Sinizm kazandırıyor!

Türkiye’de kendini CHP ve HDP gibi partilerin dışında solda konumlandıran, ama herhangi bir örgütsel bağlantısı olmayan genişçe bir kesimin varlığını herhalde herkes kabul edecektir.

Burası tamamsa, şimdi herkesin kabul etmesini beklemediğimiz bir başka gözleme gelelim: Eğer bu kesimde Marksizm, sosyalizm, komünizm dışında (ama çoğu kez bunlarla birlikte) en sık görülen başka “izm” var mıdır, varsa nedir diye sorulursa yanıtımız sinizm olacaktır.

Evet, sinizm… 

Ayrıntılarına girmeden genel geçer bir tanım yapacak olursak sinizm, bireyin kendisine dışsal gördüğü kişilere, süreçlere, eylemlere, bunların ardındaki etmenlere, amaçlara, bir şeylerin daha iyiye doğru değişebileceğine inanmaması, bütün bunları anlamsız bulmasıdır. Kuşkuculukla karıştırılmamalıdır. Kuşkuculuk, kesin kanıtlar konusunda titiz ve ısrarlıdır; sinizmin ise kanıt falan gibi bir derdi de yoktur. 

***

Sinizm antik çağlardan bu yana var; ama oralara hiç girmeden günümüzün dijitalleşmiş enformasyon ve iletişim çağının yeni bir şekil verdiği “modern sinizme” bir göz atalım.

Kimi akademisyenler ve düşünürleri günümüz sinizmini “aydınlanmış yanlış bilinç” olarak tanımlamaktadır.(bkz.http://artsonline.monash.edu.au/eras/files/2016/08/Eras181_Gao.pdf)

“Aydınlanmış yanlış bilinç de ne ola ki” derseniz, açıklaması kolaydır: 

Günümüzde oturduğunuz yerden tıklayarak her konuda zengin enformasyona ulaşabiliyorsunuz (yani aydınlanıyorsunuz). Gelgelelim bu enformasyona o kadar hızlı ulaşıyorsunuz ve peş peşe o kadar çoğu geliyor ki hazmedecek, üzerinde düşünecek, tartacak zamanınız olmuyor. Sonra ulaştığınız enformasyon o kadar farklı yaklaşımları ve görüşleri de beraberinde getiriyor ki kendinize bir yön çizemez durumda kalıyorsunuz. Sahip olduğunuz enformasyona rağmen, bu enformasyon sizi tercihten, eylemden, harekete geçmekten alıkoyuyor (yani yanlış bilinç).  

Vah vah deyip günümüzde aydınlanmış yanlış bilinç şeklinde tezahür eden sinizme kapılanlar için üzülmeyin. Aslında rahat ve huzur içindedirler. Çünkü az önce verilen kaynakta belirtildiği gibi:

“Sinik bilinçlilik durumunun benimsenmesi, gelecekteki düş kırıklıklarına karşı bir savunma oluşturur. Sinikler, olabilecek en kötüyü varsayarak başkalarından bir adım önde olduklarına inanırlar; dolayısıyla sinik bilinç kendini hiçbir zaman yanılmış ya da aldatılmış hissetmez, tersine kuşkuları doğrulandığı için bundan gurur duyar. Siniklerde temelsiz bir üstünlük ve güvenlik duygusu gelişir.” 

***

Şimdi, “insafa gelmenin” sırası olsa gerek…

Türkiye solunda malum izm’ler dışında (ve onlarla birlikte) sinizmin bu kadar yaygın olduğu yargısı “insafsız” bulunabilir.

Peki, öyledir diyelim, sol hareketi bugün “sinik” görüntü veren insanlarla omuzlamak zorunda olduğumuzu da kabul edelim:

Ancak, dikkat: 

Solcu akademisyenin en fazla “kuşkuculuk” sınırları içinde makul bulunabilecek titizliği ile sinizm arasındaki sınır çizgileri giderek daha bulanık hale gelmektedir…

Yaşadığı örgüt deneyimlerinden umduğunu bulamamış, küsüp köşesine çekilmiş insanların apatisi (umursamazlığı) yer yer sinizme dönüşmektedir. 

Komplo teorilerine aşırı meraklı yazarların ve bu tür teorilerin en iyisini yapma iddiası taşıyan şeflerin “derin ve çok yönlü” tahlilleri, kendilerinin derdi bambaşka olsa bile, alıcılarını sinizme doğru çekmektedir (“her şey önceden ayarlanmış, hiçbir şey değiştirilemez”).

Sonuçta, günümüzün dünyasını ve Türkiye’yi “çürümeyle”, “kirle” ve benzeri olumsuzluklarla niteliyorsak solcuların bütün bunlardan tamamen münezzeh kalmasını bekleyemeyiz.

Bize bulaşan olumsuzlukların tek ilacı, bu olumsuzlukların en azından törpülenebileceği tek imkân, süreçlere aktif biçimde katılmaktır. 

Sinizm, en başta eylemsizlikle tanımlanır; insanı edimden, eylemden alıkoyan her enformasyon ya da bilgi “aydınlanmış yanlış bilinç sayılmalıdır.” 

Sinizm atfını ağır ya da “orantısız” bulanlar bu en son terimi kullanabilirler.