Başkanlık ve kan siyaseti

Kılıçdaroğlu TOBB Genel Kurulu’nda konuştu: “Böyle bir başkanlık sistemini kan dökmeden getiremezsiniz”.

Gerici basın üzerine çullandı haliyle. Kılıçdaroğlu, huzur içerisindeki ülkemizde iç savaş çağrısı yapıyormuş! Hoş, kendisi bugün-yarın sözlerim yanlış anlaşıldı diyerek çark eder. Ancak önerme sözün sahibini de içerecek bir biçimde doğru.

Bazı olgular açıkça görülebilir olmasına, gizlenmek için hiç de çaba sarf edilmemesine rağmen bilerek ve isteyerek görmezden gelinebilir. Kan dökülmesi işte tam da bu kategoriye giriyor.

CHP Genel Başkanı yeni keşfetmiş olabilir. Ancak açıktır ki sarayın 7 Haziran’a çok az kala Diyarbakır mitinginde başladığı ve sonucunda hükümet kuramadığı seçimden itibaren hızlandırdığı temel yöntem kan dökmektir.

***

AKP ve aynı anlama gelmek üzere Erdoğan, iktidar olmanın önemli bir kuralını çok iyi biliyor: Her dönemde kendine zor da olsa yapılabilir bir hedef seçersin. Etrafın düşmanlarla sarılıdır ve tabanını bu düşmanlara karşı pozisyon almaya zorlarsın. İttifaklar ve düşmanlar hedefe göre değişir elbette.

Hedef anayasal diktatörlük olunca yöntem de buna uygun haliyle.

Basını tamamen kontrol altına alacaksın. Direnen mi var? Gelsin hapis cezaları, suikastlar.

Tepkiler büyümemeli ki düşman kendisini güçlü hissetmesin. En ufak bir eylem bile şiddetle bastırılmalı, nerede ve nasıl patlayacağı belli olmayan bombalar insanları sokaktan uzak tutmalı.

Düşmanın kafası da karıştırılmalı. Bir önceki dönemin ittifakları bizzat iktidar tarafından kötü ilan edilmeli.

Değişiklik henüz olmadan fiilen uygulamaya geçilmeli. Meclis dondurulmalı, milletvekilleri hapse tıkılmalı, başbakanlık kurumu ayağa düşürülerek ortadan kaldırılmalı.

Eğer olur da bir gün bütün bunları kan dökmeden yapabilecek bir yobaza rastlarsanız, başınızı yukarı kaldırın. Güneşin batıdan doğduğunu, doğudan battığını göreceksiniz.

***

Başa dönelim.

Kılıçdaroğlu’nun sözleri hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak şekilde doğrudur.

Ancak ortada bir eksik vardır. Sözün sahibi de, bilerek veya bilmeyerek bu denklemin göbeğindedir.

Havuz medyası tek haber alma kaynağı haline getirilirken alternatifini üretmeyerek…

Sokaklar bizzat devlet görevlileri tarafından terörize edilirken sokağı önemsemeyerek…

Üstüne bir de milletvekillerinin tasfiyesini onaylayarak…

Haliyle kendisinin durum tespitinin de şikayetinin de bir değeri kalmıyor.

Kan siyasetini durdurmak için denkleme dışarıdan müdahale etmek gerekiyor.

Türkiye siyaseti bir kez daha sosyalistleri göreve çağırıyor.