Öznur Özkaya
Kadınlar, parçalanarak ölür...
Kadın olmak zordur. Hele bir de ortada savaş ve yoksulluk varsa... Savaşlardan her zaman en çok kadınlar zararlı çıkar. Çiçekli bir yoldan girdikleri serüvenlerini gözyaşlarıyla dolu bir yoldan çıkarak tamamlarlar. "Kadınlar, parçalanarak ölür." derler. Ya parça parça ya da dikilmiş, yamanmış olarak.
Özgürlük deyip düşmedik mi yola?
Özgür olmak için kölelikten kurtulmanın yeterli olduğunu düşünürüz kimi zaman. Ancak esas kurtulmamız gereken, bizi kendine tutsak eden şeylerdir.
Bir yıldızdan düştük hepimiz belki de...
İlk romanı 1920'de henüz 16 yaşındayken yayımlanan ve "Fosforlu Cevriye"de "bir yıldızdan düştüğünü hayal eden" bir kahraman yaratan Derviş'i sizler de hatırlayın istiyorum.
Kan ve gül
Dansın hemen hemen her türü gibi tango da insanlara düş kurmanın gerekliliğini anımsatır ve insanlar düşleriyle geleceğe atılır; çünkü tango, kan ve gül kokan & duyguları ve düşünceleri alevlendiren bir çağrıdır.
Pek edepli erkekler ile edepsiz kadınlar…
Dünya var olduğundan beri ok, kılıç, top, tüfek, füze ve diğer ereksiyonlarla ifade edilen kudreti erkek cinsel organıyla özdeşleştiren “pek edepli erkekler”; “edepsiz kadınları” susturarak yola getirmeye çalışıyor.
O eteği giymeseydin, gece vakti dışarı çıkmasaydın…
Onarımı çok güç ve travmatik olan taciz ve / veya tecavüz olaylarında ne giyerse giysin, nasıl gülerse gülsün kadın değildir suçlu olan. Utanç da kadına değil erkeğe aittir.
"'İşte bunlar hep sekssizlikten..."
Ve sıkılıyoruz. Kimi zaman kalbimizin ritmi bozuluyor, kimi zaman da boş boş duvarlara bakıyoruz. Durağanlaşıyoruz. Ufacık bir sevinç, bir umut kıpırtısı kapımızı çalsa diye bekliyor, zamanda patinaj yapıyoruz.
İnsan kendi türdeşleri için de bir afettir...
Bir yerden sonra tekrara düşse ve sonuyla okuru hayal kırıklığına uğratsa da "Başkalarının Tanrısı" bizleri durup düşünmeye sevk ettiği için önemli bir eser kanımca zira yazar bizi gerçeklerle yüzleştirirken yüzleşmek için görmemizi, görmek için bakmamızı sağlıyor.
Çünkü umut hep var...
Bugün, 1 Mayıs. Emek, dayanışma, özgürlük, mücadele kelimelerini duvarlara, pankartlara, kalplere ve fikirlere kazıdığımız, karanfilleri elden ele taşıdığımız gün.