Doğal varlıklar, sermaye ve siyaset

İki hafta önceki yazıda inşaat sektörüne bir sermaye transferi olduğunu anlatmıştık. 21 Ekim Perşembe günü Merkez Bankası’nın 2 puan (200 baz puan) faizleri düşürmesi, bazı iktisatçılar tarafından sermaye aktarım sürecinin devamı olduğu şeklinde yorumlandı. Bu hafta başında üç kamu bankası (Ziraat Bankası,  Halkbank ve Vakıfbank) konut kredilerinde 2 puan faiz düşürdü. Bu hareket, iktisatçıların yukarıdaki yorumunu haklı çıkarır bir delil oldu. Faizlerin düşürülmesi, döviz fiyatları üzerinden Türk ekonomisinde büyük yaralar açsa da iktidar, inşaatçı sermaye fraksiyonuna ucuz kredi verme programını sürdürdü. İktidar, inşaat firmalarını sadece faiz indirimi yönünden desteklemiyor. Arazi tahsisleri, acele kamulaştırma kararları, pazarlık usulü ihaleler gibi yöntemlerle belli şirketlere açıkça kaynak aktarıyor. Saray dediğimiz iktidarın temel belki de tek öznesi, özellikle inşaat, maden ve enerji sektörlerine ayrı bir imtiyaz tanıyor ve burada da desteklenen şirketler aynı holdinglerin kuruluşları. İnşaat sektöründeki dev firmaların aynı zamanda turizm, enerji ve maden sektörlerinde de yatırımları var.

Küresel iklim krizinde en önemli varlıklar orman, temiz su ve temiz toprak varlıkları haline geliyor. Buna karşın Türkiye’de tam tersi istikamette bir yol çizilerek, bu alanlar tam da yukarıda belirttiğimiz nedenlerle sermayeye tahsis ediliyor. Ormancılık profesörü Erdoğan Altmış’ın verdiği bilgiye göre 2020 yılı itibarıyla ormanlardan verilen tahsis izni toplam 748 bin hektar alanı bulmuş durumda. Oysa 23 yılda (bu yılki yangınlar hariç)  yangınlarda kaybettiğimiz toplam orman alanı  210 bin hektar. Bu tahsisler, maden, turizm ve enerji sektörü için yapılmış görünüyor. İşin komik tarafı tahsis edilen alanlar fiili olarak orman alanından çıksa bile kağıt üstünde halen orman sahası göründüğünden orman envanterinden düşülmüyor. Böylece iktidar, propaganda alanlarına “artan ormanlarımız” argümanını eklemekte sakınca görmüyor.

Geçen ay, Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’nün yaptığı duyuruya göre “198. Grup İhale İlanı” adı altında 18 Ekim-12 Kasım arasında tam 578 parça arazinin maden işlerine tahsisi için ihaleye çıkılmış durumda. Bunlar içinde  ağırlıklı olarak Sivas-Erzincan bölgesinde siyanür ve sülfürik asitle kullanıma açılacak altın madeni tesisleri de var; Tekirdağ’dan Adana’ya, Erzurum’a kadar uzanan mermer ocakları da…

Tüm dünyada iklim krizi ağırlaşmış ve temiz su kıtlığı devam ederken iktidar su kaynaklarımızın daha da azalmasına neden olacak politikalarına devam ediyor. Bu politikalara acilen son verilmezse önümüzdeki 10 yılda dövizin artışı yerine su fiyatlarının artışını konuşacağız. Halihazırda temiz su kaynağımız çok azalmış durumda ve hepimiz biliyoruz ki su olmazsa doğada canlı yaşamı da olmaz.

Ekonomist dergisinin 2021 yılına ait “Türkiye’de en zengin 100 iş insanı ve ailesi” listesi geçen hafta yayınlandı. Bu listede Saray’a yakın olan “iş insanlarının” sırasının yükseldiğini görüyoruz. Kolin Holding patronu, 95’ten 91. sıraya yükselmiş. Kalyon Holding ile Cengiz Holding patronları eş bir büyüme içinde. Geçen yıl 42 ve 41. sırayı paylaşırken, bu yıl ikisi de 7 sıra atlayarak 35. ve 34. olmuş. Damat Albayrak’ın eski CEO’su olduğu Çalık Holding, 12 sıra birden yükselerek 36. olmuş. Listenin ilk sıraları ise değişmez şekilde Koç ailesi üyelerine ait.

Doğal varlıklarımız, ormanlar, su kaynakları, kıyılar tahsis edilerek bu grupların daha da büyümesi sağlanıyor. Ucuz krediler de bu şirketlere akıyor. Ekolojik kriz ile bölüşüm krizi beraber gidiyor. Siyaset, ülkenin kaynaklarını belli bir sermaye grubuna aktarırken, sermaye de doğayı acımasız şekilde tahrip etmekten geri kalmıyor. Suların siyanürle, kimyasal atıklarla zehirlenmesi, toprakların geri dönülmez biçimde kirlenmesi umurlarında değil. Bu bilinçli bir politikanın ürünü ve ekoloji, siyaset üstü değil artık; bizatihi siyasetin asli öznesi olmuş durumda.

Yeni bir Cumhuriyeti, sadece üretim ve bölüşüm ilişkileri temelinde değil aynı zamanda ekolojik, kimlikler karşısında eşitlikçi, laik, demokratik bir yapı üzerinden yeniden inşa etmeliyiz.  Cumhuriyet o zaman daha anlamlı olacaktır.