'Vurkaççı paraya' gün doğuyor mu?
Başta cari açık olmak üzere, enflasyon, işsizlik gibi yapısal sorunları çözmenin yolu sadece ve sadece ülkenin getiri potansiyelini artırmak değildir. Bunu yaparak ancak ve ancak vurkaççı paraya gün doğurursunuz!
Türkiye ekonomisi ile ilgili yapılan yorumlarda oydaşma sağlanan, belki iktidar ve çevresi hariç, konulardan biri Türkiye’nin çok acil ve yüklü miktarda dış kaynak gereksinimi olduğudur. 2023 II. Çeyrek itibariyle dış borç stoğumuz tamı tamına 475 milyar 768 milyon ABD dolarıdır. Eylül 2023 ile Ağustos 2024 döneminde, yani bir yıl içinde, döndürmemiz gereken kısa vadeli dış borç stoğu ise 210 milyar 998 milyon ABD dolarıdır.[1] Ayrıca seçim sonrasında sayın Mehmet Şimşek’in alelacele göreve getirilmesinin, özü değişmese de[2]; heterodoks politikalardan ortodoks politikalara geçişin temel nedeni de budur. Şimşek göreve geleli neredeyse 5 ay bitmek üzere. Ne Türkiye’nin acil dış kaynak gereksinimi çözüldü ne de halkımızı inim inim inleten enflasyonda düşüş var. Üstelik enflasyonda düşüş için, tabi onlar buna dezenflasyon diyorlar, 2024’ün ikinci yarısını işaret etmekteler.[3] Bütün bunlara rağmen özellikle uluslararası finans kapital çevreleri “Türkiye güzellemeleri” yapmaya başladılar bile![4] Oysa Türkiye ekonomisinin gerçekleri başka şeyler anlatmakta.
“Ustaya” rağmen vurkaççı para girişi sınırlı:
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) geçen hafta Eylül 2023 ödemeler dengesi istatistiklerini açıkladı. Verilere göre, bu yıl ikincisi olmak üzere, cari işlemler hesabı fazla vermiştir.[5] Bu duruma sevinsek mi üzülsek mi bilemedim: Çünkü ne yazık ki, Türkiye ekonomisi cari açık vermeden büyüyemeyen bir ekonomi durumunda. Ne zaman cari işlemler hesabı fazla verse ve/veya daralsa büyüme oranı da düşmektedir. Bunun en yakın örneği 2019’dur: 10 milyar 796 milyon ABD doları fazla verdiğimiz bu yılda sadece yüzde 0,9 oranında büyüyebildik. Neyse biz asıl konumuza dönersek, ne yazık ki Eylül 2023 rakamları sayın Şimşek’e rağmen yabancıların sermaye hareketlerinde pek bir değişme olmadığını göstermekte. Yabancıların sermaye hareketlerinde “Şimşek etkisi” olup olmadığını değerlendirebilmek için izleyen tabloyu hazırladık. Tabloda Şimşek öncesi ve sonrası 4 ayda yabancıların sermaye hareketlerindeki gelişmeler özetlenmiştir. Sermaye hareketleri olarak doğrudan yatırımlar ile sıcak para hareketleri esas alınmıştır. Bildiğiniz gibi bu sermaye hareketlerinden sıcak para hareketleri, namıdiğer vurkaççı para, kısa vadeli ve tamamen getiri odaklı olarak bir ülkeye girip-çıkan paradır. Girer ve getiriyi kapınca kaçar. Doğrudan yatırımlar ise gayrimenkul yatırımları ile gayrimenkul dışı doğrudan yatırımlardan oluşmaktadır. Gayrimenkul dışında kalan doğrudan yatırımları da hemen iş ve aş yaratan, ülkeye yararlı yatırımlar olarak algılamak yanlıştır. Çünkü bunların içinde finansal doğrudan yatırımlar olduğu gibi; doğrudan fiziki sermaye yatırımı yapan, var olan yerli şirketleri satın alan, ortak olan ve halihazırda var olan yabancı sermayeli bir şirkete kaynak sağlamak amacıyla gelen sermaye de yer almaktadır. Öyle her doğrudan yatırımı ülke ekonomisi için “hayırlı” görmemek gerekir. Bunlar içinde “en ideali” doğrudan fiziki sermaye yatırımlarıdır. Ağırlıklı olarak bankacılık ve sigortacılık yatırımlarından oluşan finansal doğrudan yatırımlar ise geldikleri yıl dışında, kâr transferleri ile ödemeler dengesine olumsuz etki yaptıkları gibi verdikleri kredilerde ağırlıklı olarak kendi ülke paralarını kullandıkları için yoğun para ikamesine, sizin bildiğiniz dolarlaşmaya neden olurlar. Sıcak para hareketleri ise hisse senetleri ile tahvil-bono’dan oluşan borç senetlerine yatırımlar ile yabancıların mevduatlarından oluşur. Bu amaçla ülkeye para sokanların temel amacı geldikleri ülke ile Türkiye arasındaki getiri farkı ile geldikleri zamanla gittikleri zaman arasındaki kur değişiklerinden kaynaklanan sermaye kazancı elde etmektir. Tabloda yer alan rakamlar milyon ABD dolarıdır.
Kaynak: TCMB verileri kullanılarak yazar tarafından üretilmiştir.
Şimşek öncesi 4 ay ile Şimşek sonrası 4 ayda toplamda hem doğrudan yatırımlarda hem de sıcak para girişlerinde azalma söz konusudur. Doğrudan yatırımlar 3 milyar 646 milyondan 2 milyar 246 milyona düşerken; sıcak para girişleri 12 milyar 533 milyondan 9 milyar 526 milyona gerilemiştir. Burada iktidarı ve finans kapital çevrelerini sevindiren gelişme ise sıcak paranın alt kalemleri olan hisse senetleri ile borç senetlerine net giriş olmasıdır. Bir başka deyişle Şimşek öncesi dönemde net çıkış gösteren bu sermaye hareketleri, net girişe dönüşmüştür. Ama öte yandan yabancıların mevduatlarındaki girişte ise ciddi azalma vardır. Şimşek sonrası dönemde gerçekleşen sermaye girişleri ne yazık ki Türkiye’nin acilen gereksinim duyduğu dış kaynak gereksinimini karşılayacak düzeyde değildir. Bu nedenledir ki kapı kapı dolaşılıp sermaye girişi sağlanmaya çalışılmaktadır. Oysa başta sayın Şimşek olmak üzere ülkeyi yönetenlerin bilmesi gereken önemli gerçekler vardır: Bu ekonominin acilen dışa bağımlılığını kırmak, kamu öncülüğünde yeni bir sanayileşme hamlesi başlatmak, insan hakları ve demokrasi konularında uygar toplumların standartlarına ulaşmak, demokratik cumhuriyeti yaşama geçirmek, jeopolitik risklere ve dış şoklara karşı makro iktisadi dengeleri sağlam bir ekonomi yaratmak ve her şeyden öncesi de sermayenin mutlak hakimiyetini öngören modası geçmiş neoliberal politikaları uygulamaktan bir an önce vazgeçmek gerekmektedir. Başta cari açık olmak üzere, enflasyon, işsizlik gibi yapısal sorunları çözmenin yolu sadece ve sadece ülkenin getiri potansiyelini artırmak değildir. Bunu yaparak ancak ve ancak vurkaççı paraya gün doğurursunuz!
[1] Rakamlara https://evds2.tcmb.gov.tr/index.php?/evds/serieMarket/collapse_36/5122/DataGroup/turkish/bie_odeayrsunum6/ linkinden ulaşılabilir.
[2] Aslında iki dönemde de uygulanan politikaların özü aynı: Reel ücretleri gerileterek iç talebi düşürmek ve bu yolla ihracatı artırmak. Sayın Nebati döneminde bu politikalar heterodoks diye adlandırılıyordu, şimdi ortodoks.
[3] Aslında onlar da biliyor ki bu dönemde enflasyonda düşüş büyük oranda baz etkisi kaynaklı olacak. Nitekim 2023 Haziran-Ekim döneminde aylık enflasyon oranları çok yüksek gerçekleşti (3,96; 9,49; 9,09; 4,75 ve 3,43). Bu yüksek endeks değerleri, fiyat artışlarının sürmesine rağmen, artış hızının yavaşlaması sonucunu doğuracak.
[4] Örneğin Deutsche Bank tarafından hazırlanan bilgi notunda “Türk yerel tahvillerinin 2024'te en iyi performans gösteren gelişmekte olan yerel tahvil piyasaları arasında olacağına inanıyoruz." görüşü belirtildi.
[5] Cari işlemler hesabı, AKP’nin iktidara geldiği Kasım 2002 ile Eylül 2023 döneminde geçen 251 ayın sadece 29’unda cari fazla vermiştir.