TİP’in hakkı

Şimdi geriye dönüp baktığımızda inanmakta zorlandığımız bir TİP karşıtı kampanyanın verdiği zarara ve ittifak hukuku gereği seçimlere girilmeyen bölgelerden alınmayan potansiyel oyların eksikliğine rağmen, TİP’in Türkiye sosyalist hareketi tarihine geçecek bir başarıyı yarattığı herhalde açıktır.

14 Mayıs seçimlerini, henüz şaibeli oylara dair mücadele devam etmekle birlikte, tamamladık. Türkiye açısından son derece önemli hale gelen bu seçimde, Cumhurbaşkanlığı oylaması ikinci tura kaldı, ancak milletvekilliği seçimleri sona erdi.

Kuşkusuz, bu seçimle ilgili çok konuşulacak, çok yazılacak. Burada ise, yine bu seçimin en çok konuşulan konularından biri olan TİP ve onun seçim taktiği hakkında konuşacağız.

Hem bazı çok tekrarlanan yanlışları düzeltmek hem de açıklayıcı bir bağlam oluşturarak TİP’i ve onun tercihlerini, hedeflerini ve başarısını anlamak için.

***

Önce bağlam.

TİP açısından 14 Mayıs seçimleri, yaklaşık olarak 3 yıl önce masaya yatırılmış ve hazırlık süreci başlatılmıştı. O günlerde kabaca iki değerlendirmeden hareket edildi: Birincisi, Türkiye’de Gezi Direnişi ve sonrasında oluşan siyasal muhalefet tarzının sosyalistlere önemli bir toplumsallaşma olanağı açtığı idi. İkincisi de böylesi bir toplumsallaşmanın kitlesini oluşturan yurttaşların mevcut sistemdeki partilerce temsil edilmiyor oluşuydu.

TİP, bu saptamalardan hareketle, söz konusu olanağı ve temsil sorununu gözeten bir siyasal tarz inşa etti ve 3 yıl sonraki, yani 14 Mayıs 2023’teki seçimlerde de bu tarzın gerçek bir karşılık yaratıp yaratmadığını denemeye karar verdi. Üstelik, bu taktiğini ve kararını da 3 yıl önceden tüm dostları ve kamuoyuyla paylaştı.

TİP, sözünü ettiğimiz taktik açısından 2023 seçimlerinde yüzde 3 civarında bir oya erişebileceğini öngörüp tüm çalışmalarını buna odakladı. O günlerde TİP’in önüne gelen anketler ise oy oranı 0,2 görünüyordu. Birçok dostumuz bu hedefi “hayal” olarak niteledi, hatta inceden alay etti. Parası, medyası, hatta binası bile olmayan TİP’in ise tek güvencesi siyasal tahlil yeteneği, örgütsel çalışkanlığı, iletişim zekası, üyelerinin ve gönüllülerinin fedakar emeği oldu.

Bu değerlendirme ve karar, elbette, hem haklı ve dostane eleştirilerle hem de düşmanca alaylarla karşılandı. Hele seçim sürecine girildiğinde ve TİP seçimlere kendi adı ve adaylarıyla girme kararını koruduğunda söylenmesi terbiye sınırlarını aşan sözlerin yanında şiddetli, kibirli, herhangi bir sol vicdanla ve akılla bağdaşmayan saldırılar da boca edildi.

TİP, en kibarları şımarık, uyanık, Türk üstencisi, beyaz, faşist, şovenist, kemalist, ırkçı, asalak, densiz, hadsiz, tümör, ajan, aparat vb. olan birçok sıfatla onurlandırıldı. Bu tür sözler, sıkça herhangi bir kurumsal temsil ehliyeti olmayan sosyal medya kullanıcıları tarafından sarf edilirken, birçok yerden birbirimizi tanıdığımız dostlarımız da yangına körükle koşup TİP hakkında yalanlar, iftiralar, gerçeğe aykırı beyanlarda bulunmaktan gocunmadı: “TİP’in oyu yok, en fazla 0,3 alırlar, vekil koparmak için yapıyorlar, devletin bizi zayıflatmak için kullandığı piyonlar, bize vekil kaybettiriyorlar, hiçbir yerden vekil çıkaramıyorlar, TİP’e verilen oylar AKP’ye gidiyor”larla uzayan hayli kalın bir fasikül de buradan çıktı. TİP açısından hiçbir bağlayıcılığı olmayan kimi sosyal medya hesaplarında yazılan saçmalıklar da bu sözlere bahane edildi elbette.

TİP, yetkili kişi ve kurulları aracılığıyla zaman zaman bu sözlere yanıt verse de genellikle tartışmanın içine çekilmemeye, seçim taktiğini hayata geçirmeye ve hedefine doğru ilerlemeye çalıştı.

Sonuç?

***

Sonuç şöyle oldu.

TİP, 87 seçim bölgesinin 54’ünde seçime kendi adı ve adaylarıyla girdi. İttifak ortağının baraj dayanışması sayesinde ve buralardan aldığı oylarla Türkiye genelinde yüzde 1,75 oyu buldu ve 4 vekil çıkardı. TİP’in çıkarması muhtemel en az 4 vekil de birkaç bin, hatta İstanbul 1. bölgede birkaç yüz oyla AKP ve MHP’ye kaybedildi. Seçim sonuçlarına baktığımızda ise doğrudan doğruya TİP’in aldığı oy nedeniyle milletvekili kaybı yaşandığına dair bir bilgi bulunamadı.

Bu verileri Ankara 1, İzmir 1, Bursa, Aydın, Manisa gibi TİP’in oy potansiyelinin çok yüksek olduğu yerlerde seçime girilmediğini düşünerek ve yaklaşık 2 ay boyunca çok sesli bir koro halinde “TİP’e oy vermeyin” propagandası yapıldığını da hesap ederek, TİP’in yüzde 3 hedefinin ve öngörüsünün neredeyse matematiksel olarak bile kanıtlandığı söylenebilir.

Görebildiğimiz kadarıyla yukarıdaki korodan kimse açıkça ve kamuoyu önünde “yanılmışız, kusura bakmayın” demedi. Demesin, sağlık olsun.

Ama TİP’in bu başarısının nasıl yaratıldığı ve bunun nasıl görülemediği, görülmeyip bir de bu başarıyı engellemek için akla gelebilecek her girişimin neden sergilendiği herkesin düşünmesi ve değerlendirmesi gereken bir konu. Çünkü burada sadece bir seçim hikayesi değil, Türkiye’de sosyalizm mücadelesinin kitlelerle kalıcı bağlar sağlaması ve Kürt Özgürlük Hareketi ile eşitlik etiğine uygun bir dayanışma ilişkisi yaratması açısından olağanüstü imkanlar söz konusu. Bunun, bilerek ya da bilmeyerek, heba edilmesi de sadece Türkiye sosyalist hareketine değil, Kürt Özgürlük Hareketine de tarifsiz zorluklar çıkarır çünkü.

Sağ liberal cenahtan kimi trollerin başlattığı ve bazı anket şirketlerinden “analist” sıfatlı isimlerin son güne kadar devam ettirdiği “stratejik oy hareketi” operasyonu da herkes için iyi bir ders olmalı. Bilhassa sosyal medya mecralarında dolaşıma sokulan her yalanın gerçeği ne kadar hızla yerinden ettiği, gerçekte direnenlerin nasıl büyük bir iştahla linç edildiği şimdiye kadar birçok olumsuz örnekle hafızalardayken, bu seçim sürecinde birçok dostumuzun kendini bu operasyon dalgasından uzak tutamaması da üzücü oldu.

Şimdi geriye dönüp baktığımızda inanmakta zorlandığımız bir TİP karşıtı kampanyanın verdiği zarara ve ittifak hukuku gereği seçimlere girilmeyen bölgelerden alınmayan potansiyel oyların eksikliğine rağmen, TİP’in Türkiye sosyalist hareketi tarihine geçecek bir başarıyı yarattığı herhalde açıktır.

Bu başarıyı kutlamak, bununla onurlanmak ve buradan hareketle yeni bir tartışma zeminini açmak, Türkiye sosyalist hareketinin tarihine, bu tarihe verilmiş emeğe, ödenmiş bedellere de bir saygısızlık anlamına gelmez elbette. Çünkü TİP, baştan ayağa bu ailenin bir parçasıdır. Herkes kadar, TİP de hak sahibidir.

Alınteriyle kazandığı bu hakkını da kullanacaktır.