsü’nden mezun olur ve bir süre öğretmenlik yapar. 1964’te hakkındaki soruşturmaların da etkisiyle öğretmenliği bırakır. Aynı yıl TRT’nin açtığı sınavı kazanarak Köy Yayınları Servisi’nde göreve başlar. TRT’ye program hazırlamanın yanı sıra yazmaya, biriktirmeye devam eder. 1970’li yıllarda Anadolu’nun haksızlığa isyan eden halk kahramanlarının öykülerini, dilden dile aktarılan halkın geleneğini, köy odalarında okunan cönklerde saklı kalanları gün yüzüne çıkarıp radyo programlarında halkın beğenisine sunan Kaftancıoğlu, halkın dertlerini, gerçeklerini yansıtan çalışmalar yapar. Hazırladığı programlar, yayımladığı kitaplar ve yazdığı siyasi makaleler faşist odakları rahatsız etmiş ve hükümet değişikliğine bağlı kadrolaşmanın TRT’de de sürmesiyle Cumhuriyet gazetesinde “TRT Nasıl Yönetilmeli” konulu bir söyleşiye verdiği “TRT’yi halk çocukları yönetecek, geliştirecek” yanıtı nedeniyle soruşturmaya uğrar, maaşı kesilir ve kızağa çekilir. Dönemin MHP genel başkanı Alparslan Türkeş “Anarşiye karşı mücadelede ordu, polis ve MİT yeterli olmuyor. Seçkin kişilerden oluşan ve yüksek ateş gücüyle donatılan özel birlikler kurulmalıdır” açıklamasını yapar. Aynı günlerde Kaftancıoğlu’nun “Altın Ekin” kitabıyla basın toplantısı yapan Türkeş, “Böyle komünizm propagandası yapan kişiler hala aramızda” diyerek Ümit Kaftancıoğlu’nu hedef gösterir, Kaftancıoğlu ertesi gün, 11 Nisan 1980 sabahı evinin önünde pusuya düşürülerek öldürülür.
1970 TRT Öykü Ödülü’ne değer görülen “Dönemeç” kitabı Kaftancıoğlu’nun edebiyat dünyasında tanınmasını sağlayan ilk eseridir. Levent Turhan Gümüş’ün aktarmasıyla Kaftancıoğlu Dönemeç’te kendi ifadesiyle köyünü, kendini, köyünün dört çocuğunu, ülkemizdeki eğitim eşitsizliğini anlatır. Kitapta; kışlık ekmekleri kırk kızak ve kırk öküzle geçit vermez dağların ardına yaptıkları yolculukta korkunç rüzgarlar ve kar fırtınası içinde titip giden Kol köyünün Kırklar’ının hazin destanı “Ulgar” ve kitaba adını veren yazarın Cilavuz Köy Enstitüsü’ne gidiş yolculuğunun anlatıldığı “Dönemeç” ile birlikte on üç öykü yer alır.
Dönemeç’te insanların doğaya ve çetin koşullara karşı verdiği insan üstü mücadelenin yanı sıra insanlar arasındaki haksızlıklar, sömürü ilişkileri olanca açıklığı ile resmedilir. Dönemeç’te yerel sözcükleri yoğun bir şekilde kullanan Kaftancıoğlu bu konudaki eleştirileri; Bölgenin hikayesini o yörenin söyleyişini gözeterek, kullanış güzelliğiyle, rengiyle vermek gerekir. Böylelikle Türkçe eski zenginliğini kazanacaktır sözcükleri ile karşılamıştır. Kitaba ayrıntılı ve özlü bir sunuş yazan Levent Turhan Gümüş’e göre Kaftancıoğlu, romanlara, hikayeler, şiirlere, özellikle de tiyatro ve sinemalara yansıtılan köy imgesinden rahatsızdır. Anlatılanı, gösterileni uydurma ve yapmacık bulur. Bu köy bizim mi? sorusunu sorar. Ve aynı yıl, doğduğu bölge insanının yalnızlığını, bir köşeye itilmişliğini, yöre dilini, o yöreye ait sözcük ve deyimleri roman bütünlüğü içinde veren, “Yelatan” romanını yayımlar. Bu niteliği nedeniyle eleştirmenlerce “dil tarlası” benzetmesiyle karşılanır.
Dönemeç’te köy yaşamının zorlukları, köylülerin yaşam mücadelesi, köy ortamının geliştirilmesi için Köy Enstitüsü’ne yapılan yolculuk ve din sömürüsü dahil pek çok sömürü ilişkileri gerçekçi açıdan ortaya konulur. Marx’ın “feodal toplum konusundaki bilgiler açısından Balzac’ın romanları teorik kitaplardan çok daha yararlı oldu” sözü Türk edebiyatındaki köy romanları için de söylenebilir. Kaftancıoğlu’nun öyküleri bazı yazarlar tarafından yolculuk anlatısı olarak tanımlanır. Kitabın ilk öyküsü “Dönemeç” te de Ulgar’da da zorlu bir yolculuk öyküsü anlatılır. Dönemeç’te Cilavuz Köy Enstitüsü sınavına girmek için yola çıkan yoksul köy çocuklarının sarp dağlar, karlı, buzlu yollar, açlık, insan düşmanı köylüler gibi pek çok engeli aşarak süren yolculuğu anlatılır. Ulgar’da ise kış boyunca gerekli ekmeklik arpayı getirmek için Ulgar dağını aşarak Ardahan’a gitmek isteyen kırk erkeğin, öküz ve kızaklarıyla tehlikeli ve hazin yolculuğu anlatılır. İki öyküde de bir umut ışığı yakalama isteği yatar. İlkinde Köy Enstitüsü’ne girerek ekmeğini kazanma ve insanlığa hizmet götürme isteği diğerinde ise açlığı giderme mücadelesi söz konusudur. Hasan İzzettin Dinamo’nun kitabının sonunda yer alan Dönemeç üzerine yazdığı yazıda “Ulgar” öyküsünün kendisine iki kar fırtınasını hatırlattığından bahseder. Bunlardan biri Kaptan Scot ile arkadaşlarının başarısız Güney Kutbu serüveni ile Kazım Karabekir’in karargahından bir karakış günün ayrılıp, Kars’tan Trabzon’a dek yayan yürütülerek ordan da takaya bindirilerek deniz ortasında boğazlanıp denize atılan Mustafa Suphi’nin onbeşleridir. Öyküyü okurken benim de aklıma gelen bu gerçek olayların yanı sıra benim de aklıma gelen Akira Kurosawa’nın “Düşler” filmindeki “Kar Fırtınası” bölümüydü. Filmde de doğayla amansız mücadele sonrası kar fırtınası içinde kalan insanlar bütün çabalarına rağmen yaşamlarını yitirirler.
Çocukluğunda annesinin anlattığı masalları, destanları dinleyerek, yazın el kapılarında boğaz tokluğuna çalışarak geçiren ve okumayı kendi kendine eline geçen bir Aşık kerem kitabıyla söken Köy Enstitülü yazar Ümit Kaftancıoğlu; köy romancılığı ve çocuk edebiyatı konusunda gerçekçi eserleri ile önemli bir bakış açısı geliştirmiştir. Yazarın tüm kitaplarının basılarak edebiyat severlerin ilgisine mazhar olmasını diliyorum.
KÜNYE: Ümit Kaftancıoğlu, Dönemeç, Ayrıntı Yayınları, 2020, 240 sayfa.