Sol dalga gelse de gelmese de

Bugün emekçilerin çoğunluğunun eskisine göre daha fazla ezilmesinin ve sömürülmesinin, iklim krizinin, ayrıca çevrenin maruz kaldığı tahribatın ve karamsar gelecek öngörülerinin kaçınılmaz olarak yeni, dünya-tarihsel açıdan dördüncü bir sol dalga getireceği yolundaki görüşlere ihtiyatla yaklaşmakta yarar vardır

Şili’deki başkanlık seçimi sonuçları Türkiye solunda sevinçle karşılandı. Gerçi yeni başkan Boric’in solculuğunu sorgulayanlar da var; ama bu sorgulayıcı tutum hem görece sınırlı kaldığından hem de ilgili düşüncelerimizi daha önce yazdığımızdan (Sol ve solculuk: anlaşmazlık noktaları, İleri Haber, 18 Aralık 2021) bu konuya yeniden girmeyeceğiz.

Anlatmaya çalışacağımız başka şeyler var.

***

Geçmişe dönüp bakıldığında, tarihin akışındaki kimi kesitlerin “sol yükseliş” ya da “sol dalga” gibi terimlerle tanımlanması mümkün görünüyor. Burada kastedilen, kuşkusuz dünyanın bu zaman kesitlerinde tümden sola kayması değil, sol düşünce ve siyasetin yerleşik sağ-tutucu iktidar ve siyasetlerle deyim yerindeyse “aşık atacak” bir güce ve etkiye ulaşmasıdır.

“Hangi kesitler” diye sorulursa sıralayalım: (önceki yüzyıldaki Amerikan ve Fransız devrimlerinin izlerini taşımak üzere) 19 yüzyılın ilk yarısı; 20. yüzyılın ilk çeyreği ve son olarak 1960-1980 kesiti.  

Bu tarihsel kesitlere genel olarak “sol yükseliş” ya da “sol dalga” olgularının damgasını vurduğunu görüyoruz.

19. yüzyılın ilk yarısının devrimleri düşen/gerileyen bir çizgi izlese ve bir noktada kesilse bile emekçi sınıflara önemli haklar ve deneyimler kazandırmıştır. 20. yüzyılın ilk çeyreği Avrupa’da bu kez burjuva devrimlerin ötesinde rüzgarlar da estirmiş, 1917 devrimiyle birlikte ilk sosyalist devlet ortaya çıkmış, sömürgecilik ve emperyalizm karşıtı akımlar dünyanın pek çok yerinde güçlenmiştir. Nihayet, 1960-1980 kesiti Avrupa kıtasının önemli coğrafyalarında komünizme yeni bir soluk katarken İspanya, Portekiz ve Yunanistan’da faşist rejimlere son vermiş, “üçüncü dünyadaki” pek çok ülke emperyalizmin siyasal boyunduruğundan kurtulmuştur.

***   

Çıkarılabilecek sonuçlar?

Bugün emekçilerin çoğunluğunun eskisine göre daha fazla ezilmesinin ve sömürülmesinin, iklim krizinin, ayrıca çevrenin maruz kaldığı tahribatın ve karamsar gelecek öngörülerinin kaçınılmaz olarak yeni, dünya-tarihsel açıdan dördüncü bir sol dalga getireceği yolundaki görüşlere ihtiyatla yaklaşmakta yarar vardır.

Böyle olmayabilir de.

Sonra, ille de böyle olması mı gerekir?

Şimdilik pek ihtimal vermemekle birlikte, böyle de olsa “kopuş” dediğimiz olgunun gene eşitsiz bir dağılımla, zincirin (en zayıf denemese bile) belirli halkalarında ortaya çıkabileceğini düşünüyoruz.  Önemli olduğunu sandığımız bir ek yapalım: Gerçek anlamda sosyalist alternatif, zincirin bu halkalarında ve daha geniş tanımlanmış bir solun yükselişiyle ortaya çıkacaktır. Başka bir deyişle, sosyalist alternatifin bu sol dalgalanmanın dinamiğiyle maddi bir güç haline gelmesi, öteden beri hep apayrı bir yerde duran sosyalizmin kendi başına ileri atılıp solu da peşinden sürüklemesinden daha gerçekçi bir ihtimal olarak görünmektedir.

Gerekçemiz de şöyle: Sol içinde komünizmin 1919-1943 kesitine özgü olup ardından bir süre devam eden “ayrışıklığı” yaklaşık 40 yıldır buharlaşmış durumdadır. Buharlaşan, kuşkusuz ne Marksizm ne de Leninizm’dir. Ancak, bugün bu düşünceyi temsil edenlerin sol içinde seçkin, üstün ve rakipsiz (pre-eminent) bir konumda oldukları söylenemez. Komünistlerin, geniş kesimlere nüfuz etme açısından tarihten gelen müktesep hakları yoktur; “pre-eminent” konum için uğraşmaları, çalışmaları ve bugünün de öncü unsurları olduklarını göstermeleri gerekir.

***

Komünistlerin, kendi konumlarını özellikle ve en başta solun başka kesimlerini dışarı iterek ve onları “mahkum ederek” belirtik kılmaları ve güçlenmeyi burada aramaları bir kuraldan çok istisna sayılmalıdır.  Bugün komünistlerin karşısında temsilcilik kavgası yapacakları bir II. Enternasyonal Marksizm’i olmadığı gibi, kendi güçleriyle tam iktidarı zorlarken karşılarına dikilen bir sosyal demokrasi de yoktur.

Ya “liberal virüs”?

Sosyalistler arasında bu virüse karşı dört doz aşısını olmayan artık herhalde kalmamıştır…