“Kuyrukçuluk” nedir?

“Kuyrukçuluk” Türkiye solunun iç tartışmalarında sık kullanılan bir olumsuzlamadır. Bu terime meraklı olanlara bakılırsa Türkiye’deki sosyalist örgütlerin çoğu kuyrukçuluk yapmaktadır. Kuyrukçuluk, CHP’nin, HDP’nin, kimi durumlarda da ikisinin birden peşine takılarak yapılabilmektedir.

Söylenenlerden anlaşıldığı kadarıyla pek kolay bir iş olmasa gerek.

Çünkü kuyrukçuluk illetinin zebunu olanlar birilerine göz kırpma, karşısında düğme ilikleme, arkasına dizilme gibi görece basit işlerin yanı sıra kime kuyrukçuluk yapılıyorsa onun önünde takla atma, aynı kadraja girmek ya da trenine binmek için koşuşturma gibi ciddi efor isteyen şeyler de yapmaktadır.

Sahi, nedir kuyrukçuluk?

Bu terimi kullananların referansı Lenin midir?

Lenin olduğunu varsayıp öyle devam edelim.

***

Lenin “kuyrukçuluk” (Rusçası “khvostism”) terimini özel bir bağlamda kullanmıştır.

İşin başında konu sanıldığı gibi burjuva partilerin peşine takılmak değildir. Lenin’de kuyrukçuluk, özellikle kendiliğindenlik ve hareket kavramlarıyla bir bütünlük oluşturur, anlamını bu iki kavramla birlikte bulur. 1900’lü yılların başında Rusya’da işçi sınıfının düzene karşı tepkileri büyüyüp yaygınlaşmakta, ülkenin çeşitli yerlerinde kendiliğinden protestolar ve sınıf hareketleri görülmektedir.

Rusya’daki Marksistlerin bir bölümü, harekete müdahale etmeme, üzerinde etki yaratmaya çalışmama, süreci kendi akışına bırakma ve “ne çıkacaksa onu görme” yanlısıdır. Lenin ise tersine sosyalist öznenin kendiliğindenliğin “önünde eğilmeyip” bir siyasal aktör olarak hareketin düzeyini yükseltmesi, onu siyasallaştırması gerektiğini düşünmektedir. Bu düşünceyle, kendiliğinden hareketin peşine takılanları “kuyrukçulukla” eleştirmektedir.

O zaman, Lenin diyorsak, bir, “kuyrukçuluk” yapılmaması gereken, sınıfın kendiliğinden hareketidir ve iki, Lenin kendiliğinden hareketin dışında durulmasını değil içerden etkilenmesini, “düzeyinin yükseltilmesini” savunmaktadır.

Lenin bu anlamda kuyrukçuluk kavramını Ne Yapmalı’dan önce, Iskra’nın 6 Aralık 1901 tarihli 12. sayısında yayınlanan “Ekonomizmin Savunucularıyla Sohbet” yazısında kullanmıştır. Bu yazıda Lenin “kendiliğindenliğin bilinçlilik düzeyine yükseltilmesi gerektiğini” söylemekte, bu gerekliliği göremeyenleri de “hareketin kuyruğunda sürüklenmekle” eleştirmektedir.

(https://www.marxists.org/archive/lenin/works/1901/dec/06.htm).

Devam etmeden bir ek daha: Lukács’ın “Tarih ve Sınıf Bilinci” çalışmasına soldan gelen eleştirilere verdiği yanıtın “Kuyrukçuluk ve Diyalektik” başlığını taşıması ilginçtir. Lukács özne ile nesnelliği geçişimsiz düalite (ikilik) olarak gören yaklaşımı “kuyrukçuluk” olarak tanımlamaktadır.

Lenin’in ekonomistlere yönelik eleştirisinin felsefedeki ifadesi sayılmalıdır.

***

Bu durumda “kuyrukçuluk” eleştirisinin alanını sınırlamak mı gerekiyor?

Burjuva/düzen partilerinin peşine takılanlara kuyrukçu denmesin mi yani?

“Kuyrukçuluk” terimini Lenin en başında hangi özel bağlamda kullanmışsa herkes tam tamına o bağlamda kullansın demiyoruz. Burjuva/düzen partilerinin sorgusuz sualsiz peşine takılanlara da kuyrukçu denmesinde sakınca yoktur.

Güzel de, bir düzen partisinin (kendiliğindenlik taşımayan) herhangi bir eylemine katılmak peşinen kuyrukçuluk mu sayılmalıdır?

Bu sorunun yanıtı da Lenin’de bulunabilir.

Siz o eyleme kendi taleplerinizi hiç dillendirmeden, hareket içindeki insanlarla etkileşime girmeden, kendi varlığınızı başkalarına fark ettirmeden, daha sonra izlenecek yollar önermeden, kendi propagandanızı yapmadan yalnızca “bakalım sonunda ne çıkacak?” diye katılır ya da destek verirseniz kuyrukçuluk yapıyorsunuz demektir.

Biz, sosyalistlerin CHP’nin adalet yürüyüşüne ve mitingine katılımında bu anlamda bir kuyrukçuluk göremedik.

Ama görenlerin, özne ile nesnelliği, birincisinin ikincisine nüfuz etmesini büsbütün imkânsız sayan bir düalite içinde gördüklerini görebiliyoruz. Böylelerine göre CHP eylemi ideolojik anlamda öylesine geçirimsiz bir yapılanma içindeydi ki katılımcılarının etkilenmesi, bu kesime nüfuz edilmesi vb. peşinen imkânsızdı…

Ne diyelim?

Umarız ileride kendiliğinden ya da örgütlenmiş, ancak bu kez “etkilenebilir” fetvası verilen başka kitlesel eylemler, hareketler olur, biz de bu arkadaşlarla hep birlikte içinde yer alırız…