Muhatap ve adres sorunu üzerine

HDP’nin eski eş başkanlarından Sezai Temelli’nin, Kılıçdaroğlu’na yanıt olarak çözüm için adresin ya da muhatabın İmralı olduğunu söylemesi tartışmalara yol açtı.

Temelli’nin bu sözleriyle önce özel olarak HDP’yi, sonra akla gelebilecek başka aktörleri geri plana itme amacını taşıdığını sanmıyorum. Muhtemelen, gündeme gelebilecek bir çözüm sürecinde Abdullah Öcalan’ın es geçilmesinin doğru olmayacağını vurgulamak istemiştir. Başka konular açıldığında “tek adam kültünü” ya da “kişi putlaştırmasını” kıyasıya eleştirmekten geri durmayan insanların Öcalan’a istisna tanıyacaklarını düşünmek çok güç.

Sonuçta, herhangi bir tarihte nasıl gündeme gelirse gelsin, Öcalan’ın çözüm sürecinin önemli aktörlerinden biri olması gerektiği açıktır.

Görebildiğimiz kadarıyla, Selahattin Demirtaş da Mithat Sancar da isim vermeden konunun bu yanını vurgulamıştır.  Demirtaş “Tüm tarafların ve her kesimin açık ve şeffaf katılımından” söz etmiş, Sancar da “Adres meclis, ama hiçbir aktör göz ardı edilemez” demiştir. 

Bu iki önemli ismin söylediklerini dikkate alacak olursak, “tüm tarafların açık ve şeffaf katılımı” ve “adresin meclis olması” gibi ilkelerin, geçmiştekine benzer bir Devlet-özel heyet-Öcalan trafiğiyle uyuşmayacağı açık olsa gerek.

“Küçük” bir ayrıntı daha var:  Temelli “adresi” gerçekten kendisini kastederek Kılıçdaroğlu’na vermişse, bu yol tarifinin pratik bir değeri ve anlamı olamayacağı kesindir.   Mudanya-İmralı kosterinin 2015 yılından sonra bu kez “CeHaPe” heyetlerini adaya taşımasını herhalde kimse beklemiyordur.

***

Demirtaş’ın en az önceki kadar önemli bir başka sözüyle devam edelim: “HDP, Kürt sorunu dahil, Türkiye’nin tüm sorunlarının çözümüne taliptir…”

“Türkiye’nin 1 numaralı sorunu Kürt sorunudur” sözü zamanında öylesine gelişigüzel söylenmezdi. Yani bu tespitin, işaret edilen sorunu aşan yönleri, uzanımları da kastedilirdi. Daha açık söylersek, Türkiye’nin sorunlar yumağında Kürt sorununun öyle bir yeri vardı ki bu sorunun çözümü ülkenin başka pek çok sorununun çözümünü de beraberinde getirecek ya da çözüm arayışlarının önünü açacaktı…

Bu tespitin zamanında ne kadar isabetli sayılabileceği ayrı bir tartışma konusudur. Aynı tespitin bir dönem Türkiye’nin uçuşa geçmesi, bölge lideri, hatta dünyada söz sahibi birkaç ülkeden biri konumuna gelmesi gibi temalarla liberal cenah tarafından da büyük ölçüde paylaşıldığını hatırlayıp geçelim.

***

Günümüz Türkiye’sinde “Kürt sorununun” önemini koruduğu açıktır. Buna karşılık, ülkenin “1 numaralı” sorunu olduğunu, başka pek çok sorunun çözümünün bu sorunun çözümünde yattığını iddia etmek çok güçtür. Ülkede özellikle son dönemde yaşanan siyasal, ideolojik, kültürel, rejimsel, vb. değişimin ortaya çıkardığı durum Kürt sorununu gölgeleyip silikleştirmese bile verili bütünlük içinde başka sorunlarla geçmiştekine göre daha fazla “iç içe” geçirmiş, harmanlamıştır.

“Jargon” kullanımıyla şöyle de denebilir: Bugün Türkiye ölçeği alındığında Kürt sorunu, bu ölçek içinde eskisine göre daha fazla üst belirlenmiştir…       

HDP’nin “Türkiye partisi” kimliğinin ve Demirtaş’ın sözleriyle “Kürt sorunu dahil Türkiye’nin tüm sorunlarının çözümüne talip olmasının” bu çerçevede değerlendirilmesi sanırım yanlış olmayacaktır.   

***

Çözüm deniyor da çözümden neyi anlamak gerekir?

Kanımca bugün gelinen noktada çözüm arayışlarının, öncelikli olarak, silahlı ve şiddet içeren, sivil halka da yönelebilen eylemlerin karşılıklı olarak sona erdirilmesine odaklanması en doğrusu olacaktır.  

“Çözüm” denildiğinde yukarıda söylenenle sınırlı bir sonucun eksik kalacağı açıktır; ancak öyle de olsa, Türkiye’nin yepyeni bir çehreye kavuşması anlamına gelen, özellikle toplumsal ve siyasal (idari olanlar dahil) dönüşümleri öngören bir “çözüm”, bugünden kestirilebilir bir gelecekte ulaşılabilecek bir hedef gibi görünmemektedir.

Ulaşılabilir görünüp görünmeme bir yana, bu çözümün sosyalizmle (elbette sosyalizmi hedefleyenler açısından) ne kadar bağdaşabileceği ise apayrı bir tartışma konusudur.

Neyse, bundan ötesine Rufailer karışacağından (*) burada kesiyorum.

_______________________________________________________________________

(*) Son derece karışık ve çapraşık işleri anlatmada kullanılan bir deyimdir.