Önümüzdeki problemi çözebilecek miyiz?

En yalın şekilde ifade etmeye çalışayım: Haziran önümüze birçok yeni problem koydu, var olanları güncelledi. Sosyalizmin yakın geleceği, bu görevleri çözme kabiliyetiyle belirlenecek.

Sosyalist ideolojiyi benimseyen daha geniş bir küme içinde sosyalist devrim stratejisini program olarak benimseyen, bizim de dahil olduğumuz bir alt küme var. Ben sosyalist devrim programı açısından bu problemlerden birine, Leninist öncülüğün yeniden yorumlanma ihtiyacına geçtiğimiz hafta değinmiştim. Yeni bir önderlik tarzı gerekiyor. İçe dönük bir problemden bahsetmiyorum; öncülük tarzı bundan sonrasında ele alacağımız problemlerin çözümü için de gerekli ilk koşul oluyor.

Diğerlerini sıralayarak devam ediyorum.

Birincisi, Türkiye’de sınıf mücadelesi bugün acilen cephe tarzı bir oluşumu emrediyor.

Cephe, sosyalist devrimci hattımız açısından yepyeni bir sorundur. Daha önce Türkiye’de sosyalist devrimci hattın cephe deneyimi yoktur.

“Peki ya Yurtsever Cephe?” diyebilirsiniz tabii. Değerli bir zorlamaydı derim.

Cephe bugün hem siyasi program, hem kurduğu söylem, hem bileşenler, hem de toplumda yarattığı etki olarak daha ileri bir başlangıç olmak durumunda.

İkincisi, Haziran Türkiye’de ideoloji haritasına yepyeni girdilerde bulundu.

Tarihsel gelişimi içinde sosyalist devrim stratejisi, güncel siyasi mücadeleler içinde sırasıyla aydınlanma, yurtseverlik ve ardından cumhuriyetçilikle hemhal oldu. Hepsi sosyalizme içkin ideolojik motiflerin, sosyalist strateji bağlamında siyasi mücadelede içinde yeniden üretimi, stratejiyi hem zenginleştiren hem de genişleten olanaklar sundu.

Önümüzdeki problem, sosyalizm stratejisini özgürlükçü ve halkçı motiflerle siyasi mücadele içinde yeniden üretmektir.

Üçüncüsü, sınıf örgütlenmelerinin acil meseleleri.

Sınıfın içinde ağırlık ve temsiliyet kazanmak sosyalizm açısından 12 Eylül’den bu yana mümkün olmadı. Çok geniş bir külliyat ve dağınık deneyim birikimleri var tabii. Fakat “yeni” problemlerimiz geleneksel olmayan problemler olsa da aslında 90’lardan beri ajandamızda duruyorlar. Henüz gerçekleştirilemediği, deneyim hanesine yazılamadığı için hâlâ “yeni”ler.

90’lardan beri beyaz yakalı vs. kavramlarıyla tanışığız, Haziran öngününde de altını hep kalınca çizerdik vs. ama artık etrafından dolanacak bir yer kalmadı. Beyaz yakalıların yaratıcı örgütlenme modelleri ve odaklanmayı sağlayan girdilerle kendi siyasi ağırlıklarına paralel bir örgütlenme tecrübesi kazanmalarının yolunu bulmamız gerekiyor.

Etrafında dolanma olanağı kalmayan diğer eski konu, metropolde Kürt emekçilerinin örgütlenmesi. Haziran, altını kalınca çizdi, kentte emekçi birliğini sağlamadan daha ileri adımlar atmak zor.

***

Türkiye’de sosyalist devrimci hattın kendi geleceği önemli oranda, kendi tarihsel gelişimi açısından yeni olan bu problemlere verilecek yanıtlarla şekillenecek.

Zaman akıp gidiyor, hepsi acil, acilen müdahale etmek gerekiyor. Gerçekten acil ve “biz” Haziran sonrasında bir koca yıl kaybettik. Veya sosyalizmin geleceğini kazanma şansını bir yıl gibi görece kısa zaman sonrasında hızlıca elde ettik.

Sözümüzün ağırlığı ve değeri, geçtiğimiz yıl aynı şeyi söylememize göre “yarıya” düşmedi, daha da azaldı. Fakat sosyalist bir odağı dayanışmayla kurmak açısından olanaklarımız arttı!

Kuşkusuz Türkiye sosyalizmi “bizim” hattımızla sınırlı değil, kuşkusuz bu problemlerin çözümü sadece “biz”e bağlı değil.

Olanak ve risk buradadır. Sosyalizmin güncel problemlerine sosyalist devrimci stratejinin geliştireceği cevaplar, geniş bir sosyalist odağın oluşması ve çekim merkezi haline gelmesi için kritik önem taşıyor.

Yeni sosyalist odak anakronik bir Birinci Cumhuriyet programı ve ne olduğu hâlâ apaçık ifadesine kavuşmamış bir “radikal demokrasi” programıyla da mücadele edecek. Fakat mücadelenin odağında, AKP ve Erdoğan’da güncel ifadesini bulan sermaye sınıfına karşı mücadele yer alıyor.

Sosyalistlerin 2010 referandumunda yapmayı başardıklarını yeniden üretmenin yollarını bulmaları gerekiyor, tek gündeme “hayır” demenin ötesine geçerek...