Balkanlar coğrafyası, bir Ortadoğu kadar olmasa da savaş ve vahşet dışında gündeme gelmez. Emperyal özne sömürgeleştirdiği topraklarda hep savaş görür, kan ve vahşet görür ve gerektiği yerde buna müdahale eder. Savaş beklentisi yaratmak, bu coğrafyaları vahşileştirmek, müdahalenin önünü açan en önemli hamlelerdir. Belki post-truth (gerçek sonrası) çağda bu çabalar kitleler tarafından kabul edilebilir ama en azından Marksistlerin bu tuzağa düşmemesi gerekiyor.
Yaklaşık sekiz ay önce bu köşede yayınlanan bir yazı da şimdikine benzer bir başlık taşıyordu: Bosna’da yeni bir savaş çıkar mı? O zaman da altını çizmiştik: Emperyalizm Balkanlar’da savaşla beslenir, savaş çıkacak koşullar olmasa bile bunu sürekli dile getirerek en azından kamuoyunu ve uluslararası diplomasiyi buna hazırlar.
Yazı yayınlandığında Bosna’da havalar ısınmıştı. Farklı siyasî gelişmeler doğrultusunda herkesin Bosna’dan çatışma haberi beklediği bir dönemdi ve biz çok kesin bir biçimde Bosna’da savaş çıkmayacağını, hali hazırda var olan dengelerin emperyalizmin bölgedeki çıkarlarını sağlama aldığını ve bu dengeler korunduğu müddetçe de emperyalizmin ne Balkanlar’da, ne de Bosna’da yeni bir savaşın çıkmasına sıcak bakmayacağını belirtmiştik.
Fakat ara ara Bosna ve Balkanlar’daki gelişmeleri bölgedeki birinci elden kaynaklardan değil de Vaşington veya Brüksel’deki kaynaklardan takip eden gazeteciler bölgeden sürekli “yaklaşan savaş” haberi yapar. Bunların arasında yurdum gazetecileri, siyasî analistleri de var. Hürriyet yazarı Verda Özer 3 Ekim 2016’daki yazısına çekinmeden şu başlığı atmış: “Her an Bosna savaşı çıkabilir”. Özer kaynaklarını sadece Vaşington ve Brüksel’le sınırlı tutmamış, bir de (kendi ifadesiyle) “Balkanlar konusundaki yazıları ve kitaplarıyla dünyaca tanınan bir uzman” olan Saraybosnalı bir gazeteciyle bir sene önce yaptığı bir mülakata referans vermiş. Bahsettiği gazeteci dünyaca tanınmışlığını bırakın, Bosna’da da çok tanınan bir isim değil. Al Jazeera Balkans’ta çalışan kendi halinde bir gazeteci. Kaldı ki, bahsettiği gazeteci (Verda Özer’in aktardıklarından anladığımız kadarıyla) “savaş çıkar” da dememiş ama Verda Özer bunu duymak istemiş, öyle aktarmış. Post-truth çağında bunlar serbest.
İlgimizi çeken bir başka yazı da 6 Haziran 2016 tarihinde New Statesman’de Timothy Less’in kaleme aldığı “The Next Balkan Wars” başlıklı yazı. Bu yazı “Yaklaşan kriz: Yeni Balkan Savaşları” başlığıyla çevrilerek 12 Haziran 2016’da Sol Portal’da yayınlandı. Sol Portal şöyle bir not da düşmüş: “Less’in Balkan halklarının tarihine ve emperyalist müdahaleye ilişkin söylediklerinin bir bölümü tartışmalı olsa da, Balkanlar’da gelecekte yaşanabilecek krize dair tahminleri önemli.” Timothy Less’in tahmini ne? Balkan Savaşı!
Timothy Less’in asıl performansı ise 20 Aralık’ta dünyaca ünlü dış politika dergisi Foreign Affairs’te yayınlanan “Balkanlar’daki işlev bozukluğu” (Dysfunction in the Balkans) başlıklı yazıda ortaya çıkıyor. Bu yazıda Less kısaca Bosna ve Makedonya gibi Balkanlar’daki çok-etnili devletlerin lağvedilip tek-etnili devletlerin olduğu bir sisteme geçilmesini öneriyor. Yeni bir fikir değil: Çeyrek yüzyıl önce Yugoslavya’yı dağıtırken Hırvat ve Sırp faşistler de bunu istemişlerdi. Bu kafa Balkanlar’da kan istiyor. Özellikle Rusya’nın denge kurmaya başladığı bu coğrafyada savaş istiyor. Yeni bir Kırım, yeni bir Suriye yaratmak istiyor. Bunu yazan bir kafanın 6 ay önce de Balkanlar’da savaşı bekleyen bir ruh haline sahip olması şaşırtıcı değil. Şaşırtıcı olan, Marksist bir haber-yorum portalının bu kafanın ürettiği tahminleri önemli bulması.
Belki de Haziran Direnişine omuz veren yoldaşlarını “barikat goygoyculuğu” ile itham edenlerin, “Türkiye’yi kaos bekliyor” dediğimizde yaklaşanın kaos değil, restorasyon olduğunu iddia edenlerin, ilerici güçlerin ortak mücadelesine dikkat çektiğimizde de bunu “liberal dalga”ya yoranların bu tespiti önemli bulması şaşırtıcı da değildir.
Sekiz ay önceki “Bosna’da yeni bir savaş çıkar mı” başlıklı yazımızı şöyle bitirmiştik: “Eğer Bosna’da savaş çıkacaksa, bu halkın milliyetçi kan emicilere karşı verecekleri bir savaş olmalıdır.”
Türkiye’de gündemimiz neyse, Bosna ve Balkanlar’daki arayışlarımız da bu bakış açısıyla paraleldir ve emperyal merkezlerde yazılan savaş çığırtkanı makalelerle değil, devrimci öznenin içinde olduğu, hatta belirleyici olmaya cüret edebildiği dinamiklerle oluşmaktadır. Parti’nin “Başkanlığa Hayır” sloganı, bu dinamiğin haykırışıdır.
Özgür Dirim Özkan’ın İleri Portal’dan önce yayınlanan yazıları için:
http://yugoslavyayazilari.blogspot.com.tr/
Bazı yazıların İngilizce çevirileri için:
http://lettersfromyugoslavia.blogspot.com.tr/