Bir ömür arayanların romanı: Delibo
Delibo’nun kim olduğunu bir çırpıda “bulanlar” değil, bir ömür “arayanlar” anlar...
Berat Çelikoğlu
“Deli İbo’ydu da ortadaki iki “i” zamanla birbirine kaynamıştı. ‘Delibo’ derdik. Yaşsızdı. Hangi zaviyeden baktığınıza göre değişirdi tevellüdü. Bir gün sağdan elli görünürdü, öbür gün soldan yirmi... Torbasına doldurduğu onca şeyi ne yapar, ne eder, nerede saklar, kimse bilmezdi.”
Romanlar genellikle bir şeyi “bulmakla” ilgilidir: Aşkı, saadeti, kurtuluşu, özgürlüğü... Sayfalar boyu gözleriniz, satırlara bulmak için hücum eder, kitabın sonunda bulduğunuz sizi memnun eder ya da etmez. Murat Uyurkulak ise bir şeyi bulalım diye değil; hakkını vererek, huzursuzlanarak, “keşke”lerle “iyi ki”leri aynı tasta karıştırarak arayalım diye almış eline kalemi bu defa. Delibo’nun kim olduğunu bir çırpıda bulanlar değil, bir ömür arayanlar anlar...
Başarılı yazar Murat Uyurkulak’ın yeni romanı Delibo, geçtiğimiz haziran ayında okuruyla buluştu. İlk basımı 15.000 adet yapılan kitap, Can Sanat Yayınları aracılığıyla konuk oluyor zihnimize. Kendi ayağına sıkanlar cemiyetinin saygın üyelerinden Yusuf Kavala’nın gözünden İzmir’i, Isparta’yı, bazen anılarla Konya’yı yaşadığımız romanda yukarıda da söz ettiğimiz gibi bir arayışın zoraki parçası oluyoruz aslında.
Kitaba ismini veren Delibo, İzmir’in bir mahallesinde hüzünlü bir pazar sürpriziymişcesine bir anda peydah oluveren bir kimsesizin takma adı aslında. Hüviyetsiz ve kimsesiz, karakol karakol gezip yurtlardan birer birer kaçarken mahalle sakini Dudu Nine tarafından evlat edinilen, adına “İbrahim” denen bir delidir İbo, Delibo. Yusuf’un söve söve terk ettiği İzmir’de çocukluğundan kalma bir ayrıntı, bir hatıra. Olur olmadık yerlerde çığlıklar atar, torbasına yerde bulduğu ıvır zıvırı atar, Dudu Nine’nin ayak işlerini halleder. Arada bir kaybolur, sonra birden geri gelir. Yusuf’u sövdüğü her yere, her şeye yeniden maruz bırakacak olan şey de biraz budur aslında: Delibo günlerden bir gün ortadan kaybolur, uzunca bir süre de geri gelmez.
Konya’da bir simsarın şoförlüğünü yapan Yusuf’u yeniden İzmir yollarına düşüren, Delibo’nun kaybolması kadar Delibo’yu arayanlardan biridir aslında: Yasemin. Yusuf’un çocukluk aşkı, şimdi ise tüm Türkiye’nin sevgilisi ünlü oyuncu Yasemin, işini gücünü bırakıp Delibo’yu aramak üzere İzmir’e gelmiştir ve Yusuf’u da Delibo’yu aramak için çağırır. Yusuf da belli ki bir ömür Yasemin’i aramıştır, aramaktadır. Delibo, Yasemin, Yusuf ve bu fotoğrafın son parçası Sefer Öğretmen… Yusuf’un babası, bir çuval derdin sahibi, insanlığın kurtuluşuna olan sarsılmaz inancıyla bir ömür heba olmuşluğunun içinde fırtınalar koparttığı komünist Sefer Öğretmen... Elimizdeki roman temel olarak bu karakterlerden, bununla birlikte bir tutam İzmir’den, biraz erken kaybetmişlikten, biraz Enternasyonal’den ve bunların hepsini zamk gibi birbirine yapıştıran bir arayıştan oluşuyor.
Yazar kaleme alırken neler hissetti bilinmez, ancak bu romanı okurken ben kesin bir hisse kapıldım: Ne Delibo o veya buydu ne de torbası yalnızca gazoz kapakları ve eğri büğrü dal parçalarıyla doluydu. Roman boyunca onun adı hep geçti, satır aralarında dolaştı ama konu hep ondan biraz daha fazlasıydı. Arayışta birleşenler bazen ayrı düştüler, kavgaya tutuştular, sevenler kavuştular, anılar canlandılar. Roman boyunca Yusuf, geçmişinin derinliklerine gittikçe her şey çift oldu; Yusuf ve Yasemin iki defa yaş aldı sanki.
Kitabın arka kapağında yer alan “karnavalesk roman” tanımına Yasemin ile Yusuf’un dahil olduğu olayların/mekânların çeşitliliği de göz önünde bulundurulduğunda katılmamak elde değil. Bununla birlikte Uyurkulak’ın yazarak resmetmekteki başarısı kitap boyunca okuduklarımızı işleyen zihnimizin en büyük yardımcısı oluyor.
Kitabın koşuşturmacası kendi kurgusu içerisinde Delibo’nun kim olduğunu ve onu bulmanın neden bu kadar önemli olduğunu açıklıyor bize. Delibo yalnızca okur için değil, o dünya için de Delibo’dan fazlası ve Yasemin (ve dolayısıyla Yusuf) işte o yüzden Delibo için gemileri yakıyor.
Delibo, bizim gibi sıradan arayışçıların romanı: Bazen bir şeyi, bazen pek çok şeyi… Kendinde Yusuf’tan, Yusuf’ta kendinden bir parça bulamamak git gide zorlaşırken belki de hep bir ağızdan Enternasyonal Marşı’nı haykırır gibi haykırmak gerek şimdi: Hakkını vererek arayacağız…
KÜNYE: Delibo, Murat Uyurkulak, Can Sanat Yayınları, 2020, 200 Sayfa.