Srebrenitsa’yı istismar edenlerin Srebrenitsa’nın hesabını soramayacakları aşikar. Soykırımın 25. Senesinde ise Srebrenitsa’nın hesabının sorulamadığını görenler eli daha da yükseltiyor: Srebrenitsa’nın inkârı.
Geçen sene bu köşede üç yazıdan oluşan bir yazı dizisinin “Srebrenitsa 1995: Soykırımın Nedeni” başlıklı ilk bölümünde, faşist Sırp ordusunun Srebrenitsa’da neden böyle bir katliama giriştiğini askerî ve siyasî nedenlerini ele alarak aktarmıştık. “Srebrenitsa 1995: Soykırıma Göz Yummak” başlıklı yazıda ise, Srebrenitsa katliamının dünyanın gözü önünde, hatta BM’nin icazetiyle nasıl gerçekleştiğini göstermiştik. Yazı dizisinin son bölümünde; “Srebrenitsa 2019: Soykırımı İstismar Etmek” başlıklı yazıda ise “Srebrenitsa’yı unutma” şiarının farklı siyasî aktörler tarafından nasıl istismar ettiğine dikkat çekmeye çalışmıştık. Soykırım suçu sabit görülmesine rağmen, soykırımın mimarları tarafından kurulan Srpska Cumhuriyet’inin varlığını devam ettirmesi, hatta varlığının sorgulanmaması, emperyalizmin Dünya’nın farklı coğrafyalarında işlediği cinayetleri “yeni Srebrenitsaları engelleme” bahanesiyle gerçekleştirmesi, gerici SDA ve Türkiye’deki destekçilerinin Bosna’nın 25 yıldır yolsuzluk ve yoksulluğa mahkûm etmelerinin üstünü kapatmak için Srebrenitsa’yı nasıl istismar ettiklerini anlatmaya çalışmıştık.
“Nikad ne zaboraviteSrebrenicu!”
“NeverforgetSrebrenica!”
“Srebrenitsa’yı asla unutma!”
Peki ya Srebrenitsa’nın hesabı sorulmayacak mı? Sadece Radovan Karadziç ve Ratko Mladiç ile birkaç katliamcının yargılanmasıyla Srebrenitsa’nın hesabı kapanmış oluyor mu? Hayır! Ama şu da bir gerçek ki, “Srebrenitsa’yı asla unutma” şiarı Srebrenitsa’yı istismar edenlerin dillerinden düşmese de bu hesabı sorabilecek ne güçleri, ne yüzleri ne de niyetleri var.
Hal böyle olunca, hâlihazırda yaptıkları soykırımı özerk bir devletle, Srpska Cumhuriyeti ile taçlandıran Çetnikler meydanı boş bulunca, kimsenin Srebrenitsa’nın hesabını sormaya yeltenmediğini ve buna yeltenmeyeceğini anlayınca bir adım ileri gitmek istiyorlar. Bunu kim engelleyebilir?
Srebrenitsa’dan dolayı hesap vermemenin bir adım ötesi soykırımı, katliamları inkâr etmektir.Bugün arama motorlarında “realtruth Srebrenica” (Srebrenitsa gerçek doğrular) anahtar sözcüklerini girerek bu konuda, Srebrenitsa soykırımını inkâr eden binlerce sayfayla karşılaşabilirsiniz. Srpska Cumhuriyeti yöneticileri ve Sırbistan’daki birçok sağcı politikacı zaten başından beri soykırımı reddetmekte, hatta çoğu zaman Srebrenitsa’da Sırplara karşı bir katliam girişiminin olduğunu öne sürmektedir. Fakat özellikle son iki yılda ulusalararası camiada da hatırı sayılır bir kitlenin söz konusu dezenformasyonun alıcısı olduğu görülmektedir. Srebrenitsa inkârcılarından Peter Handke’nin geçtiğimiz yıl Nobel ödülü alması ve bunun engellenememesi Srebrenitsa’nın inkârının küresel ölçekte ne kadar kabul gördüğüne dair ipuçları vermektedir.
Yalan, yanlış, bozuk bilginin, her türlü dezenformasyonun gerçeği örttüğü “gerçek-sonrası” (post truth) dönemde “düz Dünya” şarlatanlığının bile alıcısının olduğu böyle bir dönemde Srebrenitsa soykırımın inkârının da gün geçtikçe küresel olarak kabul edilmesi şaşırtıcı olmayan bir olgu.
Yolsuzluğa, yoksulluğa, işsizliğe, her türlü siyasî ahlaksızlığa teslim olmuş bir Bosna’nın değil Srebrenitsa’nın hesabını sormaya, Srebrenitsa soykırımın inkârını engellemeye bile mecali yoktur. Srebrenitsa soykırım inkârcılığının sözcülüğüne soyunan Peter Handke’nin “istenmeyen adam” ilan edilmesinden gayrı yapabileceği bir şey de yoktur. Zaten eski Yugoslavya’nın kültür başkenti olan Saraybosna bir süredir yazarların, aydınların, sanatçıların rağbet göstermediği bir kent haline dönüşmüştür. Saray’dan gelen direktifler doğrultusunda Orhan Pamuk’un fahri vatandaşlığının keyfi olarak geri alındığı, Avrupa’nın en büyük kenti İstanbul’un yeni seçilen belediye başkanının resmîkabul görmediği, Bosnalı bir gazetecinin tabiriyle; “Türkiye’nin bir nahiyesi” haline gelen Bosna şu haliyle özgür düşüncenin boy atabileceği bir coğrafya olmaktan uzaktır.
Srebrenitsa’nın inkârını Srebrenitsa’nın istismarcıları engelleyemez. Sivas’ın, Maraş’ın, Roboski’nin, 6-7 Eylül’ün hesabını veremeyenler, vermeyenler, hatta bu katliamları reddedenler mi Srebrenitsa’nın inkârını engelleyebilir? Sakarya’daki patlama, Çorlu’daki tren kazası, 10 Ekim katliamı, Suruç katliamı ya da Rabia Naz cinayetini ört bas etmeye çalışanlar mı engelleyebilir?
Gerçek-sonrası dönemde yalana, dezenformasyona bel bağlayanların, gerçeği inkâr edenlerin, gerçeği halktan saklayanların Srebrenitsa’nın inkârını engelleyebilmeleri, hatta buna yeltenebilmeleri mümkün mü?
Bilindiği gibi, gerçeğin er ya da geç ortaya çıkmak gibi kötü bir huyu vardır. Bir başka kötü huyu daha var: Gerçek, istediğiniz gibi eğip bükebileceğiniz, boyun eğen bir şey de değildir. Bir gerçeği inkâr edip, bir gerçeği tahrif edip, diğer gerçeği savunmanız mümkün değildir. Gerçek topyekûn savunulabilecek bir şeydir. O yüzden “gerçekler devrimcidir”.
Sakarya’yı, Çorlu’yu, 10 Ekim’i, Suruç’u, Roboski’yi, Sivas’ı, Maraş’ı, Rabia Naz’ı inkâr edenlerin, ört bas edenlerin Srebrenitsasoykırımının inkârını engellemesi mümkün değildir.
Özgür DirimÖzkan’ın İleri Portal’dan önce yayınlanan yazıları için:
http://yugoslavyayazilari.blogspot.com.tr/
Bazı yazıların İngilizce çevirileri için:
http://lettersfromyugoslavia.blogspot.com.tr/