Kapitalizmden söz etmeyenler faşizmi ağzına almasın!

Kapitalizmden söz etmeyenler faşizmi ağzına almasın!

Faşizme karşı başarılı bir mücadele için olmazsa olmaz 3 unsur: alabildiğine geniş tutulması gereken bir anti-faşist cephe, etkisiz kılmak adına mücadele edilen faşist blok ve mutlaka demokrasi araçlarının savunulması gereken bir devlet.

Şilan Geçgel

Faşizm konusu her açıldığında tarihin tozlu sayfalarıyla beraber gündeme gelen İtalyan faşizmi ve Alman nasyonal sosyalizmi; kendi ülkelerinin toplumsal, siyasal, ekonomik ve sosyolojik bulgularını öne çıkaran yerel özgünlükler içerir. Ancak faşizm, yerel özgünlükleri aşan ve evrensel ortak etmenler üzerinde kendisini inşa eden bir yapıdır. Faşizmin kendisi ya da faşizm girişimlerinin tamamı inşa süreçleri açısından ülkeden ülkeye farklılıklar göstermesine rağmen tüm dünyada, faşizm ayrıksı-izole bir tesadüfler silsilesini değil; çağımızın derinliklerine kök salmış bir birliktelik görüntüsünü yaratır.

Özellikle Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa’da yaşanan siyasi gelişmeler bize bu görüntüyü doğrulatır. İşçi eylemlerini ve parlamenter siyaseti reddeden, nasyonalist ve “antikapitalist” ideolojilere sahip siyasi hareketlerin ivme kazanması sadece tek bir ülkede değil; birçok ülkede gözlemlenebilen toplumsal etkileri beraberinde getirir. Birçok ülkede kıvılcım işlevi gören bu toplumsal etkilerin kuşkusuz önemli nedenlerinden biri savaş sonrası ekonomik olarak kayba uğrayan orta sınıfın günden güne artan milli hassasiyetleridir. Bu milli hassasiyetler, kendinden başka herkesi “tok” ve “düşman” olarak gören toplumsal kaygıları beslerken faşist hareketler de bu toplumsal kaygının gölgesinde sessizce büyür ve örneğin, İtalya’da işçilerin devrimci eylemlerinin başarısızlığa uğramasının ardından iktidarı ele geçirebilir.

Birinci Dünya Savaşı’ndan bugüne… Faşizm nerede iktidar olsa siyasi iktidar tekelleşti, işçi örgütleri dağıtıldı, işçiler en sert yöntemlerle susturuldu, halklar ırkçılık ve milliyetçilikle düşmanlaştırıldı, burjuva hukuku ve hukuki tüm yapılar tasfiye edildi. Faşizm savaşla büyüyen, büyüdükçe saldıran, saldırdıkça güçlenen bir düzenek kurdu.

Marksist yazarlar August Thalheimer, Arthur Rosenberg, Otto Bauer ve Angelo Tasca'nın faşizm hakkındaki fikirleri aynı kitapta toplandı ve Rona Serozan çevirisi ile Ayrıntı Yayınları tarafından basıldı. 2018 yılında, “Faşizm ve Kapitalizm-Faşizmin Sosyal Kökenleri ve Fonksiyonu Üzerine Teoriler”  ismiyle basılan bu çalışma 4 Marksist yazarın faşizmi çözümlerken başvurdukları yöntemi, faşizmin sosyal kökenlerini ve faşizmle mücadelenin kırmızı çizgilerini anlatan önemli bir kaynak olma özelliğini taşıyor. Bu eserde Alman işçi sınıfının durumuna Thalheimer, İtalyan işçi sınıfının durumuna Tasca, Avusturya işçi sınıfının durumuna Bauer ve Alman ilticasına ise Rosenberg ışık tutuyor.

Max Horkheimer’in “Kapitalizmden söz etmek istemeyen, faşizm kelimesini ağzına almamalıdır.” cümlesine yer vererek başlayan bu eser, diyebiliriz ki kendini bu cümleyle özetliyor. Çünkü bu cümle; kaba faşizm yorumları ötesinde faşizm ile toplumun ekonomik üretim, sosyal yapı ve bu sosyal yapı üzerinde yükselen kamusal iktidarın biçimi arasındaki ilişkiye işaret ediyor.

“Faşizm Üstüne” isimli yazısında faşizmi anlatmak için Marx ve Engels’e başvuran Thalheimer, faşizmin araştırılmasında en sağlam çıkış noktası olarak Bonapartizmi görüyor. Bonapartizm ve faşizmin eşit olmadığı ön kabulüyle başlayan Thalheimer; burada Marx’ın Bonapartizm hakkındaki çözümlemelerine atıfta bulunarak Bonapartizm ve faşizm arasında yapısal olarak önemli benzerlikler olduğuna dikkat çekiyor. Tam kapitalist ülkelerin burjuvazilerinde bugün gözlenen en önemli eğilimin parlamenter sistemi değiştirip kayıtlama ve burjuvazinin hakimiyeti için daha sağlam siyasi güvenceler yaratma eğilimi olduğunu kayda düşüyor.

Rosenberg, “Bir Kitle Hareketi Olarak Faşizm: Yükselişi ve Çöküşü” başlıklı yazısında nüktedan bir giriş yapıyor. Faşizme dair yazan birçok insanın biraz sosyoloji biraz da Marx okuyarak bunu yaptığını ifade ediyor ve "Herkes önündeki piyanonun tuşlarına basabilir, ancak kimse piyanonun tuşlarına basabildiği için sanatçı olamaz." diye ekliyor. Faşizmin sis buğusu giderildiğinde düşmanın tanıdık olduğunun herkes tarafından görülebileceğinin altını çizen yazar, işçi sınıfının en esaslı düşmanı olarak karşıdevrimci kapitalisti görüyor: “Faşizm, burjuva-kapitalist karşı-devrim hareketinin halkçılık-milliyetçilik maskesi ardındaki modern biçiminden başkaca bir şey değildir.”

Faşizmi birbirine sımsıkı bağlı 3 sosyal sürecin sonucu olarak niteleyen Bauer ise, “Faşizm” isimli yazısında faşizmin 3 sosyal nedenini şöyle sıralıyor: birincisi, savaş ve savaşla beraber yükselen militarizm ve ırkçılık; ikincisi, savaş sonrası yaşanan ekonomik krizler ve yoksulluk, üçüncüsü ise savaş sonrası yaşanan ekonomik krizi aşmak için kâr kaygısına düşen kapitalistin arttırdığı sömürü payı ve bu sömürü payı için hiçbir itirazına müsaade etmeyeceği işçi sınıfının itaat ettirilmesi.

Kitabın son yazısını Tasca’nın “Faşizmin Oluşum ve Gelişiminin Genel Şartları” yazısı oluşturuyor. Sonda söyleyeceğini başta yazarak tezcanlı bir giriş yapan Tasca “Faşizm bir diktadır.” diye başlıyor. Tarihte faşizme en önemli katkıyı yapan unsurun orta sınıflar olduğu tespitini yapan yazar; faşizm çoklukla orta sınıflardan beslenmiş olsa da bir hareketin sosyal muhtevası, sırf o hareketin sosyal tabanından beslenmez demeyi de ihmal etmiyor. Tasca’ya göre faşizmin ilelebet beslenmesi, işçi partilerinin ve sendikaların kapatılması ile sağlanıyor. Taraftarları kim olursa olsun faşizmin, “sermaye ve işçi sınıfı arasında hakem” olduğu iddiasını esastan reddeden yazar; her türden faşizmin mutlaka kapitalizm ile bütünleştiğini kaydediyor.

Bu eserin en can alıcı noktalarından birini hiç kuşkusuz Tasca’nın faşizmle mücadele konusundaki fikirleri oluşturuyor. Devlet olmadan faşizm hiçbir şey yapamaz diyen yazar, işçi sınıfı en başta faşizmi devletten tecrit edecek bir mücadele hattını örgütlemek zorundadır diyor ve antifaşizm mücadelesi, devlete ve faşizme karşı eş zamanlı bir savaşa giriştiğinde bu savaşı kaybedeceğini tarihsel deneyimlerle aktarırken İtalyan komünistlerini örnek gösteriyor.

Tasca, faşizme karşı başarılı bir mücadele için 3 unsuru olmazsa olmaz kabul ediyor: alabildiğine geniş tutulması gereken bir antifaşist cephe, etkisiz kılmak adına mücadele edilen faşist blok ve mutlaka demokrasi araçlarının savunulması gereken bir devlet.

Künye: Faşizm ve Kapitalizm-Faşizmin Sosyal Kökenleri ve Fonksiyonu Üstüne Teoriler, August Thalheimer-Arthur Rosenberg-Otto Bauer-Angelo Tasca, Çev. Rona Serozan, 2018, Ayrıntı Yayınları, 123 sayfa.

DAHA FAZLA