Mustafa Özer
Büyümeden Ödün Vermeden Enflasyonu Düşürmek...!
İktidar ve ekonomi yönetimi çevrelerine göre enflasyonun düşme süreci, Mayıs 2024’ten sonra başlayacakmış. Yine aynı çevrelerin iddialarına göre enflasyon, büyümeden ödün verilmeden düşürülecekmiş. Ama bilindiği gibi -evdeki hesap her zaman çarşıya uymayabiliyor- ve bu kez de öyle olacak gibi! Neden mi? Açıklamaya çalışalım.
Büyümeden ödün vermeden enflasyonu düşürmek
İktidar ve ekonomi yönetimi çevrelerine göre enflasyonun düşme süreci, Mayıs 2024’ten sonra başlayacakmış. Yine aynı çevrelerin iddialarına göre enflasyon, büyümeden ödün verilmeden düşürülecekmiş. Ama bilindiği gibi -evdeki hesap her zaman çarşıya uymayabiliyor- ve bu kez de öyle olacak gibi! Neden mi? Açıklamaya çalışalım.
Yeni bir rant kapısı mı aralanıyor?
Yani anlayacağınız kamunun öncülüğünde ve yönlendiriciliğinde planlı bir kalkınma stratejisi oluşturmadan YTAK ve TKN ile ne sanayiyi dışa bağımlılıktan ne de Türkiye ekonomisini cari açık kolik olmaktan kurtarabilirsiniz. Zaten ...mış gibiden başka yaptığınız bir şey yok!..
Borçlan, borçlan nereye kadar?
Çünkü var olan borçlarımızı geri ödemek, bütçe açıklarını ve yaklaşan seçim nedeniyle artacak harcamalarını finanse etmek için korkarım ki TCMB para matbaası da yetmeyecektir.
'Vurkaççı paraya' gün doğuyor mu?
Başta cari açık olmak üzere, enflasyon, işsizlik gibi yapısal sorunları çözmenin yolu sadece ve sadece ülkenin getiri potansiyelini artırmak değildir. Bunu yaparak ancak ve ancak vurkaççı paraya gün doğurursunuz!
Enflasyon raporu ve enflasyon gerçekleri
Sizin anlayacağınız; enflasyonun yine esas mağdurları, kaybedenleri dar gelirliler, emekçiler iken esas kazananları ise rantiyeler ile imalat sanayinde tekelci güçlerini kullanarak kâr temelli fiyat belirleyen sermayedir. Ama enflasyon raporu yine gerçek nedenleri göz ardı ederek “vurun abalıya” demeye devam etmektedir.
100 yıllık Cumhuriyet!
Yüzde 70’lere dayanmış bir enflasyon; hızla yoksullaşan ve hayat pahalılığı altında ezilen geniş halk kesimleri; gelir dağılımı bozuk ve daha da bozulan bir toplum, ama 8-10 milyon rantiyenin yaşam biçimini; yedikleri, içtikleri, döktükleri, kırdıkları, giydikleri, sürdükleri vs. ile başarı hikayesi olarak dilinden düşürmeyen bir iktidar! 100 yıllık Cumhuriyet bu mu olmalıydı?
Yine fatura emekçilere çıkarılacak!
Ne yazık ki TÜİK’in kullandığı ağırlık ile en yoksul yüzde 20’nin gıda harcama payı arasında 10,4 puanlık fark vardır. Yani anlayacağınız TÜİK mevcut kurgusu ile TÜFE’yi en doğru biçimde hesaplasa bile, TÜFE’ye dayalı yapılacak ücret ve maaş düzeltmeleri gerçeği yansıtmaktan çok uzak olacaktır.
Dış kaynaksız yapamıyorum abi!
İktidarın dış kaynakkolik hale getirdiği Türkiye ekonomisi, hem bir yıl içinde ödemesi gereken çok kabarık dış borçlarını ödeyebilmek hem de 2023 için gerçekleşmesini öngördüğümüz en az 55 milyar dolarlık cari açığı finanse edebilmek için yoğun bir dış kaynak girişine gereksinim duymakta.