Öğrenmenin yaşı olmalı mı? 

Yaygın bilinen bir fıkradır: Adamın biri sokakta rastladığı bir Yahudi’yi dövmeye başlamış. Çevredekiler “Ne oldu, adam sana ne yaptı?” diye sorunca “Bunlar İsa’yı çarmıha gerdirdiler” yanıtını vermiş. “Ama o iki bin yıl önceydi” denilince de “Olsun, ben yeni öğrendim” demiş…

***

İki bin yıl geriye gidilmese bile en eskisinin üzerinden en az 150 yıl geçmiş, en yenisi ise 50 yıl öncesine ait öyle şeylerden söz edilebilir ki bunların fazla beklemeden, örneğin 40 yaşına gelmeden öğrenilmesinde yarar vardır. Böyle yapıldığında solcular hem vaktinde hidayete ermiş hem de çevrelerindeki insanlara fazla zarar vermemiş olacaklardır. 

Örneğin, Marksizm’in karşısına anarşizm konulacaksa, Marx’ın “otoriterliğine”, “devletçiliğine”, “merkeziyetçiliğine” yönelik eleştirilerin (Bakunin) üzerinden 150 yıldan fazla zaman geçmiştir… 

Rusya’da 1917 devriminin ülke henüz sosyalizm için olgunlaşmamışken gerçekleştiği düşünülüyorsa, Ekonomi Politiği Eleştirisine Katkının (1859) önsözünde geçen bir cümlenin 1917 ile 1991 arasındaki 74 yılda hatırlanmasının önünde hiçbir engel yoktu…

“A…Engels Marx’a kızıp bir ara küsmüş…” diyecekseniz üzerinden 155 yıl geçmiştir…

Marx öleli 135, Engels öleli ise 123 yıl olmuştur; yaşarken feminist teoriyi geliştirmemiş olmaları, Avrupa’daki kimi uluslara gelecek tanımamaları ya da çevre duyarlılığı taşımamaları gibi nedenlerle kendilerini yeni yeni eleştirmeye başlamanın pek bir anlamı olmayacaktır…     

Leninist örgüt anlayışı yerden yere vurulacaksa, Rosa Lüksemburg bu anlayışı 96 yıl önce eleştirmişti… 

Troçki’nin Sovyetlerdeki rejime yönelik ilk salvolarından sayılabilecek “Stalinist Çarpıtma Okulu” 86 yıl önce yayınlanmıştır… 

“Sivil toplum” keşfedilecekse Gramsci’nin bu konuya ilişkin yazılarının üzerinden 80 küsur yıl geçmiştir…

“Hayatımı değiştirecek roman aramıyorum, ama Sovyetlere bakışımı değiştirecek bir olay öğrenmem hiç de fena olmaz hani” diyen varsa Molotov-Ribbentrop paktı 79 yıl geride kalmıştır…

Aradan geçen 72 yıl içinde, Türkiye’de tek parti dönemine ilişkin olup henüz “ifşa edilmemiş” önemli tek bir gerçek bile kalmamıştır...  

Birilerinin İkinci Dünya Savaşı sonrasında Yunanistan’ı resmen kapitalizme “bıraktıkları” kanısına varmak için 69 yıl beklemeye gerek yoktur…   

Tarihselci yaklaşım lime lime edilsin, ama bunu Popper değil de başka biri yapmış olsun arzu ediyorsanız Althusser’in iki kitabının üzerinden 53 yıl geçmiştir…      

Herhangi bir sosyalist örgütü insanların birbirlerinin ayağını kaydırmaya çalıştıkları bir gayya kuyusu sayacaksanız beklemeniz gerekmez; iki Arthur’dan Koestler olanının Gün

Ortasında Karanlık’ı 78, London olanınkinin İtiraf’ı ise 50 yıl öncesine aittir… 

***

Evet, “öğrenmenin yaşı yoktur” diye bir söz de vardır. 

Doğrudur, ama kırkından önce bilinenlerle taşınan iddialılığın tam tersi yeni bir iddialılığın bu kez kırkından sonra öğrenilenlerle sürdürülmesinde de bir tuhaflık vardır. Sorun, insanların bilgi dağarcıklarına belirli bir yaştan sonra yeni şeyler katmaları değildir; sorun, öğrenilen yeni şeylerin önceki formasyonu neredeyse sıfırlamasındadır. 

Bundan böyle, sosyalizmi seçen insanların bu ve benzeri durumları, olguları ve vakaları en ideali 30, ama en geç 40 yaşına kadar öğrenmeleri, hem sonradan pişmanlık duyacakları bir dönem yaşamamalarını sağlayacak hem de bu işlerden vaz geçtiklerinde “çevreye verdiğimiz rahatsızlıktan dolayı özür dileriz” demelerine gerek bırakmayacaktır. 

Not: “Ama yabancı dilimiz yok ki” son 30 yıldır bir mazeret olmaktan çıkmıştır.