Öncesini de ekleyebiliriz ancak özellikle darbe girişiminden itibaren tüm basın organları hep birlikte Gülen Cemaati'nin nasıl yayıldığını ve yerleştiğini tartışmak ile meşgul.
Anlatanlar ise elbette darbe girişimi tertipleyen cemaatin en güçlü olduğu dönemde dahi sözünü sakınmayan solcular değil. Konuşan istinasız herkes mağdur. Cemaatle ilgili söz söyleyecekseniz, beklenilen tek nitelik mağdur olmak.
Cemaatin organize ettiği davalarda hukuksuzca yargılanmış olanların mağduriyetinin bu kadar sık vurgulanması bir nebze anlaşılabilir. Sonuçta TSK'da en üst basamaklara tırmanmak için çok önemli işlev gördü bu davalar. Peki ya diğerleri?
İstisnasız hepsi bir dönem bu gerici ve amerikancı yapının parçası veya açıktan destekçisi olmuş gerici ve amerikancı kişiler. Kimisi en başlardan beri içerisinde ancak ne hikmetse son dönemde anlamış asıl amacını. Kimisi vicdanı tarafından aldatılmış. Kumpas davalarının icracıları da burada, Ergenekon'un savcısı da. Kalanına da herhalde kendi geçmişine küfretme sırası gelmemiş henüz.
Bir yandan da bunların içinde hala Fetocu olanlar tespit edilmeye çalışılıyor. Siyasi iklime inanılmaz bir sorumsuzluk pompalanırken elbette bu da zorlaşıyor. Elimizde nedenleri ve sonuçlarının çok da kurcalanmaması istenen, isteyenin kandırıldık diyerek sıyrılmaya çalışabileceği bir örgüt ve onunla ilişkili bir siyasi iktidar var.
Bu durumda Fethullah bir dönemin trafik canavarından farksız hale geliyor. Amacı kötülük saçmak olan bir adam var. Bu adam büyü yapıyor, cinleri kullanıyor. Bir de buna zamanında kanmış olanlar var. Yapmışlar bir eşeklik, trafik canavarına uymuşlar ve hiçbir cezai sorumlulukları yok.
Sonuç olarak AKP'nin yaptığı sadece cemaatin isminin, liderinin ve bilinen kilit isimlerinin medyada afişle edilmesi ve düşman olarak ilanından ibaret. Örgütün bu haliyle Türkiye'de devam etmesi, etkili olması imkansız hale geliyor. Ancak Yalçın Akdoğan'ın açıklamalarından da görüldüğü üzere muadillerine hiçbir kapı kapatılmıyor.
Bu durumun doğal sonuçlarından birisi Fethullah Gülen ismi yerin dibine batırılırken onun takiye tarzının ve kadro namına şimdiye kadar biriktirdiklerine başka bir mecrada akma olanağı sağlanmasıdır.
Şimdi açık açık ABD'ye saydırıp Avrupa'ya bol keseden sallayanların iktidarlarını sürdürebilmek için kapalı kapılar ardında emperyalistlerle sıkı bir pazarlık içerisinde olduğu sır değil. Pazarlığın tüm tarafları şu veya bu iktidarla bir şekilde bu zorbalık düzeninin devamlılığından yana olduğuna göre Fethullah'ın kendisi değil ama oluşturduğu "kullanışlı" yapı kendini değiştirerek devam edecek. Pazarlık masasında bunun da yer aldığı kesindir.
Pazarlığın sonuçlarını, kimin kalıp gideceğini kestirmek için henüz erken. Ancak şunu söylemek kehanet olmayacaktır: Yakın zamanda yeni bir dini liderle ve yeni yüzlerle yepyeni bir "hizmet" hareketine hoş geldin denileceğini, iktidar ve muhalefet ile birlikte tüm memlekette selamlandığını göreceğiz.
Dinciliğe, piyasacılığa, amerikancılığa ve tarikatların yozlaştırıcı kültürüne dair tek laf edilmeden bu konunun ele alınmasının doğal sonucu budur.
Sola ve sosyalistlere düşen görev; hem bu dönemde siyasal olarak etkili olmanın yollarını aramak, hem de bununla bağlantılı olarak Fethullah meselesinin ideolojik yönünü net bir biçimde vurgulamak olacak.