Uykunun derinliklerinden yaşamın canlılığına, sakinliklerle bezenmiş ama aynı zamanda soluksuz bir öykü. Virginia Woolf, bu defa çocukların hayallerine dokunuyor…
Değerli İleri Kitap okurları ve kitapseverler, her hafta sizler için yeni çıkan kitapları titizlikle inceliyor ve aralarından sizlere özel derlemeler yapıyoruz. Bu hafta da birbirinden ilginç, heyecan verici ve düşündürücü kitaplar arasından seçki hazırladık. Beğeneceğinizi umuyor, keyifli okumalar diliyoruz.
Fransız Devrimi’nin gerçekleşmesinde etkili olan düşünürlerin, mücadelelerin ve Devrim koşullarında çokça tartışılan ve günümüz de hala tartışma konusu olan sorunların irdelendiği, Dipnot Yayınlarından, Mehmet Ali Ağaoğulları imzasını taşıyan; Fransız Devrimi’nde Siyasal Düşünceler Ve Mücadeleler serisinin ilk kitabı olan Özgürlüğün İcadı geçtiğimiz günlerde okuyucuyla buluşmuştu. Yazar eserde halkın kendi kaderlerini belirlediğini, bizi bizden başka kimsenin kurtaramayacağı gerçeğini bir kez daha önümüze koyuyor.
Körebe oyunlarını çok iyi oynayan, hayatı seslerden, kokulardan ve dokunmaktan oluşan bir çocuğun öyküsü...
“Bu gelenekle hesaplaşmak, onu hem öğrenerek hem de ondan koparak hesaplaşmak, işte bu yüzden Marksist teorinin bugünkü durumunun yenilenmesinin ön şartlarından biridir.”
Mao’nun dediği gibi eğer emperyalistlerin ve tüm gericilerin mantığı “kargaşayı provoke etmek, başarısızlığa uğramak, yeni provokasyonlar denemek ve yeni başarısızlıkları tatmak ve kendi çöküşlerine dek devam etmek” ise halkların mantığı da “mücadele etmek, başarısız olmak, yeniden mücadele, yeniden başarısızlık ve bir daha mücadeleye başlamak, ta ki zafer kazanana dek” olmalıdır.Siz, tevekkül edenler! Gerici bir yargıya bel bağlayarak, mağluplar gibi başınız eğip,Yenilgiyi kabullenerek bizim devasa çabamızı yerle bir mi edeceksiniz? Evrensel öcümüzün tarihsel doğumuna engel mi olacaksınız?Hayır! Diyorum, hayır!Tuzu kurular ve korkaklar bizi ilgilendirmiyor. Halkların sebatkar hafızasıdır dünyadaki büyük boşluğu açan ve işte o boşluk içerisinde yüzyıllardır dikilmekte, komünizmin işaret feneri!Bütün zamanların halkları! Her yerdeki halklar! Hepiniz bizimlesiniz!- Kızıl Atkı/Romanopera/Alain Badiou
Sevgili kitap severler, bu hafta da sizler için yeni çıkan kitaplar arasından derleme yaptık. Keyifli okumalar ve iyi pazarlar dileriz.
Hüzün bir gölge gibi dolaşırken peşimizde şarkılar yaralarımızı sarabilir. Ya da minik bir kız çocuğu… “Fil” yaşamın ağır tarafını taşıyan bir ailenin soluklanma, griyi gökkuşağına çevirme ve iyileşme öyküsü.
Devlet makinesi ne yazık ki gerekli, karmaşık bir makinedir ama bu makineye karşı herkes kendi sürtüşmesini ve sürtünmesini göstermelidir. Hayatınız makineyi durdurmak için karşı-sürtünme olsun. Bu makine çok yağlandığı zaman tehlikeli olmaya başlar. Çünkü bireyleri basit birer dişliye çevirir. Halk kalabalık olmasına rağmen boyun eğmez. Halk kalabalık olduğu için boyun eğer. Çoğunluk eğer sessizse bu kendine tek bir ses bulmakta zorlandığı içindir. Sessizdir çünkü ilk etapta ondan çıkan ses kakafoniden başka bir şey değildir. Büyük kalabalıkların örgütlenmesi, vakit kaybetmeden aynı tasarı üzerinde buluşmak ve ortak heyecan hep istisnadır ve anlaşabilmek için tüm kuşku ve güvensizlikleri susturarak işe başlamak gerekir.
“Söylenecek her şey söylendiğinde ve yapılacak her şey yapıldığında mücadeleden geriye ne kalır? Mücadelenin neden olduğu iyi ya da kötü tüm değişimler, artık büyük insani gelişim tasarımının bir parçası haline gelmiştir.”
“Devrim içinde devrim, kendi gözlerimizle görmek, dış dünyaya kendi ellerimizle dokunmayı öğrenmek, deneyimleri kendi zihnimizle tercüme etmek, sesleri biçimlendirmek, kendi sözcüklerinizi üretmek ve size zorla kabul ettirmekle kalmayıp yüzyıllardır başkası tarafından yönetildiğiniz için artık derinize ve içinize işlemiş maskeyi çıkarıp atmak anlamına gelmektedir.”
“Yolda” bildiğimiz yol hikayeleri değil; ancak evinden servisine, servisinden fabrikasına, servisinden indiği duraktan evine gidebilecek uzunlukta yol alabilenlerin öyküleri. Aşkları, evlilikleri, boşanmaları, çocuklarıyla ilişkileri, umutları ama daha çok umutsuzlukları, kurdukları ihtiyatlı hayalleri ve aile karmaşalarıyla emekçi insanların, zaman zaman da çocuklarının öyküleri…
Birçok duygusal çıkarım yapmanın mümkün olduğu bu edebi yapıtta, yalnızlık özel ve gizli bir alt metin olarak sıklıkla karşımıza çıkıyor. Yalnızlığın zamanla, mekânla, etrafımızdaki insan sayısı ile ilgisi olmadığını çoktan keşfeden okur; bu nedenle genç hekimi düşünürken halden anlayan bir gülümsemeyi yüzüne iliştirecek gibi görünüyor. Genç hekime bakıp onda kendi aksini görmenin ürkekliği içerisinde, düşünceler kafamızda uçuşuyor: Kendi başına iken kalabalık olmayı nasıl becerecek bizim doktor, biz nasıl becereceğiz?
Herkes eşit midir? Kızlar gerçekten- ama gerçekten-böylesine hoplayıp zıplayarak oyun oynayabilir mi? Peki ya bir erkek zarif bir dansçı olmak isterse… Bu ne kadar mümkün? Başkaları nasıl düşünür?!
Haftanın yeni çıkan kitapları arasından sizler için derledik. Keyifli okumalar ve iyi pazarlar dileriz.
“Küreselleşme insanların bir yerde kaçabilecekleri ve mutluluğu bulabilecekleri toprakların hala var olduğunu söyleyen son yenik umududur. Yahut bir yerlerde anlamsızlık hissine, kriterlerin yok oluşuna ve nihayetinde ahlaki körlükle duyarlılığın yitimine karşı çıkabilmesiyle sizinkinden farklı bir diyarın hala var olduğunu söyleyen son yenik umuttur.”
Psikologlar, bir şey okurken bir yandan da bir kalemi dişleriniz arasında tutarsanız, okuduğunuz şeyi daha komik bulduğunuzu keşfetmişlerdir. Bunun nedeni, beynin yorumunun yüzünüzdeki gülümsemeden etkilenmesidir. Kambur durmak yerine dik oturursanız, kendinizi daha mutlu hissedersiniz. Beyniniz, ağız ve omurganızın yaptığı bu hareketlerin, sizin neşenizden kaynaklandığını varsayar.
Değerli kitap okurları, geçtiğimiz haftalarda yayımlanan birbirinden ilginç ve dolu kitaplar arasından sizler için özenle derledik. Keyifli okumalar ve iyi pazarlar dileriz.
Bilimsel sosyalizm fikrinin ortaya çıktığı dönemin ekonomik, politik, sosyolojik koşullarını gösteren ve kurucuları Karl Marx ve Friedrich Engels’in biyografilerini belgesel roman niteliğinde anlatan önemli bir kaynaktır Ateşi Çalmak. Fransa’da Lyon Ayaklanması, İngiltere’de Chartist Hareketler, Almanya’da ayaklanan proleterler ve köylüler… Avrupa’yı kasıp kavuran ayaklanmaların fitilini ateşleyen, sınıfın eşitsizliğe karşı kini ve öfkesinden başka bir şey değildi.
Popülizme yakın ilgiye rağmen, fenomene dair çeşitli bakış açıları hala anlaşılamamıştır. Sorular oldukça fazla: Popülizm dünya çapında nasıl bu kadar hızlı bir biçimde yaygınlaştı? Bu farklı biçimde tezahür eden popülizmlerin ortak noktası nedir? Popülizm gerçekten demokrasi için bir tehdit mi? Ve belki de en temel soru: Günümüzde popülizm terimini kullandığımızda gerçekte neden bahsediyoruz?