Behiç Ak, yine sıra dışı bir serüveni buluşturuyor çocuklarla ve sarmalanıyor yine çocuklar, kelimeler ve kahramanlarla… Sevgili Behiç Ak ile “Altı Kırk Dört Dalgası”na dair konuştuk; “Altı Kırk Dört Dalgası”nın tarafımızdan merak edilenlerini yine o güzel kelimeleriyle buluşturdu.
“Kapitalist ülkelerde, tecavüz kanunları başlangıçta bir kural olarak, kızları ya da eşleri saldırıya uğramış olabilen yüksek sınıf erkeklerinin korunması için düzenlenmişti: İşçi sınıfı kadınlarına ne olduğu, mahkemelerin çok az ilgisini çekmişti; sonuç olarak, oldukça az sayıda beyaz erkek bu kadınlara uyguladıkları cinsel şiddet yüzünden yargılanmıştı.”
Hayy Kita'pın çok sevilen hayvan hikâyeleri serisinden bir kitap: Büyümek İsteyen Goril.
Komünist düşünce her ne kadar dinden, devletten ve sermayeden özgürleşme içeriğine sahipse de buradaki dinden özgürleşme; dinin hakim ideoloji olarak hedeflenmeyip, olması gereken kişisel inanç alanına ait olarak görülmesiyle dinden özgürleşme mümkündür.
Koşullar ne olursa olsun ve doğan günün ne getireceği ne kadar belirsiz olursa olsun günden umut beklemenin, yolun sonunu ölüm tutmuş olsa da yola neden çıktığını akıldan bir an olsun çıkarmayarak sona atılan her adımı yarına atılan bir adımmış gibi atmanın hikayesinin anlatıldığı kitap, zorluklar bizler için bugün ne biçime bürünürse bürünsün dayanak alınabilecek bir eser niteliği taşıyor.
“Anısı artık kitaplarda yaşayabilecek kimisi ölmüş tanıdık mekânlar eşliğinde, ağırlığı 90’larda geçen bir İstanbul fonunda ülkenin ve hayatın hızlı değişimine, içine Osman’ı anlatanların kendi hikâyelerinin de girdiği insan ilişkilerinin girift halleriyle tanıklık ediyoruz. Osman’a kendisi için bir nefret objesine dönmüş babasından öte ızdırap verenin, iki satıra sıkışmış, “beni sen bile üzemedin Levent kadar” derken andığı, yazmakta olduğu romanını olmazına inandırıp yakmasına sebep olan arkadaşı olması manidar. “
Sevgili İleri Haber okurları ve kitap severler, geçtiğimiz hafta raflardaki yerini alan kitaplar arasından sizlere özel bir derleme yaptık. Keyifli okumalar dileriz.
Theodor W. Adorno’nun 1959 ve 1967 tarihli iki konuşması (Yeni Sağ Radikalizmin Veçheleri ve Geçmişin İşlenmesi Ne Demektir?); Volker Weiss’ın sunuşuyla birlikte yakın zamanda Metis Yayınları tarafından yayımlandı. İki konuşmada da benzer noktalara değinen Adorno, Almanya örneği üzerinden faşizmi oluşturan ön koşulun sağ radikalizm olduğunu söylemektedir. Totalitarizm sonrası Alman toplumu üzerine geliştirdiği düşüncelerinin geçerliliği ise günümüzde de devam etmektedir.
Felsefi bir harekete, kendisini sınırlı sayıdaki aydın grupları arasında uzmanlaşmış bir kültür yaratmaya adadığında mı, yoksa ortak duyuya üstün ve bilimsel düzlemde tutarlı olan bir düşünce geliştirme sürecinde ‘basit insanlarla’ temas halinde olmayı asla unutmadığında ve gerçekten de incelemeye ve çözmeye giriştiği sorunların kaynağını bu temasta bulduğunda mı felsefi hareket denir?
Artık sömürü biçimlerinin yeryüzünü mutlak bir çöküşe doğru sürüklemesini engelleyip engelleyemeyeceğimizi sormanın zamanı geldi. Piyasa ile savaş arasındaki simetrinin hiç bugünkü kadar açık bir şekilde görülmediğini dikkate aldığımızda, bu sorunun güncelliği daha da önem kazanıyor. Geçmiş yüzyıllarda savaşın teknolojik gelişmenin motoru olduğu söylenirdi. Her türlü askeri araç bugün de bu rolü oynamayı sürdürmekle birlikte piyasa rolünü de üstlenmiş durumda; çünkü artık piyasalar hiç olmadığı kadar savaşı kendilerine model alıyorlar.
Değerli İleri Kitap okurları, haftanın yeni çıkan kitaplar arasında sizzler için önerilerimizi derledik. Keyifli okumalar dileriz.
Fiziksel farklılıklara sahip olmanın, yaşıtlarından farklı görünmenin çocuklar üzerinde nasıl bir yük oluşturabileceğini; öteki olmanın, parmakla gösterilmenin bazen tercih etmediğimiz ama sahip olduğumuz şeylerle de ortaya çıkabileceğini dinliyoruz öykü boyunca.
Rönesans’ın gerçekleşmesini sağlayan düşünürlerin ve felsefelerinin anlatıldığı, Dipnot Yayınlarından çıkan, Giorgio de Santillana’ın kaleme alıp derlediği “Rönesans Filozofları” eseri; okuyucuyu düşünsel seyahate çıkarırken insanlığın karanlığa karşı olan savaşını da anlatıyor.
Marksist teorinin sorunları ile Türkiye’nin özgül koşullarını birlikte ve iç içe ele alarak hem Marksizm’i geliştirme hem de Türkiye’nin tarihsel yapısını ve mevcut konumunu değerlendirerek devrim ve sosyalizm stratejisi geliştirme konusunda özgün çabaları olan Hikmet Kıvılcımlı sosyalizm tarihinde mücadeleci ve çalışkan kişiliği ile de örnek bir figürdür.
Haftanın öne çıkan kitapları arasından sizler için derleme yaptık. Keyifli okumalar ve iyi bir hafta sonu dileriz.
Cesaret bulaşıcı ve aynı zamanda o cesarete yol arkadaşlığı olmayan herkes için korkutucudur. Üstelik bir felaketin eşiğindeyse bir kasaba; bir inancın yolundan geri çekilmiyorsa bir kız çocuğu; ve asılıysa bir dağ yeryüzüne en ince yerinden…
Geçmişin trajedilerini ve kaybedilmiş savaşlarını sorumluluk ve borç gibi gören sol melankoli için bunlar kurtuluş vaadidir de aynı zamanda. Geleneksel melankoli anlayışı yerine harekete geçirici, politikleştirici ve yenilgilerden ders alan yeni bir melankoli anlayışı öneren Traverso, Marksizm’in tarihini sol melankolinin ışığında yeniden düşünmemiz için umut verici bir analiz geliştiriyor.
Delibo’nun kim olduğunu bir çırpıda “bulanlar” değil, bir ömür “arayanlar” anlar...
Alain Badiou "Etik" adlı kitabında "ideolojik etlk" diye adlandırdığı günümüzün hakim etik anlayışını değişik açılardan eleştirerek yerine önerdiği hakikatler etiğini bilim, sanat, siyaset ve aşk kavramları ışığında özgün ve derin bir analizini yapıyor.