Srebrenitsa 2019: Soykırımı istismar etmek

Srebrenitsa soykırımını bu kadar ağır yapan, bu kadar acılı kılan, Dünya’nın gözünün önünde, adeta naklen gerçekleşen bir katliam olmasıdır. Bunlar hemen hemen herkesin her sene 11 Temmuz’da ana akım medyada gördüğü, duyduğu şeyler. Asıl acı veren, can yakan ise ana akım medyanın ahlar, vahlar arasında görmediği, göstermediği koca bir utanç: Srebrenitsa’nın istismarı. Sürekli olarak karşımıza çıkan “Srebrenitsa’yı unutma” şiarı, “Her şeyi unut, ama bir tek Srebrenitsa’yı unutma!” anlamına dönüşmektedir.

Srebrenitsa’nın farklı siyasi aktörler tarafından nasıl istismar edildiğini görmek ve daha da kötüsü, bu istismarın nasıl da “görülmediğini, gösterilmediğini” fark etmek acımızı daha da arttırıyor.

Mesela soykırımın üzerine kurulan Srpska Cumhuriyeti’nin varlığının sorgulanmaması ve üstelik utanmazca soykırımı inkâr edip bir de üstüne zorbalığı ve kabalığı siyasi söyleminin en önemli nüvesi haline getiren kişilerce yönetilmesi başlı başına bir ıstıraptır.

Radovan Karadziç son dönemin en başarılı siyasetçilerinden biridir. İroni yapmıyoruz. Dünya’nın gözü önünde bir katliam gerçekleştirmiş ve işlediği suçlara karşılık Bosna’nın %49’unu kapsayan bir özerk devletle ödüllendirilmiştir. Uzun süren hukuki süreç sonucunda Srebrenitsa’nın soykırım olduğu kabul edilmesine rağmen Karadziç’in kurduğu devletin meşruluğu tartışılmamıştır bile!

Radovan Karadziç demir parmaklıklar arkasındadır ama katliamlar, tecavüzler, soykırım üzerine inşa ettiği devlet sapasağlam ayaktadır. Hatta Karadziç’in öğrencisi Milorad Dodik soykırım üzerine kurulan gayrimeşru bir devletin başkanı olmasına rağmen yüzsüzce daha fazlasını istemektedir. Srebrenitsa’da soykırımı reddetmekte, hatta işi iyice ifrata vardırıp Srebrenitsa’da asıl olarak Sırpların soykırıma uğradığını bile öne sürmektedir. Şeytan ilan edilmekten iyice yılmış olan Sırpları Srebrenitsa’nın koca bir yalan olduğunu anlatarak kıvrak bir manipülasyonla iç politikayı çok iyi bir biçimde konsolide edebilmektedir.

Karadziç ne kadar başarılı bir siyasetçiyse, Dodik de o kadar zeki bir devlet adamıdır. Bunda da ironi yapmıyoruz. Alanın ne kadar boş olduğunu fark eden Dodik, o boşlukta ilerlemeyi iyi becermektedir. Alan boştur. Boşnak yöneticiler soykırım üzerine kurulan Srpska Cumhuriyeti’nin meşruluğunu sorgulayamayacak, Dayton Barışı’nın yeniden düzenlenmesini öne süremeyecek kadar basiretsizdir. Hatta öyle ki, şu anki politik ortamda Dayton Barışı’nın yeniden masaya yatırılması durumunda Dodik ve Srpska Cumhuriyeti muhtemelen daha büyük tavizler koparacak kudrettedir. Dodik’in kudreti, Bosna’yı 28 yıldır yöneten odakların basiretsizliğinden gelmektedir.

11 Temmuz 1995 günü Srebrenitsa düşerken kendi iç siyasi hesaplarının peşinde koşturan SDA yöneticilerinin, 2019 yılında daha farklı bir konumda ve tavırda olmalarını beklemiyoruz. Bosna’yı yolsuzluk endeksinde Avrupa’nın dibine çapalatan, Bosna vatandaşları işsizlikle, yoksullukla mücadele ederken ülkeyi mafya gruplarına emanet eden mevcut yönetimin yolsuzluktan ve siyasi kirden başını kaldırıp hak, hukuk, adalet mücadelesi vermesini beklemek naif bir çabadır.

Srebrenitsa soykırımı Bosna yönetimi ve SDA tarafından sadece iç konsolidasyon malzemesi olarak kullanılan iyi bir malzemedir. “Soykırımı unutma” şiarı aslında “Her şeyi unut, ama soykırımı unutma” anlamına gelmektedir. 11 Temmuz’dan 11 Temmuz’a Potoçari’de törenler düzenlenir, o gün Bosna’da yas vardır, ama kimse sormaz; “Boşnaklar Srebrenitsa’ya niye dönmüyor? Katliama uğrayanların akrabaları babalarının, kardeşlerinin, amcalarının uğruna şehit düştüğü kasabaya niye sahip çıkmıyor?” diye. Yanıt basittir. Srebrenitsa’ya geri dönenlerin işe ve aşa ihtiyacı vardır ve savaştan bu yana Bosna’ya akıtılan milyarlarca Avroluk dış desteğe rağmen, Srebrenitsa’ya yeniden yerleşen, yerleşmek isteyen birkaç bin Boşnak’a bu yardımlardan pay düşmemektedir. Sırpların bile işsizlikten dolayı boşalttığı bir kasabada Boşnaklar ne yapsın?

Eğer ki birileri bu durumu hatırlatırsa haindir, Çetnik’tir, Sırp’tır, hatta gerekirse Fetöcüdür. Srebrenitsa, muhalefeti susturmak için en iyi istismar edilen malzemedir.

Türkiye’deki Boşnak kökenli nüfusun gün geçtikçe güçlendiği, daha da iyi örgütlendiği bilinir. Hatta Ahmet Rasim Kütahyalı’ya verdikleri tepki ne denli güçlendiklerinin göstergesidir. Bu kötü bir şey değildir. İsteriz ki Türkiye’de herkes dilini, kültürünü yaşatsın. Farklı halklar arasında kardeşlik olsun, Türkiye’nin diğer ülkelerle barış içinde ilişkiler geliştirmesini sağlasın…

Ne yazık ki Srebrenitsa, Boşnak kökenli nüfus için de bir istismar malzemesidir. Sosyal medyada Srebrenitsa kınanır, Sırplar lanetlenir ama bir kişi bile çıkıp Srebrenitsa’da bir kaç bin Boşnak’ın yeniden yerleşmesi için neler yapıldığını sorgulamaz, kimse çıkıp da savaştan bu yana Bosna’dan kaçan 800 bin Bosnalının neden kaçtığını sormaz. Srebrenitsa Türkiye’deki Boşnakları manipüle etmek için de iyi bir istismar malzemesidir. Bu manipülasyon iç politikada önemli bir konsolidasyon malzemesidir. AKP’li Cumhurbaşkanı’na her fırsatta teşekkür eden Dodik’in neden sürekli teşekkür ettiği bile sorgulanmaz.

Srebrenitsa’yı Dodik istismar eder, SDA istismar eder, Türkiye eksik kalır mı? Erbakan’ın Bosna’da kurduğu hayali silah fabrikaları, Bosna’da kimsenin bilmediği, görmediği ama çokça lafı geçen savaş sırasında yapılan muazzam yardımlara ek olarak Alija İzzetbegoviç’in Bosna’yı Türkiye’ye emanet ettiği artık herkesin inandığı masallar olmuştur. Srebrenitsa soykırımı Türk iç politikasında da istismar edilen, iç politika malzemesi olarak kullanılan bir mefhumdur.

Üç yıl boyunca katliamları, soykırımı izleyen, Bosna-Hersek hükümetini katliamcı, soykırımcı Karadziç’le aynı kefeye koyarak silah ambargosu uygulayan BM ve NATO Srebrenitsa ve ardından Markale Katliamı’yla birlikte Balkanlar’da inanılmaz bir bahaneye kavuşmuştur. Srebrenitsa NATO’ya BM kararlarını beklemeden, hatta BM kararlarını hiçe sayarak sadece Balkanlar’da değil, Dünya’nın herhangi bir yerinde askeri operasyon yapma fırsatı vermiştir.

Yukarıdaki tablodan anlaşılan şudur ki, Srebrenitsa soykırımı bölgedeki bütün siyasi aktörlerin hayrına gerçekleşmiştir.

Saraybosna’ya turistik ziyaret yapanlar genellikle Bosnalıların savaş hakkında konuşmayı fazla sevmediklerine dikkat çekerler: “Herhalde o acıları hatırlamak istemiyorlar” diye düşünürler. Üç günde sadece Başçarşı, Mostar ve Blagay ve belki de Travnik’le sınırlı bir turistik gezi sonrasında, iki kelime de Boşnakça biliyorlarsa Bosna-Hersek uzmanı kesilir bizim turistler. Bosnalıların Srebrenitsa istismarından midelerinin bulandığını, Srebrenitsa’dan, Saraybosna kuşatmasından, savaştan bahsetmiyorlarsa, bunun nedeninin bu konuların siyasetçiler tarafından istismar edildiğini bilmezler. Öğrenmek de istemezler. Ezberledikleri masallara aykırı bir şey duydukları zaman karşıdakini Sırp, Çetnik, hatta Fetöcü olmakla suçlarlar. 

Bosnalılar sadece Srebrenitsa’yı değil, savaşı da gayet açık bir biçimde hatırlarlar. Katliamlar ve soykırım dün gibidir. Ama bu istismara, savaşın, katliamların, soykırımın istismar edilmesine alet olmak istemezler sadece. Bir de senelerdir kendilerine saçma sapan sorular soran turistlerden yıldıklarındandır bu konular hakkında konuşmak istememelerinin nedeni...

[email protected]

Özgür Dirim Özkan’ın İleri Portal’dan önce yayınlanan yazıları için:
http://yugoslavyayazilari.blogspot.com.tr/

Bazı yazıların İngilizce çevirileri için:
http://lettersfromyugoslavia.blogspot.com.tr/