Somut çevremizin bedenimin bulunduğu bir merkezi ve ufuk dediğimiz bir çizgiyle sınırlanmış, yani görünürdeki her şeyi kapsayan bir kenar kesimi vardır. Ortega ufuk kavramını, tümüyle bedensel olan dünyanın her şeyi gibi bu kavramı da bedensel olmayan düzlemde kullanır. Nasıl bedensel dünyanın uzamsal bölgeler halinde somut olarak yapılandırılmasına bedensel nitelik taşımayan şeyleri yerleştirdiğimiz hayali ve ideal bir diyagram karşılık veriyorsa, insanın bir konuyu irdelerken, çözümlerken de bir ufku olur. O da tıpkı bedensel ufuk gibi, düşüncemizi izleyerek yer değiştirir. Her adım ufkumuzu yeni şeylerle genişletir. Öteki bu bağlamda düşünce ufkumuza kocaman yeni bir parça olarak gelir. Karşımızda onun bedeninden başka bir şey yok ama, o beden bir tendir ve tenin öbür cisimlerin bize yolladıklarına benzer belirtiler vermesinin ötesinde gizemli bir gücü vardır. Bize bir iç dünyası ya da bir mahremiyet belirtir. Bizim için öbür insan, ya da öteki olacak kişinin bedeni zengin bir anlatımsallık alanıdır.
Sevgili İleri Kitap takipçileri ve kitap okurları, haftanın yeni çıkan kitapları arasından sizler için bir derleme yaptık. Keyifli okumalar ve iyi pazarlar dileriz.
Harfler; biz hiç bilmesek de insanlar gibi yaşarlar, nefes alırlar, duyguları vardır. Hatta başkasının yerine geçmek bile isterler bazen. Alfabe Bulutu sakinlerinden “S” ise tüm bu duygu karmaşıklığının ortasında başkası olmak istiyor. “A”nın yerine geçtiğinde ise duyguları ve kafası iyice karışıyor. Harflerin ve yaşamın ortasında kendini bulma hikayesi bu defa bulutlardan yeryüzüne iniyor…
Çocuklarla bir ülkenin yönetiminden, onu yönetenlerden, sanattan, sanatçıdan, iyi ve kötüden, hayvanlardan, savaştan ve barıştan sohbet edebileceğiniz bir kitap "Yalancılar Ülkesi." Dayanışmanın, bir olmanın gücüyle ve tüm kategorizasyonları ülke dışında bırakarak, tüm ayrıştırılmışlığa rağmen, bir ülkede hatta komşu ülkelerde bile barışı görünür kılmanın mümkünlüğü üzerine düşündürmesi çok kıymetli.
Dorothy Baker dar zaman dilimi ve dar bir karakter skalasıyla yoğun diyalogların ilmeklendiği, bir ailenin bütün bir yaşamına odaklandığı “hesaplaşma” romanıyla yaklaşık elli yıl öncesinin Amerika’sından bizlere sesleniyor. Yapılacak eylemlerin yanlış olduğunu öngörüp bunu herkese anlatan ama kimseyi buna inandıramayan Cassandra’nın yazgısını kabullenişine ortak ediyor bizleri.
Sivil Toplum ve Ötesi; Rousseau, Hegel ve Marx’ın sivil toplum kavramına eleştirel yaklaşımlarını ve bu yaklaşımların sınırlarını tartan ve de "Sivil toplum-devlet ikiliğini merkeze oturtup devlet karşısında sivil toplumun sınırlarını genişletmeyi ana hedef olarak belleyen yaklaşımların tersine, sivil toplumu kapitalist ilişkiler bağlamında açıklayan çözümlemesine dayanarak tartışmaya sivil toplumu aşma perspektifinden müdahil" olan bir çalışmadır.
Haftanın yeni çıkan kitapları arasından sizler için derledik. Keyifli okumalar ve iyi pazarlar dileriz.
Faşizme karşı başarılı bir mücadele için olmazsa olmaz 3 unsur: alabildiğine geniş tutulması gereken bir anti-faşist cephe, etkisiz kılmak adına mücadele edilen faşist blok ve mutlaka demokrasi araçlarının savunulması gereken bir devlet.
Haftanın yeni çıkan kitapları arasından sizler için derledik. Keyifli okumalar dileriz.
Kapitalist toplumun bütünü açısından toplam sermaye, tüm yaşamları canlı faaliyetlerinin her günkü yabancılaşmasından oluşan insanların kuşaklar boyunca ortaya koydukları ödenmemiş emek miktarına eşittir. Başka bir deyişle, karşısında insanların yaşam güçlerini sattıkları sermaye, insanların satılmış faaliyetlerinin ürünüdür ve insanın bir iş gününü daha sattığı her gün, kapitalist gündelik yaşam biçimini yaşamayı sürdürmeye karar verdiği her an yeniden üretilir ve genişletilir.Kötüleşen iktisadi durumumuza ilişkin Marx’ın çözümlemesini kavramaya çalışırken işe karışan kişisel ve siyasal kaygıların hiç bu kadar yüksek olmadığı bir zamanda Marx’ın fikirleriyle ilgili daha dengeli ve eksiksiz bilgiye kavuşma gereksinimi her zamankinden daha büyüktür.
Belgesel tadında olan Atilla Özsever’in kitabı birçok anekdot, gazete kupürü ve belgeyle doludur. Hayatını subay, gazeteci ve akademisyen olarak üç bölümde anlatıyor. Bu anlatı içinde bir yandan da ülkenin yakın tarihini, devrimci serüvenini ve darbeler tarihini de okumuş oluyorsunuz.
Çağdaş Marksist düşüncenin önemli temsilcilerinden biri olan Ellen Meiksins Wood’un Yordam Kitap tarafından yayımlanan "Kapitalizmin Kökeni" çalışması okuyucularıyla buluşmuştu. Wood, kapitalizmin insan tabiatının doğal bir soncu olmadığını belirterek aynı zamanda ticari ilişkilerin basit bir uzantısı olmadığını da kapsamlı bir şekilde tartışıyor.
Peki bir çocuk neden içindeki boşluğu böyle sonsuzlukla ifade etmeyi seçer?
Geçmişle bağlantı kurarak ayrıntılı bir gelecek tasavvuru konusunda ipuçları barındıran kitabın yazarı bütün insanların düşünce dünyasının tanınması önerisinde bulunuyor. Bu öneriye Zeldin’i tanıyarak başlayabiliriz. Farklı bir bakış açısı içeren kitap, Aydın Çavdar’ın güzel çevirisinin de etkisiyle haz ile okunuyor.
Dünü, bugünü ve en önemlisi yarını; havada uçuşan birçok politik kavramı; hayatı, mücadeleyi, direnişi arayan “gençler” için Yordam Kitap, Gençlerle Baş Başa serisine hayat vereli 1 yılı aştı.
Hiçbir canlının sömürülmediği, emeğin karşılığını bulduğu ve eşit yaşamın inşa edildiği günlerde özgürce okumak dileğiyle… Haftanın yeni çıkan kitaplarından sizler için derledik. Keyifli okumalar ve iyi pazarlar dileriz.
Yaşamın savurganlığı herkesi başka yerlerde buluştururken en çok da kendimizden uzaklaşırız. Aynalar ve gerçekler, yaşanmışlıklar ve yaşanmamışlıklar, duyguların bin türlü hali ve sancılar “Olmayan Şeyler”de sayfalara diziliyor.
“Bu kendi içine kapanma ve bazı çağdaş, batılı hayat tarzını şimdilik sürdürebilen semtlere sıkışmanın önemli bir tehlike olduğunu düşünüyorum. Tam tersine buralardan çıkmak, dokunamadığımız, ulaşamadığımız yerlere doğru akmak, oralarda organik ve güçlü bağlar kurmaya çalışmak gerekiyor.”
“Aşk kimi zaman hızla girer hayatımıza, kimi zaman ise bir ömür sürer. Büyük aşklar insan daha doğmadan başlar aslında. Tek eksikleri bir tesadüftür. Tesadüf edildiğindeyse aşk çoktan başlamıştır. Bunun şansa bağlılıkla en ufak bir ilgisi yoktur. Siz ister kader deyin, isterseniz başka şeyler... Bazı felsefeciler determinizm diyorlar. Şansa bağlı saydığımız bu karşılaşma da aslında önceden açılmış bir arkta suyun ilerlemesinden başka bir şey değil. İnsanlar bunu bilmez, ilk görüşte aşk gibi isimler koyarlar. Birçok insan için aşk bir arayıştan ibarettir.”