Liberal kanaat önderleri AKP sonrasına hazırlanırken

Son dönemde AKP ve Erdoğan için “gidici” demeyen neredeyse kalmadı. AKP’nin ve Erdoğan’ın gidici sayılmasının, pahalı viski partilerinde buluşanlar dahil liberallerde yeni bir döneme hazırlık heyecanı yarattığını söyleyebiliriz.

Oray Eğin’in geçenlerde yazdığına göre bir kısım liberal kalem erbabı Cihangir’de bir evde verilen “pahalı viski partisinde” toplanmış. Eğin bu partiye katılanları sayarken pek tanınmamış kimi yazarların yanı sıra Hasan Cemal ve Hadi Uluengin gibi isimlerden söz ediyor (https://www.haberturk.com/yazarlar/oray-egin/3258238-bir-upper-cihangir-gecesi-hesaplasmadan-helallesmek)

Bu haber dursun…

***

Son dönemde AKP ve Erdoğan için “gidici” demeyen neredeyse kalmadı. AKP’nin ve Erdoğan’ın gidici sayılmasının, pahalı viski partilerinde buluşanlar dahil liberallerde yeni bir döneme hazırlık heyecanı yarattığını söyleyebiliriz. “Ana akım” medyanın dışına düşmelerine yol açan ne İsa’ya ne Musa’ya yaranamama durumunu, yeni ortamlarda bu kez kesin angajmanlardan uzak, dengeli ve günün şifrelerini çözen yaklaşımlarla aşabileceklerini düşünüyorlardır.

Partiye katılanı katılmayanı şimdi buna hazırlanıyordur.

***

Peki, “gidici” sayılan AKP’nin ve Erdoğan’ın ardından neler söyleyip yazabilirler?

Tahmin etmek pek güç değil:  

Baha Pakyol: Ülkemizdeki siyasal iktidar değişimi, küresel ölçekteki mantalite değişikliğiyle birlikte gerçekleşiyor. Sigmund Theodor Ranshoffer’in son makalesinde de belirtildiği gibi bugün dünyamız şimdi uzak geçmişte kalan devletçi aşırılıklara tepki olarak ortaya çıkan liberal aşırılıkları dengeleme çabası içinde. Covid-19 pandemisi özellikle sağlık alanında bu aşırılıklara bir dur denmesi gerektiğini gösterdi. Bu gerekliliğin karşılığını başka alanlarda da vermek gerekiyor. Yeni iktidarın aklı selim davranarak bozulmuş dengeleri ifrat ve tefritten imtina ederek yeniden kurmasını umalım.

Hasan Kemal: Yeni iktidarın uygulamada ortaya çıkan birtakım sorunlar nedeniyle Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminden parlamenter sisteme dönüşü arzu etmesi anlayışla karşılanabilir. Ancak, günümüzün küreselleşmiş dünyasında karmaşıklaşan ilişkilerin ve sürekli değişen dengelerin çabuk kararlar almayı, hızlı hareket etmeyi ve proaktif politikalar izlemeyi zorunlu kıldığı da bir gerçek. Yeni iktidardan beklediğimiz, sistemin yakın geçmişteki hatalarını düzeltirken bu gerçekleri de dikkate alıp akılcı bir senteze ulaşması.       

Toni Margolin: Benim endişem, yeni iktidarın 20 yılda yapılanları ve alınan mesafeyi hiçe sayarak beyhude bir inatla ve rövanşist dürtülerle yargıda Mahmut Esat Bozkurt, içişlerinde Recep Peker, dışişlerinde ise Tevfik Rüştü Aras dönemlerini geri getirmeye kalkması.  Yersiz bir endişe gibi görülebilir; ama gerek CHP gerekse İyi Parti içinde belirli bir ağırlığı olan Kemalist unsurların böyle bir geri dönüşü zorlamaları hiç de uzak bir ihtimal sayılmamalıdır. Hesaplaşma adına, bu kez “yeşil sermaye” dedikleri kesimi hedef alacak yeni bir Varlık Vergisi düşünüyor bile olabilirler.

Zadegan Kireç:  Yeni iktidar helalleşmeyi unutup bir devri sabık hesaplaşmasına gidebilir mi? İktidarın yeni sahipleri bu konuda mutedil bir yolu tercih etse bile çevreden gelen basıncın etkisini hissedecektir. Bizce bu basıncın, Cumhuriyet’in 1924 yılındaki 150’likler tasarrufunu örnek alarak hafifletilmesi mümkündür. Bilindiği gibi, Lozan Anlaşmasındaki hükümlerin gereği olarak sürgüne gönderilecek kişi sayısı 150 ile sınırlanmış, bu 150 kişinin önemli bir bölümü de köylülerden seçilmişti. Demem o ki, zamanın 150’liklerinden örneğin Gönen’in Tuzakçı köyünden Lampat Yakup’un ya da Kumpat Sait’in muadili olarak kimi müfrit köy imamları kara listeye konulup görevden alınabilir.  Yeni iktidarın devri sabık listesinin bu düzeydekilerle sınırlı tutulması büyük ihtiyaç duyulan toplumsal barışın da alçısı olacaktır. 

Özcan Peker: Bir iktidar gider, yerine başkası gelir; rejim şöyle ya da böyle olur; ama hepsi bir yana, Türkiye’nin küreselleşmiş bir dünyada liderliğe oynaması satacak bir hikayesi olmasına bağlıdır. Biz ne yazık ki ülke yönetiminde görev almış insanların bu alandaki bilgi, görgü ve deneyiminden istifade etmeyi bilmiyoruz. Erdoğan’dan Abdullah Gül’e son 20 yılın dış ilişkilerini yoğun yaşamış önemli isimler neden kenara itilsin, bu insanlar neden yeni iktidara kritik noktalarda tavsiyelerde bulunup yol gösterecek kaynaklar olarak değerlendirilmesin?  Bu arada, kenarda bırakılmış olma duygusunun verdiği kırgınlığı yaşayan bir Bülent Arınç’ın gönlünü alacak bir görevlendirme çok mu zordur?

***

AKP sonrası döneme hazırlanan liberal kanaat önderleri ve fikirleri elbette bunlarla sınırlı kalmayacaktır.

Daha neler çıkacaktır neler…

Ve işin tuhaf tarafı, hepsinin sözü dinlenecek, “Bakın, bu dedikleri çok doğru” diyecek birileri mutlaka olacaktır.