Dünya Engelliler Haftası geliyor

Basit bir hesapla milyonlarca kişiyiz, engelliler ve biz aileleri, onların hakları için çalışan dernekler ve aslında böyle olmamalı diye düşünenler. “Nasıl olur da bu ülkede engelliler için hiçbir şeyi olumlu yönde değiştirmeye gücümüz yetmez?” diye düşünüyor insan.

Duyduk duymadık demeyin, önümüzdeki hafta Engelliler Haftası.

Zaten istemeseniz de haberiniz olacak, medyada yüzlerce afiş ve mesaj göreceksiniz konuyla ilgili. Bir de bazı çile ve eziyet haberleri.

Küçük bir tarama yapın, bir arama motoruna “engelliye” yazın ve ilk çıkan cümlelere bakın. Göreceklerinizden bazıları şunlar olacak; Engelliye rapor eziyeti, engelliye oy verme çilesi, engelliye açlık sınırının dörtte biri maaş.

Bütün bu eziyet ve çileli yaşam bir yanda sürerken engelliler haftasında yine etrafımızda müsamere tadında yapmacık gösteriler, siyasetçilerden belediye başkanlarından bol bol “bakın ben engellilerle ne kadar ilgiliyim” fotoğrafı, afişi göreceğiz. Bu toplumun ya da kamu kurumlarının, siyasetçilerin aslında engellilerin haklarına, yaşamlarına ne kadar değer verdiğini anlatmak için birbiriyle yarıştıklarına şahit olacağız.

Oysa hemen bir sonraki hafta yine ülkemizdeki engelliler erişilebilirlik sorunları dolayısıyla kaldırımlarda yürüyemeyecek, tek başlarına oy kullanmaları için gerekli rampa ve asansörler olmadığı için sandıklara kucakta taşınacak, okullarda istenmediği için hakları olan kaynaştırma eğitimlerinden yararlanamayacak, yasalara rağmen görme engelliler noterlerde kendi imzalarıyla işlem yapamayacak.

Engelli çocuklarımız yine okula kabulde sorun yaşayacak, her resmi işlem için raporlarını tekrar almamız ve onların gerçekten engelli olduklarını bir kez daha ispatlamamız istenecek, hayatlarına en ufak bir kolaylık getirilmezken anayasal hakları olan eğitim, sağlık, bakım gibi en temel alanlarda bile “çile ve eziyet” sürecek.

Basit bir hesapla milyonlarca kişiyiz, engelliler ve biz aileleri, onların hakları için çalışan dernekler ve aslında böyle olmamalı diye düşünenler. “Nasıl olur da bu ülkede engelliler için hiçbir şeyi olumlu yönde değiştirmeye gücümüz yetmez?” diye düşünüyor insan. Bir engellinin sokakta bile yürümekte güçlük çektiği bir ülke olma hali nasıl bu kadar kanıksanmış olabilir? Neredeyse her ailede bir engelli varken hem de… Öyle ya, çekirdek ailesinde engelli bir birey olmayanın bile akrabası var, arkadaşı var ve onların önlerine çıkartılan engeller yüzünden yolda bile yürüyemediğini, hak ettiği hiçbir desteğe ulaşamadığını hepimiz biliyoruz.

OECD-AB ve Türkiye verilerine göre, dünya nüfusunun yaklaşık %15’i engelli bireylerden oluşuyor. Yani dünyada 1 milyar engelli var. Dünyadaki “en büyük azınlık” engelliler, bu bizim ülkemizde de böyle. Ancak bizim pek çok ülkeye bakarak epey gerisinde kaldığımız birçok konudan biri de engelli hakları.

Örneğin AB ülkelerinde ilkokuldan sonra okulu bırakan engelli oranı %25. Bu oran İsveç’te %11’ ve Türkiye’de %60. Engellilerin yarısından çoğu okuma yazma bile bilmiyor. AB’de engellilerin %29,9’u yoksulluk riski altında, Türkiye’de bu oran %77,1.

OECD ülkelerinde engellilere ayrılan kamu yardımı gayri safi milli hasılanın %2’sini oluşturuyor. Bu oran Norveç, Hollanda gibi ülkelerde %5’lere kadar yükseliyor. Türkiye’de ise bu istatistiklere yaklaşamayacak kadar düşük.

Özetle ülkemiz bugünün koşullarıyla henüz bir engelli için insan onuruna yakışır bir bağımsız yaşam ve kendini gerçekleştirme imkânı vaat etmiyor maalesef.

Bu koşullar değişmedikçe Dünya Engelliler Günü de ülkemizdeki bu ikiyüzlülüğe karşılık yüzümüze yerleşen müstehzi bir gülümseme dışında bir etki yaratmıyor.