Dış ticarette neler oluyor: Sevinelim mi, üzülelim mi?
Türkiye sanayisinin dışa bağımlılığını kıracak politikalar uygulamadan cari açığı düşürmenin bir faydası olmayacaktır. Üstelik bu politikaların bu sorunları daha da ağırlaştırma potansiyeli vardır.
Son aylarda verilen cari fazlalar (Eylül-Ekim), düşme eğilimine giren dış ticaret açıkları “iktidarın” büyük bir başarı hikayesi olarak anlatılmaya, yansıtılmaya çalışılıyor. Oysa 1980’den beri uygulanan neo-liberal politikalarla sanayisi dışa bağımlı hale getirilmiş, girdi ve ara malı ithal etmeden üretemeyen bir ekonomi için bu durum büyük riskler oluşturmaktadır. Yani anlayacağınız; yine sevinelim mi, üzülelim mi ikilemi yaşayacağımız bir durumla karşı karşıyayız.
Dış ticaret açığı daralıyor:
İzleyen grafikte görüldüğü gibi dış ticaret açığı son aylarda düşmektedir. Doğaldır ki ülkemizin daha az dış ticaret açığı vermesi ve hatta bunu fazlaya dönüştürmesi olumlu bir gelişmedir. Ancak bu olumlu gelişmenin ne yazık ki sanayinin ithalat bağımlılığından kurtulması gibi Türkiye ekonomisinin yapısal sorunlarının çözülmesi ile ilgili olmadığını söylemek zorundayız. Bu durum geçici ve aşağıda göstereceğimiz gibi sadece ve sadece bütün emtia ve özellikle de enerji emtia fiyatlarında dünya genelinde yaşanan azalmalardan kaynaklanmaktadır. Ukrayna-Rusya, İsrail-Hamas savaşlarına rağmen başta petrol fiyatları olmak üzere enerji fiyatları ya gerilemekte ya da yatay seyretmektedir. Bu durumda yoğun enerji ithalatçısı olan Türkiye’nin ithalatının azalmasına neden olmaktadır.
Kaynak:Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verileri kullanılarak yazar tarafından üretilmiştir.
İthalatın yapısı tehlikeli bir biçimde tüketim malları ithalatı lehine gelişiyor:
Bu köşede defalarca yazmaya çalıştığım gibi, Türkiye ekonomisi 1980’den beri uygulanan neo liberal politikalar sonucu sanayisi dışa bağımlı, cari açık kolik -siz bunu dış borç kolik diye anlayın- el parasıyla saadet yaratmaya çalışan bir ülke durumuna getirilmiştir. Ne yazık ki en büyük ihracatçı sektörümüz olan imalat sanayi (2023 Ekim’inde imalat sanayinin payı %93,5), hammadde ve ara malı ithal etmeden üretemez, ihracat yapamaz durumdadır. Eğer Türkiye ekonomisinin mevcut durumunu veri alırsak, izleyen grafikte görüleceği gibi ithalatın yapısındaki gelişmeler oldukça olumsuz bir görüntü çizmektedir.
Kaynak: TÜİK verileri kullanılarak yazar tarafından üretilmiştir.
Grafikte açıkça görüldüğü gibi Ocak 2021’de toplam ithalat içerisindeki payı yüzde 83,86 olan hammadde (ara malı) ithalatı payı Ekim 2023’te yüzde 68’e düşmüştür. Buna karşılık yatırım malları ile tüketim mallarının ithalat payları bu dönemden itibaren artmaya başlamıştır. Ocak 2021’de yüzde 9,97 olan pay, Ekim 2023’te yüzde 15,69’a çıkmıştır. Aslında yatırım mallarının toplam ithalattaki payının artması ekonomimiz açısından iyi bir gelişmedir. Bu sayede artacak üretim ve ihracat sayesinde dış ticaret açığında kalıcı iyileşmeler sağlanabilir. Bununla birlikte yatırım mallarının toplam ithalattaki payı son aylarda durağanlaşmıştır.
İthalatın yapısında ortaya çıkan tehlikeli gelişme ise tüketim mallarının payının Ocak 2021’den itibaren sürekli artmasıdır ve esas üzerinde durulması gereken gelişme de budur. Bu ayda toplam ithalatta yüzde 6,13 olan tüketim malları ithalatının payı Ekim 2023’te yüzde 16,03’e çıkmıştır. Nasıl çıkmasın ki: Önce konut, sonra otomobil sektörlerinde yaratılan balon ve arkasından “asrın buluşu KKM” ile yaratılan 8-10 milyon arası yeni zengin ya ithal mal tüketmekte ya da yüksek ithal girdi kullanan yerli tüketim malları tüketmektedir. Otomobil ithalatında son aylarda görülen patlama bunun sonucudur. En büyük ihracatçı sektörümüz otomobil sektörü ne yazık ki artık büyük miktarlarda dış ticaret açığı vermektedir.
İthalat fiyatları düşmekte:
Bizim ülke olarak çok sayıda hastalıklarımızdan birisi de üstünkörü analizler, değerlendirmeler yapmamız. Dış ticaret açığı azalıyor mu önemli olan bu! Cari fazla veriyoruz mu sen buna bak! Oysa bunların gerisinde hangi dinamiklerin olduğunu merak bile etmiyoruz. Dış ticaret açığının azaldığını yukarıda gösterdik. Ama bu azalmada iki gelişmeye dikkat çekmek gerekir: İthalat miktarında azalma yok, ithalat fiyatları düşmekte ve ihracatta da miktar bazında artış yok, hatta azalma var ama azıcık da olsa fiyatlarda artma var. Yani aslında özünde değişen bir şey yok: Türkiye yine yüksek miktarda ithalat yapmakta, buna karşılık sadece ithalat faturası düşmektedir. İzleyen grafik ihracat ve ithalat fiyat endekslerindeki yıllık yüzde değişimi göstermektedir.[1]
Kaynak: TÜİK verileri kullanılarak yazar tarafından üretilmiştir.
Grafikte görüldüğü gibi ithalat fiyatları Kasım 2020 ile Ocak 2023 arası dönemde sürekli artmıştır. Bu dönemde ortalama ithalat fiyat artış oranı yaklaşık yüzde 23’tür. Ama ithalat fiyatları Şubat 2023’ten itibaren sürekli düşmüştür. Buna karşılık Türkiye’nin ihracat fiyatları Ağustos 2020’den bu yana, Ekim 2020 hariç, Nisan 2023’e kadar sürekli artmıştır. Mayıs-Eylül 2023 döneminde 5 ay art arda azalan ihracat fiyatları Ekim 2023’te çok az da olsa (yüzde 0,08) artmıştır. Sadece Ekim 2023’e baktığımızda fiyat bazında ithalat önemli ölçüde azalırken, ihracat az da olsa artmıştır. İşte dış ticaret açığında azalmaların bir kaynağı budur.
Miktar bazında ithalat azalmıyor, ihracat artmıyor:
Tabii dış ticaretteki gelişmeleri fiyat kadar miktar açısından da incelemek gerek. İzleyen grafik ise ihracat ve ithalat miktar endekslerindeki gelişmeleri göstermektedir.[1]
Kaynak: TÜİK verileri kullanılarak yazar tarafından üretilmiştir.
Aralık 2020’de artmaya başlayan ihracat miktar endeksi, iki ay hariç (2021 Ocak ve 2021 Temmuz), Eylül 2022’ye kadar sürekli artmıştır. Ekim 2022-Ekim 2023 döneminde ise 6 ay artarken 6 ay azalmıştır. Temmuz 2023’ten beri de ortalama yüzde 5,48 artış vardır. Buna karşılık ithalat miktarı Mayıs 2022’den Ekim 2023’e kadar sürekli artmaktadır. Bütün bu gelişmeler ne yazık ki Türkiye’nin dış ticaretinde herhangi bir yapısal değişim olmadığını, gerileyen dış ticaret açıklarının ithalat fiyatlarındaki azalmadan kaynaklandığını göstermektedir. İthal ettiğimiz mal miktarı sürekli artmakta, buna karşılık ihraç ettiğimiz mal miktarı da azalmaktadır. Nitekim ihracatın ithalatı karşılama oranı da son dönemlerde artış eğiliminde iken (Kasım 2023’te bir önceki yılın aynı dönemine göre 8,2 puan artışla %79,5), enerji ve altın verileri hariç tutulduğunda bu oranda bir azalma (5,5 puan azalışla %95,2) söz konusudur. Bu durum enerji fiyatlarındaki geçici azalmanın bir etkisi olarak görülebilir. Yukarıda da vurguladığımız gibi başta enerji emtiaları olmak üzere global düzeyde düşen emtia fiyatları kaynaklı bu geçici durumu uygulanan politikaların başarısı olarak göstermek ve hele hele bunu semereli döngünün bir işareti saymak son derece yanıltıcı ve eksik bir değerlendirmedir.[1]
Öte yandan, daha önceki yazılarımızda sıkça vurguladığımız gibi, Türkiye ekonomisinde cari işlemler hesabı ile büyüme arasında çok yakın bir ilişki vardır. Cari açık büyümenin temel belirleyicisi konumundadır. Bu nedenle cari açığın azaldığı veya cari fazla verdiğimiz yıllar genellikle iktisadi büyümenin düştüğü yıllardır. Ayrıca iktisadi faaliyetteki yavaşlama, ithal girdi kullanımını da azaltarak bu sonuca yol açar. Nitekim ithalatın kompozisyonunda hammadde/aramalının payındaki azalma, bunun bir göstergesi.[2]
Bu nedenledir ki hem dış ticaret açığındaki azalmalara hem de ara malı ithalatının toplam ithalat içindeki payındaki düşüşlere sevinemiyoruz. Çünkü ekonomiyi yavaşlatarak veya en nihayetinde bir fiyat olan kurlarla oynayarak dış ticaret dengesini düzeltmeye çalışmanın bir kıymeti yok. Dolayısıyla Türkiye sanayisinin dışa bağımlılığını kıracak politikalar uygulamadan cari açığı düşürmenin bir faydası olmayacaktır. Üstelik bu politikaların bu sorunları daha da ağırlaştırma potansiyeli vardır. Kamu önderliğinde yeni bir planlı sanayileşme hamlesi başlatmadan, bu sorunların çözülemeyeceği son derece açıktır. Çözecek iradeyi gösterecek iktidarın oluşması için gelen yerel seçimler önemli bir fırsattır. Anlayana tabii!
[1] Dış ticaret miktar endeksleri fiyat sabit olmak koşuluyla dış ticaret miktarlarında meydana gelen değişimi ölçmektedir.
[2] Birim değer endeksi, ihracat ya da ithalat birim değerlerinde meydana gelen değişimin ölçüsüdür.
[3] Sayın Cumhurbaşkanının faziletli döngü diye ifade ettiği “semereli döngü”, uygulanmaya başlanan doğru bir politika önlemi sonrasında, bütün süreçlerin doğru politika önleminden olumlu etkilenmesi ile başta ilk doğru politika önlem olmak üzere, bütün makro politikaların olumlu etkilenmesidir.
[4] Bu azalma eğiliminin bir diğer nedeni de, Mayıs 2023 seçimlerine kadar kurların baskılanması sonucu imalat sanayinin bunu fırsat bilerek ithal ara malı/hammaddeye, amiyane tabirle, doymasıdır.