Çöküş, çürüme ve olası ‘çözüm’ girişimleri

“Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” sözünü son 30 yıl içinde kim bilir kaç kez duyduk. Bu sözlerin büyük bölümünün altı boş çıktı. Çıkmayanlarında gerçekleşen “değişimin” ise olumlu yönde olduğunu söyleyemeyiz. 

Ancak, Peker videolarıyla gelinen noktayı değerlendirirsek, hiçbir şey değilse bile pek çok şeyin eskisi gibi olmayacağı söylenebilir. Evet, Türkiye’de bazı şeyler eskisi gibi kalabilir; buna karşılık, bugünkü iktidar blokuna bakarsak burada hemen hemen hiçbir şeyin eskisi gibi sürmesinin mümkün olmadığı görülüyor.

Daha açık söylersek, iktidar bloku çözülmektedir ve Peker olayı da bu çözülmenin nedeni değil ama göstergesi, tezahürüdür.

O kadar ki “çürüme” ve “çöküş” gibi sözcükler artık yandaş gazetelerin yandaş yazarlarından bile işitilebilmektedir.

***

Bugünkü duruma ilişkin değerlendirmeler iki ana grupta toplanıyor. Bu iki grup arasında tam bir karşıtlık söz konusu olmasa bile ağırlığın farklı noktalara verildiği görülüyor. Örneğin, birinci gruptaki değerlendirmelerde ağırlık, nasıl toparlanacağı bilinmeyen, hatta toparlanması mümkün görülmeyen bir dağınıklığa (çürüme ve çöküş) tanınırken, diğer gruptaki değerlendirmelerde ortamı fırsat bilen Erdoğan’ın çevresindeki kimi unsurları tasfiye ederek tek adamlık konumunu daha da pekiştireceği ileri sürülüyor.

Dediğimiz gibi, biz bu iki değerlendirmeyi birbirini tamamen dışlayan içerikte görmüyoruz. İkinci gruptaki değerlendirme, Peker işinin en başından Erdoğan tarafından tezgahlandığı iddia edilmediği sürece (ki böyle bir iddia henüz yoktur) birinci gruptaki değerlendirmeyle tek bir noktada ayrışır: İşler, kim olursa olsun artık toparlanamayacak bir noktaya mı geldi, yoksa Erdoğan ne yapıp edip bu dağınıklığı toparlar mı?

***

Erdoğan’ın, temsil ettiği siyasal çizgide yer alan, yakınındaki ya da belirli bir mesafedeki aktörlere yönelik operasyonlarda azımsanmayacak bir beceriye sahip olduğu açık. Ancak, bu kez ortamın kendisi açısından daha elverişsiz ve güç olduğunu da görmek gerekiyor. Bizce bu güçlüğün iki temel nedeni var.

Birincisi: Bugün Türkiye’de kendi içinde en hafifinden “yıpranmaya”, en ağırından ise “çürümeye” maruz kalmamış önemli tek bir kurumdan bile söz edilemez. Sıralarsak, Meclis, ordu, yargı, sivil  bürokrasi, medya, akademi diye gider. Böyle olunca, Erdoğan “toparlayıcılık” adına bu kurumlardan hangilerine dayanmaya kalksa mutlaka birtakım dengeleri bozacak, birilerini küstürecek, ses çıkarmayan başkalarında ise ileride ortaya dökülecek kin birikimine yol açacaktır.

Başka  bir deyişle her “toparlama”, daha sonrasının  yeni bozulma ve dağılmalarının yolunu döşemiş olacaktır.

İkincisi: Geçmişteki Susurluk ve “Ergenekon-Balyoz” olaylarından farklı olarak bugün iktidar blokunda, duruma gerçekten tepkili, en azından daha “eli yüzü düzgün” bir devlet ve yönetim isteyen hiçbir aktör, kesim, vb. kalmamıştır. İstisnasız hepsi, “daha iyisi olsun”, “işler düzelsin”  değil, “ben temizim”, “ben bulaşmadım” yarışı içinde kendini kurtarmaya çalışmaktadır.   

Bu da yukarıdaki birincisi ile bağlantılıdır ve geriye doğru yarış içindeki aktörlerle “ileriye” hamle yapma şansını ortadan kaldırmaktadır.

***

Bundan sonra ne olabilir?

Bizce, şimdiye kadar olay karşısında sessiz kalmayı tercih eden iktidar blokunun “merkezi”, daha doğrusu Reis, biraz daha bekledikten sonra bir “toparlama” girişiminde bulunacaktır.  Türkiye toplumunun çabuk unutma özelliği ne kadar baskın olursa olsun böyle bir konunun hep susarak, sessiz kalarak geçiştirilmesi mümkün değildir. Yepyeni “reform yasaları” tedavüle sokulsa bile…

Ancak, daha önce söylediklerimiz çerçevesinde bakıldığında, “toparlama” hamlesinin başarı şansı düşük görünmektedir. Çünkü bu saatten sonra her “toparlama” yeni tepkileri ve dağılmaları da beraberinde getirecektir. 

Bu durumda, erken seçim, bir yol olarak iktidarın da gündemine oturabilir.

***

İşin aslına bakılırsa bugünkü durum Türkiye’nin yapısal koşullarında “iyi saatte olsunlar” türü bir “çözümü” de akla getirmektedir.

Ne var ki hem Türkiye’nin artık bu tür “çözümleri” aştığı söylendiğinden hem de çok netameli bir konu olduğundan daha fazlasını söylemek mümkün görünmüyor.

Toparlama hamlesi + erken seçim deyip bitirelim…