“Yetmez ama evet”ten “korkunç ama evet”e...

Meclis’teki dokunulmazlıklarla ilgili komisyonun son toplantısında HDP’li vekillerin linç edilmesine varan saldırının görüntülerini izledikten birkaç saat sonra, HDP komisyondan çekildiğini açıkladı.

Çok geçmeden, çoğu HDP’li olan vekillerin dokunulmazlıklarının kaldırılması tasarısı “oybirliğiyle” kabul edildi.

***

Önce söz konusu tasarı ile ilgili bir bilgiyi aktaralım.

Tasarıya göre aslında dokunulmazlıklar kaldırılmıyor, sadece bazı fezlekelerin Meclis’e getirilmesi için dokunulmazlıklar geçici bir süre askıya alınıyor.

İkinci olarak, tasarı sadece geçmişteki fezlekeleri kapsıyor. Yani tasarı Meclis’ten geçip yürürlüğe girdikten sonra bir AKP’li vekil hakkında fezleke hazırlansa bile, dokunulmazlık zırhı o vekili korumaya devam edecek.

Bu arada, tasarı kabul edilirse sadece mevcut fezlekeler için işletilebilecek. Yani suç geçmişte işlenmiş olsa bile, AKP’lilere dönük bir fezleke şimdiye kadar hazırlanmamışsa, bundan sonra hazırlansa da işleme alınmayacak.

Kısacası, tasarının gerekçe bölümünde de açıkça belirtildiği üzere, AKP’nin tasarısı doğrudan doğruya HDP’li vekillerin dokunulmazlıklarının kaldırılmasını ve yargılanmalarını, belki de hapse atılmalarını sağlıyor.

CHP’nin “korkunç” deyip “evet” oyu verdiği tasarı budur.

***

7 Haziran seçiminin ertesinde Türkiye’nin bir AKP/Saray darbesiyle karşı karşıya olduğunu sık sık yazdık. Bu darbenin hedefi ise, Erdoğan’a başkanlık yolunu açacak yeni anayasanın hazırlanması ve hayata geçirilmesiydi. Bunu parlamenter sistemin mevcut dengeleri içinde hayata geçirmekte zorlandığı ölçüde, AKP/Saray rejimi fütursuzca anayasayı ihlal eden ve hiçbir hukuki dayanağı bulunmayan dayatmalara başvurdu.

İşte HDP’li vekillerin dokunulmazlıkların kaldırılması bu dayatmaların ve hukuksuzluğu en açık örneklerinden biri.

Diğer bir deyişle, Meclis’te kurulan birçok komisyondan farklı olarak, dokunulmazlıkları görüşen komisyon, tam da Erdoğan’a başkanlık yolunun açılması amacıyla çalışıyordu.

CHP’nin “evet” oylarıyla işlettiği ve başarıya ulaştırdığı komisyon budur.

***

Bu komisyondaki tasarının CHP’nin öteden beri savunduğu “dokunulmazlıklar kaldırılsın” düşüncesiyle en ufak bir ortaklığı olmadığı ilk bakışta anlaşılabilir.

Öyleyse, CHP kanadından gelen nafile savunma çabalarına rağmen, şunu söylemekte ne yanlış vardır ne de haksızlık: CHP, sadece HDP’li vekillerin dokunulmazlıklarının kaldırılmasını ve yargılanmalarını öngören tasarıya “evet” oyu vererek, Erdoğan’ın başkanlığına giden yolu boylu boyunca açmıştır.

CHP, ülkenin dört bir yanında bu komisyonun niyetini ve kirli emellerini deşifre edip “hayır” fikrini örgütlemek yerine, “hayır dediler dedirtmem” gibi ahmakça bir tutumla Erdoğan’a başkanlığı altın tepside sunmuştur.

CHP, kendi ilerici ve aydınlanmacı tabanının özlemlerini, bu ülkenin cumhuriyetçi yurttaşlarının AKP karşıtı mücadelesini, Erdoğan’ın başkanlığı için payanda haline dönüştürmüştür.

***

Yaygın kanının aksine, CHP’nin altına imza attığı bu skandal, HDP’ye verdiği zararla ölçülmemelidir. Daha açık bir deyişle, kimse CHP’den HDP’yi korumasını beklememiştir. CHP’nin koruması gereken bir şey varsa, o da anayasal haklar, parlamenter sistem, hak ve hukuk, halkın iradesinin mecliste temsili gibi temel demokratik kaidelerdir.

CHP, HDP’yi değil, ülkeyi ve kendisine inanan yurttaşların anayasal hakkını korumakla yükümlüdür yani.

Oysa CHP, verdiği “evet” oylarıyla birlikte, Türkiye’deki kör topal parlamenter rejimi de sona erdirmiştir.

Ve daha önemlisi, CHP, kurucusu olduğu cumhuriyete, geri dönüşü neredeyse imkansız olan bir “içtihat”, bir “usül” kazandırmıştır: İktidar partisinin, hoşuna gitmeyen milletvekillerinin dokunulmazlıklarını kaldırabilmesi!

Eğer CHP, bu “içtihat” bir kez yerleştikten, bu “usül” bir kere kabul edildikten sonra, sıranın kendisine gelmeyeceğini, yarın tekme tokat ile tartaklanıp fezlekelerinin Meclis’e getirilmeyeceğini düşünüyorsa, yüzyılımızın en büyük akılsızlığından mustarip demektir.

***

Velhasıl, CHP ya büyük bir ihanetin parçası haline gelmiştir ya da izahı olmayan bir basiretsizliğin.

İki gündür, başta sosyal medyada ileri sürülen savunmacı argümanların ise ciddiye alınır yanı yoktur.

CHP, eğer söylendiği gibi, sonucu değiştiremeyeceği için “evet” oyu verdiyse, yani ülkenin en kritik uğrağındaki en can alıcı gündemde elinden bir şey gelmediğini itiraf ediyorsa hemen siyasetten çekilmelidir mesela.

CHP, “terörist” damgası yememek için “evet” oyu verdiyse, yarın “ateist” damgası yememek için de laikliğin kaldırılmasına “evet” oyu vermelidir mesela.

CHP, AKP’nin ülkeye dayattığı tasarılara “hayır” demeye korkar haldeyse, tuzağa düştüm diye yakınmayı bırakıp kendine başka meşgale bulmalıdır mesela.

Bu tür argümanlar, sahiplerini küçük düşürmekten başka bir işe yaramamaktadır zira.

***

Benzetmenin kendisi bile CHP’nin kararının taşıdığı vahameti anlatmaya yeterlidir: Nasıl ki AKP’nin ve Erdoğan’ın diktatörlüğe giden yolunun en pürüzsüz kilometreleri “Yetmez Ama Evet” ile aşılmışsa, bundan sonraki yolun adımları da CHP’nin “Korkunç Ama Evet” tavrıyla atılacaktır.

CHP, eğer bundan sonrasında telafi edici bir yol bulamazsa, cumhuriyetin kurucu partisi sıfatının yanında, cumhuriyeti yıkan parti sıfatını da taşıyacaktır.