Kitlesel sosyalist parti: İhtiyaç

Olgular bize, sermaye düzeninin kendi meşruiyet kaynaklarını çoğalttığını ve sosyalizmin bu (pek de yeni olmayan) koşullarda yanıt üretme zorunluluğu olduğunu gösteriyor.

Türkiye İşçi Partisi, sosyalizmin eşik atlaması hedefini ancak Kitlesel Sosyalist Parti perspektifinin hayata geçirilmesiyle mümkün görmektedir. Kitlesellik ile kast edilen, partinin üye sayısının artırılmasından ibaret bir büyüme değildir. Partimiz kitleselleşme hedefi doğrultusundaki çabalarının sonuçlarını, kuşkusuz, ilk elden üye sayısındaki artışla almalıdır. Dolayısıyla, Kitlesel Sosyalist Parti perspektifi, üye sayısındaki artışla büyüyen, ancak bununla sınırlı kalmayacak biçimde geniş yığınları da temsil edip harekete geçirebilen bir partiyi tanımlamaktadır.”

Okuduğunuz satırlar, TİP tarafından 2019 yılında yapılan Utkan Adıyaman Konferansı’nın Siyasal Raporu”nun 35. maddesinde yer aldı. Raporda, kadro sayısı binlerle, üye sayısı on binlerle ve taraftar sayısı milyonlarla ifade edilen kitlesel bir sosyalist partinin inşasının hedeflendiği belirtiliyordu.

Bu yazı dizisinde, Türkiye’de kitlesel bir sosyalist partiye neden ihtiyaç duyulduğu, böyle bir hamlede ne gibi risklerin ortaya çıkabileceği ve bu partinin yakalayabileceği/yakalamakta olduğu olanaklar ele alınacak.

***

Utkan Adıyaman Konferansı’nın üzerinden yaklaşık iki buçuk yıl geçti. Gelinen noktada TİP, 2 bine yakın üye sayısını 10 bin eşiğine yaklaştırdı. Konferansın üçüncü yılı dolmadan bu eşiğin aşılması öngörülüyor. TİP’in gönüllü sayısını hesaplamak şimdilik çok mümkün değil ancak taraftar/destekçi sayısının yüz binleri bulduğu pekâlâ söylenebilir. TİP’te çeşitli düzeylerde sorumluluk yapan, il/ilçe ve genel merkez yöneticisi yüzlerce üye bulunuyor. Kitlesel ölçekte siyaset yapma hedefine sahip bir sosyalist partinin kadro standartları sorunu “Risk” bölümünde ele alınacak. Burada, kadrolaşma sürecinin bir parçası olmaya gönüllü, bunun için çaba harcayan yüzlerce ve giderek binlerce parti üyesinin varlığını belirterek geçelim.

Yukarıdaki veriler, TİP’in henüz hedeflerine ulaşmadığını ancak kısa denebilecek sürede o yönde mesafe almakta olduğunu nicel bakımdan gösteriyor.

***

Bu yazının konusu ise ortaya konan hedefin arkasında yatan ihtiyaç…

İhtiyaç sorununa, ihtiyacın sahibini ortaya koyarak başlayalım. Konferans raporunda, kitlesel sosyalist partiyi inşa etme görevi, sosyalist siyasetin eşik atlaması arayışına verilen en önemli yanıt olarak gündeme geldi.

Sosyalizmin emekçi sınıflara ait bir dünya görüşü olduğundan hareketle, bu dünya görüşünün kitlesel ölçekte siyaset yapabilir bir güç haline gelmesine kimin ihtiyaç duyduğu da açık olsa gerek. Bu basit gibi görünen yanıt, aslında bir tercihi, bir perspektifi, bir bakış açısını da ortaya koyuyor. Sosyalist siyasetin kitleselleşmesi, sosyalist bir kadro topluluğunun meşgalesi olsun diye değil, emekçiler için gerekli. Emekçilerin güncel kazanımlarının, tarihsel zaferlerinin kapısını açacak anahtar olarak gerekli. Kitlesel güce erişmiş bir sosyalist hareketin varlığında, emekçiler haklarını daha rahat kazanabilecek, halkın örgütlenme kanalları açılacak, siyasi-ideolojik iklimin değişecek, özgürlük-kardeşlik-adalet gibi ilkelerin toplumsal ağırlığı artacak.

***

“Kitlesel sosyalist parti”ye ihtiyaç duyulduğu tespitinin ihmal edilmemesi gereken bir unsuru “parti”dir. Öyleyse bu ara bölümün sorusu, “Parti hâlâ neden önemli?” olsun.

Kapitalizmin çok yönlü saldırısı, otoriterlik düzeyinin her geçen gün daha da artması ve yurttaşlık fikrine yönelen ağır darbeler; taban örgütlerinin, ağ veya meclis tipi örgütlenmelerin zeminini kuvvetlendirmiş olsa da siyasi partiler hâlâ halk ile iktidar arasındaki en önemli köprü konumunda. Partiler, toplumsal yaşamın farklı alanlarından süzülen talepleri bir siyasi program, bir iktidar programı içinde bütünleştirme olanağına sahip. Faaliyet açısından sunduğu yasal olanakların yanı sıra siyasi partiler yurttaşlara eni konu belli, herkesin kendi hak ve sorumluluklarının ayırdına varabileceği tüzüklere sahip. Nerede yanlış, nerede doğru yapıldığına, toplumsal desteğin sağlanıp sağlanmadığına ilişkin en ölçülebilir ve denetlenebilir yapılar siyasi partiler.

Bu noktada, seçimler başlığını açmak gerekiyor. Seçimlerin, özellikle sosyalist bir parti için ne kadar önemli olduğu sorusu maalesef hâlâ tartışılabiliyor. Mevcut düzen koşullarında ve fakat ona karşı mücadele etmek üzere bir araya gelmiş/örgütlenmiş insanlar, elbette parti çatısı altında bir araya gelmek zorunda değil. Bunun başka yol ve yöntemleri şu ana kadar olmuştur, bundan sonra da olacaktır. Ancak, “taraf” kelimesinden kökünü alan “parti”yi bir örgütsel tercih olarak benimsemiş insanlar için, emekçilerin ne kadarını taraflaştırabildiklerini test edecekleri en önemli göstergelerden biri seçimler. Elbette tek gösterge değil ancak en önemlilerinden biri…

Dahası ve belki de pek tartışılmayanı, düzenin kendini hangi araçlarla meşru kılmakta olduğu sorusu… Yani, bunca adaletsizliğe ve sömürüye rağmen, bu düzen neden ve nasıl ayakta kalmayı sürdürüyor? Bu sorunun tek bir yanıtı bulunmuyor. Yanıtlardan biri, silahların büyük oranda düzen sahiplerinin denetiminde olmasıdır. Bir diğer yanıt, sermaye düzeninin, halkın büyük bölümünü öyle ya da böyle öngörülebilirlik ve istikrar vaadiyle razı etmesi; “benden sonrası tufan” fikrine ikna etmesidir. Ama en az ilk ikisi kadar önemli bir yanıt da başta emekçiler olmak üzere, toplumsal mücadelenin bir sonucu olarak kazanılmış seçimlerin bir meşruiyet kaynağı haline gelmesidir. Bu bakımdan; geçmişte yaşanmış, bize halen birçok konuda kılavuzluk yapan ancak seçimlerin düzen açısından şimdiki gibi bir meşruiyet kaynağı haline gelmediği koşullarda meydana gelmiş devrimleri öne sürerek bir seçim tartışması yapmanın, olgulardan uzaklaşmak anlamına geleceği açık olsa gerek. Hele o devrimcilerin halkı temsil edebilecekleri her fırsatı kolladıklarını, bu fırsatları yaratabilmek için mücadele ettiklerini bilmemek veya bilmezden gelmek abesle iştigal etmek değilse nedir?

Olgular bize, sermaye düzeninin kendi meşruiyet kaynaklarını çoğalttığını ve sosyalizmin bu (pek de yeni olmayan) koşullarda yanıt üretme zorunluluğu olduğunu gösteriyor.

Ve biz Marksistiz ve Marksizmde olgular esastır…

***

Kitlesel sosyalist partiye duyulan ihtiyaç, siyaseti kitlesel ölçekte yapmaya ilişkin de bir ihtiyaç aynı zamanda.

İleri Haber’de bir yıl kadar önce yayımlanan “‘Ciddi’ sosyalizm” başlıklı yazım Lenin’den şu alıntıyla başlıyordu: “Siyaset, milyonlarca erkek ve kadının olduğu yerde başlar. Binlerce değil milyonlarca insan neredeyse, ciddi siyasetin başladığı yer de işte orasıdır.” Siyasetin, tanımı gereği, kitlelerle ilgili olduğunu bilmek için bu alıntıya ihtiyacımız yok elbette. Yaşadığımız hayatın her anı bunu bize kanıtlayacak onlarca örnek sunuyor.

Yukarıda parti kavramının, “taraf” kelimesinden kökenini aldığını belirtmiştim. Siyaset de taraflaştırmayı konu ediniyor. Ancak, kitlesel ölçeği gözetmeme, daha da mühimi iktidarın nasıl ele geçirileceğine odaklanmama sorununun en çıplak yansıması “taraflaştırma” kavramının ele alınışında karşımıza çıkıyor. Başka hiçbir hareketten beklenmeyen şekilde ve yoğunlukta, sosyalist hareketin hitap ettiği kesimleri sosyalizmin kimliğine, karakterine, kavramlarına, tarihsel referanslarına göre taraflaştırması isteniyor. Zaten faaliyetini büyük oranda bu kimlik, karakter, kavram ve tarihsel referansları tekrarlamaya indirgemiş olan sosyalist hareket, şu ana kadar yaptıklarında ısrar edip giderek daha az kesime hitap edebilir hale geliyor. Daha az kesime hitap ettikçe, onların beklentisi de aynı konularda keskinleşmek oluyor ve içinden çıkılamaz bir döngünün içine hapsolunuyor. Giderek daralan çember, ister istemez muhafazakârlaşma, dogmatizm ve arayışçılıktan uzaklaşma anlamına geliyor.

Öyleyse bu döngü kırılmalı...

Kitlesel sosyalist partiye duyulan ihtiyaç, emekçilerin hangi temel sorunlar ve bunlar için üretilmiş talepler etrafında taraflaştırılacağını tespit etmekte, bunların halkçı* bir üslupla ifade edilebilmesinde, güven veren bir yapı içinde örgütlülüğün geliştirilmesinde cisimleşiyor.

——

* Halkçılık tartışması için bkz:

https://ilerihaber.org/yazar/devamliliklar-ve-sicramalar-tanil-boraya-yanit-138679

——

Dizinin sonraki yazısı: Kitlesel sosyalist parti: Risk