Vitrin: Yeni Çıkanlar
Değerli İleri Kitap okurları, haftanın yeni çıkan kitaplar arasında sizzler için önerilerimizi derledik. Keyifli okumalar dileriz.
PALTO - NIKOLAY GOGOL
Rus edebiyatının dâhi yazarlarından Gogol’ün en meşhur ve en güzel hikâyelerinden biridir Palto. Dostoyevski’ye atfedilen “Hepimiz Gogol’ün Palto’sundan çıktık” sözüyle onurlandırılan bu öncü anlatı, kendisinden sonra gelen yazarlar kuşağını derinden etkiledi. Rus ve dünya edebiyatı üzerinde olduğu kadar okurların yüreğinde de silinmez izler bıraktı.
Palto, önüne gelen metinleri el yazısıyla aynen kopyalamak dışında bir mahareti olmayan, yoksul ve içine kapanık bir memurun hikâyesini anlatıyor. Genç kâtiplerin sataşmalarına sıkça maruz kalan bu küçük memur, alay konusu olan eski püskü, modası geçmiş paltosunu yenilemeye karar verir günün birinde... Dişinden tırnağından artırarak diktirdiği yeni paltosu, sosyal hayata katılması için ona cesaret vermiş olsa da talihsizlik yakasını bırakmaz.
Küçük insanın küçük dünyasını edebiyata sokan Palto, Gogol’ün ender rastlanan hiciv yeteneğini sergilediği trajikomik bir masal. Nuri Yıldırım’ın yepyeni, incelikli çevirisiyle Yordam Edebiyat’ta.
(Tanıtım Bülteninden)
KÜNYE: Palto, Yazar: Nikolay Gogol, Çevirmen: Nuri Yıldırım, Yordam Kitap, 2020, 80 Sayfa
SUS BARBATUS! 2 - FARUK DUMAN
Doğanın tahrip edilmediği, ütopyaların diriliğini koruduğu, emeğin ve adaletin saygınlığını yitirmediği, masumiyetin egemen olduğu zamanların romanı Sus Barbatus!.
Faruk Duman’ın Sus Barbatus! üçlemesinin ikinci cildi Yapı Kredi Yayınları tarafından yayımlandı.
İlk cildi 2018 yılında çıkan roman aynı yıl Orhan Kemal Roman Armağanı ile Cevdet Kudret Roman Ödülü’nü alarak geniş bir yankı uyandırmıştı.
Çetin kış koşullarında geçen ürkünç olaylarla dolu ilk cildin ardından ikinci ciltte bahar mevsimi bütün görkemiyle gözler önüne seriliyor. Romanın arka planını oluşturan siyasal olaylar iyice belirginleşerek hız kazanıyor. Üçüncü ciltte mevsim yaza dönecek ve üçleme 12 Eylül darbesiyle sona erecek.
Faulkner, Yaşar Kemal gibi yazarların kaleminde destanlaşan modern romanın çağdaş bir çeşitlemesini sunuyor Faruk Duman. Gerçeküstünün dilini yaratarak siyasal, tarihsel, toplumsal gerçekleri ete kemiğe büründürüyor.
“Aysel. Aysel. Yeniden değişmişti ya, artık başına gelenleri anlamıyor değildi. –Öleceğiz sandım, dedi, adamlar arkamızdan ne çok ateş ettiler öyle. –Bizi öldüremezler, dedi Faruk, zamanında ne demiş; Pir Sultan ölür dirilir. Duyan da, duyan da bunun bir şaka olduğunu zannedecek. Ama şaka değil. Gerçek.”
“Sus Barbatus!’un, yazınımıza sunulmuş bir armağan olduğunu söylemekten çekinmeyeceğim.” – M. Sadık Aslankara
“Sus Barbatus! eleştirel gerçekçi edebiyata mensup, klasik anlayışla kaleme alınmış bütün soylu romanlar gibi, bir döneme ve yöreye, zamandizinsel bir olay örgüsü izleyerek, inandırıcı karakterler yaratarak hakim olabilen bir anlatıdır. Sadece o kadar değil, ilerde görebileceğimiz gibi, nasıl bize özgü Yaşar Kemal geleneğini çeşitlendirerek aşabiliyorsa, klasik roman geleneğini de sürdürürken, çeşitli yollarla aşmaktadır.”
– Erendiz Atasü
(Tanıtım Bülteninden)
KÜNYE: Sus Barbatus! 2, Yazar: Faruk Duman, Yapı Kredi Yayınları, 2020, 592 Sayfa
ALIŞVERIŞ MERKEZINDE YAŞAYAN ADAM - ÖZGÜR TABUROĞLU
Gözlerini vitrinlerden kendine çeviren bir adamın hikâyesi.
Kurmaca dışı kitaplarıyla tanınan Özgür Taburoğlu, Alışveriş Merkezinde Yaşayan Adam'la, sosyal bilimlerin üzerine etraflıca kafa yorduğu meselelerini bu kez kurmacanın imkânlarından yararlanarak ele alıyor ve deyim yerindeyse bir ''ara biçim'' deniyor.
Yazar, modern insanın maneviyat arayışını; hayatını kalabalık bir alışveriş merkezi içinde, kimsenin yolunun düşmediği bir ''ara mekân''da sürdürmeye başlayan isimsiz bir adamın alışılmadık girişimi üzerinden anlatıyor.
Okurunu gerçeklik kaygısı taşımayan bir anlatıyla karşı karşıya bırakan Taburoğlu; alışveriş merkezinin simgelediği tüketim, gösteriş, yapaylık eksenindeki yaşantıya karşı ''Yavaşlık Felsefesi'' aracılığıyla ulaşılabilecek alternatif bir varoluş biçiminin olup olmadığını sorguluyor.
İsimsiz bir adam, bir akşam, bilinmeyen nedenlerle alışveriş merkezinden başka kalacak yeri olmadığını ve orada kendisine bir hayat kurması gerektiğini fark eder. Issız adaya düşen adamın dramını tersinden yaşayan karakter, canlı cansız her varlığın üst üste yığıldığı bu yerde, sadece hayatta kalmak için değil, mutlu olmak için de türlü deneyler yapar. Bu karmaşa içindeki büyüleyici zenginliği daha iyi duyabilmek için yavaşlık felsefesini öğrenmeye çalışır. Ama yavaşladıkça başına gelenlere karşı direnç gösteremez hâle gelir; mizacını savunamaz, olaylara karşı eylemlerle cevap veremez. İçine kapandığı yeri ve mevcut işleyişi edilgen bir şekilde seyretmekten fazlasını yapamaz. Aklını yitirmiş bir insan olarak, yer ve zamandan bağımsız, bilinçdışı bir dünyanın ortasındadır artık…
Alışveriş Merkezinde Yaşayan Adam, okurlarını, fiziki daralmaya karşılık ruhun ve aklın genişlediği; duyuların, alışkanlıkların ve sınırların yer değiştirdiği, biçimlerin bozulup yeniden kurulduğu bu yeni varoluş deneyimine tanık olmaya çağırıyor ve bizi, hapsolduğumuz yapılar içerisinde soluk alacak delikler açmaya davet ediyor.
''Başkalarına, bir yara şeklinde de olsa, içimizde yer açmak, bizi rehin alacaklarını bilsek bile sahici bir varoluşun temeli değil midir?''
(Tanıtım Bülteninden)
KÜNYE: Alışveriş Merkezinde Yaşayan Adam, Yazar: Özgür Taburoğlu, DeliDolu, 2020, 160 Sayfa
EVRIM YAŞAMI NASIL AÇIKLAR - NEW SCIENTIST
Evrim: Kafası karışıklar için bir rehber.
Dünya üzerindeki her kültürün, her dinin, her milletin bir yaratılış hikâyesi vardır: İster kutsal kitaplarda geçsin, ister çiviyazısıyla yazılmış olsun, isterse de ulusal destanlarla aktarılsın yaratılış binlerce yıldır insanlığın aklını kurcalayan, bizi köklerimizi bulmamız için teşvik eden bir meseledir.
Bundan 160 yıl kadar önce Charles Darwin Türlerin Kökeni’nde yaratılışa dair dine ya da mite dayanmayan bilimsel bir bakış açısı sununca, köklerimizi bulma yolunda önemli bir gelişme kaydetmiş olduk: Biz insanlar ve canlı olan her şey, tekhücreli ilk basit yaşam formlarının evrim geçirmesiyle bugünkü hallerimize kavuşmuştuk. Peki ama evrim nasıl işliyor?
Evrim Yaşamı Nasıl Açıklar?, Charles Darwin’in kuramını temel alarak bu soruyu yanıtlıyor. Önde gelen bilim insanlarının çalışmalarına yer vererek evrimin nasıl başladığını, canlı hayat için kaçınılmaz mı olduğunu ve bir amacı olup olmadığını irdeliyor ve evrimin milyarlarca yıllık yolcuğuna güncel bir bakış açısı sunuyor.
(Tanıtım Bülteninden)
KÜNYE: Evrim Yaşamı Nasıl Açıklar, Yazar: New Scientist, Çevirmen: Samet Öksüz, Say Yayınları, 2020, 296 Sayfa
MAVI BILET - SOPHIE MACKINTOSH
Calla kura sisteminin nasıl işlediğini biliyor. Herkes gibi… İlk kanamanda bunu kura merkezine bildirip nasıl bir kadın olacağını öğreniyorsun. Beyaz bilet sana evlilik ve çocuk kazandırıyor. Mavi biletse kariyer ve özgürlük... Böylece seçme yükümlülüğünden kurtulmuş oluyorsun. Ve bir kez biletin kesildi mi, artık geri dönemiyorsun. Ancak ya sana uygun görülen yanlış bir hayatsa?
Mavi biletli Calla kaderini sorgulamaya başladığında kaçıp gitmek zorunda kalır. Ancak hayatta kalması kura merkezinin ve sistemin toplum dışına attığı kadınlardaki nitelikleri benimsemesine bağlı olacaktır. Karnında büyümekte olan bebeğiyle umutsuzluk içinde kaçan Calla, bir yandan da merkezdekilerin onu kendisinden daha iyi tanıyıp tanımadığı düşüncesiyle mücadele edip tehlike içinde anneliğe hazırlanmaktadır.
Özgür irade, toplumsal beklentiler ve tek başına anneliğe adım atmanın yol açtığı endişeler gibi hayati konuları işleyen Mavi Bilet, şiddetli arzuları en saf haliyle betimlemesi ve günümüzde her yerde egemenlik kuran eril tahakküme çarpıcı bir yorum getirmesiyle hayranlık uyandıran bir roman.
"Mackintosh'un duru ve keskin yazımı, bilgelik ve içgörü anlarıyla ilerleyip mükemmel bir sonda bitiyor… Mavi Bilet Orwell'ın 1984'ü ya da Atwood'un Damızlık Kızın Öyküsü tarafından belirlenmiş distopya geleneğine yeni bir şey ekliyor."
The New York Times Book Review
(Tanıtım Bülteninden)
KÜNYE: Mavi Bilet, Yazar: Sophie Mackintosh, Çevirmen: Begüm Kovulmaz, Can Yayınları, 2020, 248 Sayfa
DIBE DOĞRU YARIŞ: GEMI SÖKÜM ENDÜSTRISI - ERTUĞRUL BILIR
Kapitalist küreselleşme sonucu işçilik maliyetlerinin, sendikal ve sosyal hakların yüksek olduğu erken sanayileşmiş ülkelerde yer alan sanayi üretiminin dibe doğru yarışa paralel olarak işçilerin daha güvencesiz ve örgütsüz, dolayısıyla işgücü maliyetlerinin daha düşük olduğu Güney ve Güney Doğu Asya ülkelerine kaydığı biliniyor. Sadece işçilik değil önemli bir ekolojik maliyeti de olan gemi söküm endüstrisi de giderek işgücünün ucuz ve korumasız olduğu ve çevrenin daha az önemsendiği ülkelere kaymaya başladı.
Türkiye de bu süreçte Güneydoğu Asya ülkeleri gibi önemli bir gemi söküm adresi oldu. Türkiye'de gemi söküm işleminin merkez üssü ise Aliağa oldu. Çalışma bir sosyal bilim çalışması için olmazsa olmaz olan tarihsel bir perspektifi içeriyor ve sektörün zaman içindeki değişimini ele alıyor. Yazarın vurguladığı gibi değişim her zaman olumlu bir içerik taşımıyor aynı zamanda bir gerileme anlamına da geliyor.
(Tanıtım Bülteninden)
KÜNYE: Dibe Doğru Yarış - Gemi Söküm Endüstrisi, Yazar: Ertuğrul Bilir, Nota Bene Yayınları, 2020, 304 Sayfa