Ölüm yıl dönümünde Behice Boran ve enternasyonalizm

Türkiye sosyalist hareketinin önderlerinden Behice Boran’ı 33 yıl önce bugün, 10 Ekim 1987’de kaybetmiştik.

O günden bu yana Boran’ın siyasal kimliği, sosyalizme ve Türkiye sosyalist hareketine ilişkin düşünceleri konusunda pek çok değerlendirme yapıldı, eski yazıları derlendi, belgeseller üretildi, toplantılar düzenlendi.  Boran ve mücadelesi çeşitli yönleriyle ele alındı.

Bu yazıda, ölümünün 33. yıldönümü vesilesiyle Boran’ı “hatırlatacağımız” daha özel bir konu olacak:

Enternasyonalizm…  

***

Kendi gözlemimizdir: Bugün Türkiye solunda önemli konular ve başlıklar ne yazık ki herhangi bir derinlik arayışı olmadan yüzeysel inatlaşmalarla, zehir zemberek aforizmalarla ve söylenen en ağır sözün en tutarlı argüman sayıldığı ortamlarda ele alınmakta ve “tartışılmaktadır.” Doğrusunu söylemek gerekirse bu tartışmaları izleyenler de kararlarını hangi tarafın taşı “Can Yücel gibi” gediğine koyduğuna ve kimin karşı tarafı “Ramiz dayı tarzında” mat ettiğine göre vermektedir.  

Gözlemin ötesinde yargımızdır: Kolay çıkış yoktur; bu ortam, zamanını kimsenin önceden kestiremeyeceği bir dönemeç noktasına kadar devam edecektir. Bu hengamede eyyamcılıktan ve goygoyculuktan uzak yaklaşımlar kısa vadede ses getirmese bile en azından uzun vadeli yatırım değeri taşıyacaktır.

Örneğin, Behice Boran’ın enternasyonalizme ilişkin olarak 52 yıl önce söyledikleri gibi:   

“’Milletlerarası işçi sınıfı’nı somut temel olgu olarak, veri (donne) olarak kabul etmek ve her ülkenin işçi sınıfı hareketini bunun bir bölümü, kolu saymak, gerçek durumun doğru bir formülleştirilmesi değildir. Buna bağlı olarak, her ülkenin işçi sınıfının milli veya özel çıkarları ile milletlerarası işçi sınıfının çıkarları arasındaki zıtlıklar, çelişkiler ‘sun’i’dir, ‘geçici’dir görüşü de uzun bir zaman açısından yanlış değilse bile yaşayan kuşaklar ve yakın gelecek açısından geçerli değildir. Bugün bu görüşle hareket etmek başarısız sonuçlar verir, milletlerarası işçi sınıfı hareketini açmazlarla karşı karşıya getirir.” (Behice Boran, Türkiye ve Sosyalizm Sorunları, Gün Yayınları 1968, s. 109-110).

Biz bu değerlendirmeye katılıyoruz; ama katılmayanlar, başka türlü düşünenler de olabilir. Demek, tartışılması gereken bir başlık…  Gelgelelim tartışma falan olmayacak, ortalıkta birtakım afaki ve cilalı laflar dolaşacaktır. Örneğin:

“Ben ki parçalarım dünyanın dört bir yanına dağılmıştır ve ait olduğum yer de ne orası ne burası, yeryüzünün tamamıdır.”

***

Bir zamanlar Sovyetler Birliği ve bu ülkedeki Komünist Parti de “enternasyonalizm” tartışmalarında bir başlık oluştururdu. Boran 52 yıl önce şöyle yazmış:   

“(…) bir ülkede sosyalizmin kurulması ve kapitalist dünyada sosyalist düzenin biricik kalesi veya köprübaşısı olarak bütün öbür ülkelerin partilerinin o ülkeyi destekleme politikası ve bu politikanın uygulama şekli olarak Sovyetler Birliği Komünist Partisinin ‘liderliği’ (aslında yönetimi) altında öbür ülkeler partilerinin sıkı bir disiplin içinde örgütlenmesi, komünist partilerini kendi topraklarından azçok kopmuş, kendi toplumlarına yabancılaşmış hale getirmiştir. Milli ekonomiler temel birimler olmakta devam ettiği için, Sovyetler Birliği açısından izlenmesi gerekli görülen politika ile komünist partilerin kendi ülkelerinin şartları açısından izlemeleri gereken politika zaman zaman birbiriyle çelişir durumlara düşmüştür.” (a.g.e. s. 118-119)

Bunlar yazıldığında Sovyetler Birliği vardı, ama “Ramiz Dayı” karakteri yoktu; olsaydı, herhangi bir tartışmayı başlamadan bitirirdi:

“Arkadaş, bu işin bir Kabe’si varsa o da Moskova’dır…”

Demek o zamanlar başka Ramiz dayılar varmış ki tartışma tam da bu sözlerle başlamadan bitmişti…

***

Eskinin ve yeninin, Can Yücel, Ramiz Dayı, Yılmaz Güney aforizmalarına başvurmadan da tartışılabileceği günlerin daha çabuk gelmesi temennisi ve Boran’ın anısına saygıyla…