Yargılanan gazeteciler ve 'zedelenen itibarlar'

Ülkemizde mesleki faaliyetleri sebebiyle en fazla yargılananların başında gazetecilerin olduğunu söylemek abartılı olmayacaktır. Sosyal medyada birkaç saat geçirdiğinizde veya kısa bir araştırmayla bu konuda çok sayıda veriye, günlük habere ulaşmak mümkün. "Press in Arrest Ekim 2020 Basın Özgürlüğü Raporunda" Ekim ayında Türkiye’de; en az 7 ilde görülen 45 basın davasında, en az 74 gazeteci yargılandı. Yargılanan 74 gazeteci ile ilgili davalarda savcılıklar, 3 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ve toplam 321 yıl 6 aydan, 916 yıl 4 ay 15 güne kadar hapis cezası talep ettiler.

Van'da biri hayatını kaybeden iki yurttaşın yaşadığı işkence ve kötü muameleyi haberleştirdikleri için Adnan Bilen, Cemil Uğur, Nazan Sala tutuklanalı bir ay oldu. Sadece geçen hafta 5 gazeteci cumhurbaşkanına hakaret suçlamasıyla yargılanırken, bunlardan Disk Basın-İş YK üyesi Ali Ergin Demirhan hakkında sosyal medya paylaşımları gerekçe gösterilerek, İleri Haber'in 2017 yılında Genel Yayın Yönetmenliğini yapan Emre Yağan hakkında ise görev yaptığı dönemden üç yıl önceki haberlerden dolayı her biri hakkında ayrı ayrı 1 yıl 2 ay 17 gün hapis cezasına hükmedildi.

Gazeteci Ender İmrek, Emine Erdoğan’ın kullandığı ve 50 bin dolar değerinde olduğu iddia edilen Fransız marka çanta ile ilgili yazısı sebebiyle yargılanırken, Müyesser Yıldız 5 ay, Aziz Oruç ise 11 aylık tutukluluğun ardından tahliye edildi. Birkaç sayısal veri ve yakın zamanda yapılan yargılamalardan sadece birkaç örnek basın emekçilerin yaşadığı yoğun baskıyı açık şekilde ortaya koyuyor.

Bu denli yoğun baskı ve tehdidin asıl nedeni yandaşlığı tercih etmeyen, bağımsız ve eleştirel gazeteciliğe emek veren basın emekçilerini "hizaya sokma" isteği ve çabasıdır. Yaratmak istedikleri gazeteci profili, maliye ve hazine bakanının kişisel sosyal medya hesabından yayınladığı istifa beyanını 24 saat boyunca görmeyen-duymayan-söylemeyen bir profildir. Ana akım medyayı ve arkasındaki sermaye gücünü tamamen hizaya sokan siyasi iktidarın, yandaş kılamadığı gazetecileri tutuklama ve yargılamalarla yıldırma, korkutma ve susturma niyetinde olduğu tartışmasız bir gerçek.  Muhalif basın kuruluşlarına yönelik erişim engelleme, basın ilan kurumundan ilan yasakları, basın kartına yönelik engellemeler, tazminat davaları  ve daha birçok zorlayıcı yaptırım da elbette unutulmamalı.

Bakırköy 6. Asliye Hukuk Mahkemesinde 12 Kasım 2020 tarihinde duruşması yapılacak bir dava ise gerek tarafları gerekse içeriği bakımından diğer yargılamalardan farklı bir içeriğe sahip. Demirören Medya Grubu binasında taşeron bir firmada güvenlik görevlisi olarak çalışan Zeynep Tüzer isimli çalışan kendi beyanıyla "yönetim katından ayakkabısıyla geçtiği" gerekçesiyle geçen mayıs ayında işten çıkartılmış, bu olay İleri Haber, Tele1, Medyakoridoru, aykiri.com.tr ve ajanspress gibi haber sitelerinde yer alarak gündeme gelmişti. (https://ilerihaber.org/icerik/demiroren-medyada-kadin-calisan-yonetim-katindan-ayakkabilariyla-gectigi-icin-istifaya-zorlandi-112988.html )

Önümüzdeki günlerde duruşması yapılacak dava ise işten çıkarılan kadın çalışanın açtığı iş davası değil, Demirören Medya Grubu'nun bu olayı gündeme taşıyan haber siteleri ve işten çıkarttığı çalışan aleyhine açtığı toplam 275.000 TL tutarlı "manevi tazminat" davası. Evet yanlış okumadanız, işten çıkarılan işçiye ve bu olayı gündemleştiren haber sitelerine tazminat davasını açan işveren konumundaki bir başka "basın kuruluşu". Bu davadaki bir diğer gelişme ise davacı Demirören Medya Grubu'nun duruşmadan önce dava dilekçesinde davalı olarak yer verdikleri aykiri.com.tr ve ajanspress yönünden açılan davadan hiçbir gerekçe sunmaksızın feragat etmeleri oldu. 

Bu dava, sonucundan ne olursa olsun şimdiden basın tarihine kara bir leke olarak geçecek niteliktedir. Tekel konumunda olan bir medya kuruluşunun, işten çıkarttığı bir çalışanının beyanlarını gündeme taşıyan haber sitelerinden yüksek miktarlarda tazminat talep etmesinin mesleki etik açıdan değerlendirmesi gazetecilerin takdirinde olup, hukuki değerlendirilmesi ise bizim açımızdan yok hükmünde olduğudur. 

Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi uyarınca; "1.Halkın bilgi edinme hakkı uyarınca, gazeteci, kendi açısından sonuçları ne olursa olsun, gerçeklere ve doğrulara saygı duymak ve uymak zorundadır. 2. Gazeteci; bilgi ve haber alma, yorum yapma ve eleştirme özgürlüklerini ne pahasına olursa olsun savunur. 5. Gazeteci; temel bilgileri yok edemez, görmezlikten gelemez ve metinlerle belgeleri değiştiremez, tahrif edemez."

Söz konusu haberle Demirören Medya Yatırımları A.Ş'nin "gerçek dışı itham ve iftiralarla kamuoyunun yanıltılarak itibarının zedelendiği" ileri sürülüyor. Bir basın kuruluşunun itibarı haksız şekilde işine son verdiği çalışanının yaşadıklarını anlatmasıyla değil, bir bakanın istifa açıklamasını 24 saat boyunca talimat gelmediği için haberleştirememesiyle zedelenir.