Bazı kararlar

Bir mutsuzun bir çocuğa verebileceği hiçbir şey yoktur, kendi mutsuzluğundan başka. Aksine mutsuzlar karşılarındaki en masumların kanını emen vampir gibi gözündeki ışığı, kalbindeki heyecanı, hayata dair tüm umutlarını emer. İlkokul öğretmenimden biliyorum, kendisinden ayrıldığım güne kadar ben de buna maruz kalmış bir çocuktum.

İzmir’deyiz, dört kadın ve bir çocuk adliyeden çıktık yürüyoruz. Aklımda az önce duruşma salonunda olanlar var. Bir de duruşma başlamadan hemen önce oğlumla baro odasından kovulmamız ama bu başka bir yazının konusu olacak.

Gün 24 Kasım Öğretmenler Günü. 

Bir öğretmenin otizmli üç çocuğa kötü muamele iddiası ile Ağır Ceza Mahkemesinde yargılandığı davanın duruşmasından çıktık, yürüyoruz. 

Aslında kibarcası kötü muamele, dümdüz söylersek işkence. Çünkü çocukların hiçbiri kendilerini ifade edebilecek dil becerisine sahip değil, yaşları küçük, otizmliler ve konuşamıyorlar.

Elbette herkes suçu kanıtlanana kadar masum, hem de doğduğu günkü kadar. Koridorda, yargılanan öğretmen, ona desteğe gelen arkadaşları, mağdur çocukların aileleri ve okul yöneticileri, STK başkanları, barodan arkadaşlar tıkış tıkış bir kapı ağzında bekliyoruz. Her zamanki gibi duruşma yine saatinde başlamıyor. 

Adliye içindeki kalabalığımız giriş kapısının bile tıkanmasına yol açınca polis memurlarından biri söylenmeye başlıyor. Diğeri onu sakinleştiriyor, sonradan öğreniyoruz ki onun da bir engelli çocuğu var. Benzer hayatlar yaşayanlar birbirinin halinden anlıyor.

Ülkemizdeki öğretmenlerin %83’ü yoksulluk sınırının altında bir gelirle yaşamını sürdürüyor. Öğretmenlerin %74’ü tatili evinde ya da köyünde geçiriyor, %85’i kiralarını ödemekte zorlandığını, %99’u öğretmenlik mesleğinin saygınlığının azaldığını söylüyor. 

Büyükşehirlerde öğretmenlerin refah seviyesi daha da düşüyor, trafik, stres, her biri kendi çocuğu konusunda uzman ebeveyn ve veliler derken öğretmenlik artık cazip bir meslek olmaktan da tamamen çıkmış durumda. 

Öğretmenlerin büyük çoğunluğu mutsuz ve umutsuz. Velilerin her 24 Kasım günü birbirleriyle yarışırcasına öğretmenleri hediyeye boğması sorunları çözmüyor hatta aslında sorunun da önemli bir parçası.

Bir mutsuzun bir çocuğa verebileceği hiçbir şey yoktur, kendi mutsuzluğundan başka. Aksine mutsuzlar karşılarındaki en masumların kanını emen vampir gibi gözündeki ışığı, kalbindeki heyecanı, hayata dair tüm umutlarını emer. İlkokul öğretmenimden biliyorum, kendisinden ayrıldığım güne kadar ben de buna maruz kalmış bir çocuktum.

Adliyeden çıktık, dört kadın, yürüyoruz. Şimdi gider bir yere oturur gelecekten bahsederiz, hayallerimizden… 

Bizden sonraya dair korkularımızdan ve belki de tüm bunlara dair gücümüzü birleştirip neler yapacağımızdan. 

Sonunda da bazı kararlar alırız mesela. 

Karar bir: Kovulduğumuz kapıları kırmamız gerekse bile gireceğiz hakkımız olan her yere. 

Karar iki: Çocuklarımızın geleceğini biz kuracağız, herkese ve her şeye rağmen. 

Karar üç: Bu ülke bizim, hiçbir yere gitmiyoruz.  
Biz aileleri ve otizmli çocuklarımız buradayız, var olmaya ve haklarımız için mücadeleye devam edeceğiz.