Sözümüz söz: Herkes istediği kadar dans edebilecek

“Hakikat sonrası” dönemin özelliklerinden biri, ünlü kişilere aslında söylememiş oldukları sözleri söyletmek olsa gerek…

Günümüzden söz ediyoruz, ama daha eskilere giden örnekler de var. 60’lı yıllardan, bugün pek az kişinin anımsayacağı bir örnekle başlayalım.  

Atatürk’ün “Türk âleminin en büyük düşmanı komünizmdir. Her görüldüğü yerde ezilmelidir” sözü 60’lı yıllarda sağcıların dilinde dolaşırdı. O yıllarda, bu sözü Ankara’daki Kurtuluş meydanının ortasında platform gibi bir yerde, Atatürk’ün mareşal üniformalı bir resminin altında da okuyabilirdiniz.

1967 yılında, o zamanki TİP milletvekili Çetin Altan konuyu kurcaladı; Atatürk’ün bu sözüne ilişkin belge, bilgi ve tanık sordu. Hiçbir yerden ses gelmeyince yazar ve senarist Münir Hayri Egeli ortaya çıkarak “Atatürk’ün el yazısıyla bir kâğıda yazmış olduğu sözü, kâğıdı bir cama dayayarak kendi eliyle kopya ettiğini” açıkladı. Yani belgenin aslı yoktu; Egeli tarafından “yazılmış” kopyası vardı!

Kopya, karşılaştırma için Atatürk’ün kendi gerçek el yazısı örnekleriyle birlikte İsveç’te bir kuruma gönderildi. Kurumun değerlendirmesine göre el yazısı Atatürk’e ait değildi.

Çetin Altan’a taşı gediğine koyma fırsatı çıkmıştı: “Beyefendi, siz de önemli bir zatsınız, böyle bir düşünceniz de olabilir. Atatürk demeniz şart mı?  Aynı sözü yazın, altına da deyin ki imza: Münir Hayri Egeli…”

***

Atatürk elbette komünist değildi, komünizme karşıydı. İyi de, böyle bir siyasal duruş komünizme karşı her sözün kendisine mal edilmesini “meşru” kılar mı? 

Örneğin Marx da kapitalizme karşıydı; peki, bu karşıtlık bizim tutup Marx’a “Kapitalizm gölgesini satamadığı ağacı keser” dedirtmemizi “aklar” mı?

Bilmek, öğrenmek istedik; Marx bunu nerede demiş diye sorduk, kimseden yanıt gelmedi. “Marx’ın bir kâğıda Almanca yazdığı bu sözü o kâğıdı bir cama dayayarak ben kopya ettim, sonra belge kayboldu, elimde kopyası kaldı” diyen de çıkmadı…  

Söz doğruysa, bunu ille de Marx’ın mı demiş olması gerekir? “Kapitalizm gölgesini satamadığı ağacı keser” sözünün altındaki imzanın örneğin bir belediyenin parklar ve bahçeler müdürlüğüne ait olması sözün değerini düşürür mü?

Bugün “hakikat sonrası” dönemi yaşıyorsak bir de Can Yücel’e, Cemal Süreya’ya ve Yılmaz Güney’e atfedilen sözlere özellikle dikkat edelim…

***

Bitmedi, bir sorumuz daha olacak:

“Dans edemeyeceksem bu benim devrimim değildir” sözünü Emma Goldman ne zaman, nerede söylemiştir?

Bu sözün Goldman tarafından aynen böyle söylendiğine inananların aklına büyük bir olasılıkla 1917 Ekim Devrimi ve sonrası (1923’e kadar) gelecektir: “Herhalde meşin gocuklu ve kasketli birtakım Bolşevik komiserler bizim Emma’nın dans etmesine de karıştılar…”

Oysa Goldman’ın dans etmesine karışanlar ne Bolşeviklerdir, ne olay yeri Rusya’dır, ne de ortada bir devrim vardır. Olay yeri ABD’dir ve Goldman’ın dans tutkusuna pek hoş bakmayanlar da kendi anarşist yoldaşlarıdır.  

Elbette bizim bilebildiğimiz kadarıyla… 

Bilebildiğimiz kadarıyla, danslı bir toplantı sırasında dönemin önemli anarşist liderlerinden Alexander (Sasha) Berkman’ın  kuzeni olan bir genç, dans etmeye fazla düşkün bulduğu Goldman’ın yanına gelip dans etmenin onun gibi bir ajitatöre yakışmayacağını fısıldıyor. Goldman da tepkisini şöyle ifade ediyor: “Davamız, benden bir rahibe gibi davranmamı beklememeli, hareketimiz de bir manastıra dönüşmemeli. Böyle olacaksa, istemem kalsın.” (Living My Life, s. 53, http://www.bdigital.unal.edu.co/39985/1/Living%20my%20life.pdf).

Başka bir kaynakta varsa bilmiyoruz, ama buysa, burada “Dans edemeyeceksem bu benim devrimim değildir” gibi bir söz yoktur.

“Demiş olsaydı hiç de fena olmazdı hani” diyorsanız anlaşılabilir, normaldir…

“Kaynak falan önemli değil; Emma gibi biri bunu bir yerde mutlaka demiştir” diyorsanız o zaman hakikat sonrası dönemin ruhu iliklerinize işlemiş demektir…   

***

Neyse…

Kimse endişe etmesin:

“Gulaglar” olmayacaktır…

“Şimdi bunlar tutarlar üretici güçleri geliştirmeye falan kalkarlar” kaygısı taşıyanlar rahat olsunlar:  Üretici güçlerin ne kadar geliştirilmesi gerektiği size mutlaka sorulacaktır…

Stahanovculuk, Lisenkoculuk, Yudanovculuk, vb. olmayacaktır…

Ve en önemlisi: Herkes istediği yerde istediği kadar dans edebilecektir…