Sermayenin derdi kalifiye turizm işçisi mi, kullan at köleler mi?

TİP Emek Bürosu'nun haftalık olarak farklı sektörlerden görüşleri paylaşacağı bu köşede, ilk yazarımız turizm işçisi, aynı zamanda Emek Büro üyesi Cafer Yelsalı. Sermaye sınıfının emeği niteliksizleştirme ve emek süreçlerini tekdüzeleştirme çabasının turizm sektöründe çalışan birisinin gözüyle yazdığı yazısını İleri okurlarıyla paylaşıyoruz.

***

Turizm sektörü, zor bir sezonu geride bıraktı. Pandemi koşulları, aşı tartışmaları derken, çok önemli bir problem daha ortaya çıktı. Her sezon mevsimlik çalışmaya gelen turizm işçileri, bu sezon gelmedi. Sektör genelinde ciddi bir iş gücü krizi doğdu. Bu kriz de kalifiye işçinin ne kadar önemli olduğunu tekrar hatırlattı.

Turizmde var olan kalifiye işçi problemi yeni değil,  Özal’ın sahte altın çağında, otelciliğin mantar gibi çoğalmasına olanak yaratıldığı için, yabancı dili olmayan pek çok otel işçisi mevcuttu. 80 darbesinin işçi haklarının üstünden geçmesiyle birlikte, 80 öncesi ekonomik koşullarında kalmamasıyla, sektörde kalifiye olmayan işçiler çalıştırılmaya başlandı.

Bir not kalifiyeden kastımız kendini bu alanda geliştiren, yetiştirendir. Bundan sonrasına da buradan devam edeceğiz. Derdimiz sermaye için nitelikli işçiler değil, her alanda olduğu gibi turizm alanında da emek süreçlerinin nasıl değersizleştirildiği ve emekçinin niteliksizleştirildiğini turizm sektörü açısından, bir turizm çalışanı gözüyle anlatmaktır.

Kendini geliştirmesi, yetiştirmesi dedik. Sermayedarlar hiçbir zaman işçinin kendisini tam yetiştirmesini istemez, emek süreçlerini o yüzden basitleştirmeye, kullan at işçi kullanmaya çalışır. Eğitim gerektiğinde de onu bile özelleştirir. Bakalım şimdi; AKP dönemi ile birlikte, her ne kadar “Bu sezon en yüksek gelir elde edildi.” “Havaalanlarına şu kadar misafir indi.” haberleri tüm turizm haber sitelerinde, dergilerinde dolaşıyor olsa da, gerçekte durum farklı. Turizmde işçinin eğitim alacağı kurumların özelleştirilmesi, uygulama otellerinin peşkeş çekilmesi, AKP Türkiye’sine uygun olarak “Alkol dersinin kaldırılması”[i] gibi geliştiricilikten, yetiştirmekten uzak bir politikalar uygulanmıştır. Turizmde staj zorunlu olduğu dönemlerde en fazla stajyerlerin sömürülmesi de üniversite mezunlarının, turizmde çalışmaktan kaçmasına sebep olmuştur.[ii]

Bahsettiklerimizin, tersine çevrilmesi ilk noktalardır. Eğitim, her sektörde olduğu gibi turizmde de çok önemlidir. Uygulama otelleri tekrar, kamulaştırılmalıdır. Turizm eğitim merkezleri devlet tarafından açılmalıdır. Turizm meslek liseleri, turizm ve gastronomi fakülteleri, dünyanın en iyi fakülteleri seviyesine getirilmesi için uğraşılmalıdır. Alkol tadım dersleri geri gelmelidir. Staj sadece uygulama otellerinde, devlet gözetiminde, tam asgari ücret ile yapılmalıdır.

Elbette, iş burada bitmiyor. Çünkü işin ekonomik boyutu atlanmamalı... Asgari ücret dedik. Şu günlerde tartışmaları da başladı. Sektörün kalifiye işçileri “yoğun iş + sezonluk iş + asgari ücretin azlığı = sektörden kaçış” diye formüle ettiğimiz bir süreçten geçiyor. Bu sezon başlayan ve sonraki sezonlara da yansıyacak olan kalifiye işçi problemi, asgari ücret verilerek de çözülemez. Sermayenin iddiası “Avrupa standartlarında hizmet üretildiği”dir ancak iş ücretlere gelince nedense o standartlar diplerde sürünmektedir! En son Alman Turizm Derneği, 12 Avroluk saat başı asgari ücrete yetersiz dedi.[iii] Türk-İş’in Ekim 2021 raporunda[iv] açıklanan açlık sınırı 3.093 TL, yoksulluk sınırı 10.076 TL iken, yapılan işin önemi, patronlara kazandırdıkları gibi şeylerle düşününce vasıf gerektirmeyen meydancı/katçı/komi/ofis elemanı gibi işçilerin maaşlarının yoksulluk sınırına getirilmesi gerekmektedir. Yoksulluk sınırına getirilen asgari ücretten vergi kesintileri olmamalıdır. Vasıflı işlerin tamamı asgari ücretin üstünde olmalıdır.

Turizm sektörü gerçekten bu sorunu çözmek istiyor mu?

Var mısınız? Yukarıda yazılanları yapmaya, yaptırmaya!

Biliyoruz, yoksunuz...

Çünkü sektörde sendikalaşma olmasın diye, kârlarından vazgeçecek turizm yatırımcı birlikleri var. Çünkü, kendisi de patron olan ve işçi alacaklarını ödemeyen, turizm bakanımız olan Mehmet Nuri Ersoy var.[v] Çünkü, çok fazla paralar kazanırken bir iş güvenliği gereci olan aşçı terliği almayan Nihat Özdemir var. Çünkü, işyerinde ki cinayetin üstünü örten Fettah Tamince var.[vi] Çünkü işçilerine küfrü hak gören, maaş ödemeyen Adil Üstündağ var.[vii]

İnsanca çalışma koşulları, insanca bir gelir ve bunlarla birlikte kalifiye işçi problemi, sendikalaşarak, asgari ücreti insanca yaşam için gerekli asgari koşula getirerek, en iyi eğitimler sağlanarak çözülür. Yani mücadele ederek çözülür. Biz bu yolda varız.

 

[ii] https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/442468 (Stajyer sorunları için incelenebilir)