“Siyaset, milyonlarca erkek ve kadının olduğu yerde başlar. Binlerce değil milyonlarca insan neredeyse, ciddi siyasetin başladığı yer de işte orasıdır.”*
‘Güleryüzlü sosyalizm’, Türkiye İşçi Partisi’nin eski liderlerinden Mehmet Ali Aybar tarafından dile getirilmiş bir sözdü. Sosyalizmin asık suratlısı olur mu, Sovyetler Birliği Çekoslavakya’ya müdahalesinde haklı mıydı, reel sosyalizm bürokratik miydi gibi bir dizi soru etrafında, Aybar’ın bu sözü son 50 yılda çok tartışıldı.
Bu yazıda sosyalizmin çehresini çekiştirme niyetim yok. Sosyalizmi değil sosyalistleri, çehreyi değil zihinleri, zihin dünyasını, geçmişi değil bugünü tartışmak istiyorum.
Türkiye’de sosyalizm “ciddi” bir siyasi hareket mi?
“Ciddi” derken, asık suratlılığı kastetmediğim açık olsa gerek. “Endişe verici”, “asık suratlı” veya olumsuz bir anlam taşımamakla birlikte “ağırbaşlı” bir sosyalizmden de bahsetmiyorum.
Sosyalizm deyince, gerçeklikle ilgili olan, güvenilir, ayakları yere sağlam basan, deyim yerindeyse “boş işlerle uğraşmayan” bir siyasi hareket ve onun kadroları mı aklımıza geliyor? İlgilendiğim soru bu aslında…
***
Sosyalist siyasetin ciddi olma ölçütünü, yazının başındaki alıntı sade bir şekilde veriyor. Söz ve eylem ürettiğin konular nüfusun ne kadarını ilgilendiriyor? Enerjini neye harcıyorsun?
Türkiye’de sosyalist kadrolar, son 40 yılın çok büyük bir bölümünde kendi sorunlarıyla ilgilendi. 1980 askeri faşist darbesinden yaklaşık olarak 1990’ların ortasına kadar oldukça anlaşılabilir bir kaygıydı bu. Hayatta kalmak, birinci öncelikti.
Ama o kadar… Oysa bizde ne oldu? 90’ların ortasından itibaren gelen her yeni kuşak bir sonrakine hayatta kalmanın şifrelerini; düşenlerin, yalpalayanların, sapanların zaaflarını; hayatta kalamayanların tedbirsizliklerini anlattı durdu.
’80 ve ’89-91 yenilgilerinin faturası yanlış yerlere kesildi. Kim uydurdu bilinmez; deformasyonun “kontrolsüz büyümeden” kaynaklandığı tezi kulaktan kulağa yayılıp durdu. ’80 öncesindeki esas sorunun, kitle gücünü iktidar hedefine yönlendirememek olduğu bir türlü akla gelmedi. Genç kuşaklar, “kitle kuyrukçusu”, “kitle fetişisti”, “büyük siyaset” öcüleriyle korkutuldu. “Halkçı” bir üslup, “avam” oldu, “popülist” oldu, yeri geldi “varoş” oldu, tukaka oldu.
Siyaset kitle ölçeğinde ciddileştiğine göre, sosyalizm kitle hedefinden koptukça gayriciddi bir hale büründü. Ayakları yere basmaz oldu. Hakikatle bağı koptu. Önce birkaç yüz bin, sonra birkaç on bin ve nihayet birkaç bin kişinin birbirine konuştuğu bir hitabet sanatına dönüştü.
“Sanat için sanat” kötüydü ama “sosyalizm için sosyalizm”, ”örgüt için örgüt” pek güzeldi…
Olan siyasete oldu ve apolitik bir sosyalizm türedi:
Toplumun geniş kesimlerini ilgilendiren bir sorun mu var; sorunu ortaya çıkaran kaynakla ilgilenme, ortaya konan çözümlerin olası ne gibi handikapları olabileceğine yönel. Taraflaştırma; zaten senden bağımsız şekilde oluşan taraflaşmaya not ver.
Bugün emekçiler büyük bir saldırıya mı uğruyor; istersen yakın ama asıl olarak daha büyük saldırıların başkaları tarafından yapılacağını vurgula.
Taleplere değil genel geçer reçetelere yoğunlaş.
Kendi örgütünden gayrı bütün toplumsal örgütlenmeleri bir tehdit olarak bellet.
İttifak, iş birliği, kitle faaliyeti, kitle örgütü gibi siyasetin temel araçlarına rezerv koy.
***
Nerede yaşıyorsan, öyle düşünüyorsun. Maddi yaşamın ihtiyaçlarını, ihtiyaçların da keşiflerini belirliyor.
Kitle ölçeğini kaybedince, tanımı gereği, siyasi düşünemiyorsun. Milyonlarca değil binlerce insanın olduğu yerde nefes alıp veriyorsan, azı yetiyor. Keşfetmen, icat etmen, öncülük yapman, yeniyi araman gerekmiyor.
***
Bu yazı, siyasi dengelerin değişmeye başladığı, giderek daha fazla yurttaşın yeniye yöneldiği bir tarihsel an’da olduğumuzun bilinciyle, sosyalistleri “ciddi” olmaya davet etmek amacıyla yazıldı. Bir daha da yazılmamalı, yazmaya ihtiyaç duyulmamalıdır.
Sosyalistlerin gündemi, kitle ölçeğidir, siyasettir. ’90’ların ortasında çoktan bitmiş olması gereken tartışmalar artık kapanmalıdır. Çağrı, bir dönemi kapatanlara omuz verme, olmuyorsa yol verme çağrısıdır.
Sosyalizme siyaset, siyasete sosyalizm damga vurabilir. 2021’de artık vurmalıdır…
* V.I.Lenin - Rusya Komünist Partisi (Bolşevik) 7. Olağanüstü Kongresi - Merkez Komitesi’nin Siyasi Raporu
https://www.marxists.org/archive/lenin/works/1918/7thcong/01.htm