Kosova'nın önce UEFA sonra da FIFA üyeliğine kabulu, Bosna Sırp Cumhuriyeti başkenti Banya Luka'da 1992-95 savaşı sırasında yıkılan Ferhadiya Camisi'nin yeniden açılması ve son olarak da geçtiğimiz Cumartesi (14 Mart) Banya Luka'daki gösteriler, son iki haftada Bosna'da suları ısındırmaya yetti bile. Bölgede yeni bir çatışma ortamından, hatta belki bir savaştan söz ediliyor. Yeni bir savaş ne kadar gerçekçi?
Bu köşede, bundan bir önceki yazımızda Doğu Avrupa'da aşırı sağ siyasetin çıkışını incelemiştik. Yazıda dikkat çektiğimiz bir başka nokta da, eski Yugoslavya'nın kanlı bir şekilde dağılması sürecinde iktidarda olan bütün partilerin son dönemde yeniden iktidara gelmiş olmalarıydı. Eski Yugoslavya'daki milliyetçi canavarlığın aktörleri bugün yeniden iktidarda. Durum zaten bu haldeyken Bosna Savaşı sırasındaki “aşırı“ uygulamalarıyla Miloseviç'i bile rahatsız eden Şeşely yeniden Sırbistan Meclisi'ne girmeyi başardı.
Kabus gibi! Yirmi sene önce ortalığı kan gölüne döndüren bütün politikacılar yine ülkeleri yönetiyor.
Bunlar yetmiyormuş gibi geçtiğimiz iki haftada ortaya çıkan gelişmeler Bosna'yı iyice gerdi.
Kosova'da rüzgar esse, Bosna nezle oluyor. Yugoslav krizi de ilk olarak 1989'da Kosova'da patlak vermişti. Asıl yıkım Bosna'da yaşanmıştı. Uzun zamandır, doğal olarak, Bosna Sırp Cumhuriyeti (BSC) yönetimi Kosova'nın bağımsızlığını örnek göstererek BSC'nin de bağımsız bir ülke olması gerektiğini öne sürüyor. Mayıs başında 24 üye ülkenin red oyu vermesine rağmen 28'inin kabul oyu vermesiyle Kosova'nın UEFA üyeliği onaylandı. Akabinde, 13 Mayıs'ta Meksika'da toplanan FIFA Kongresi'nde de Cebelitarık'la beraber Kosova'nın FIFA üyeliği de onaylandı.
Bu gelişme Kosova'yı hâlâ Sırbistan'ın bir parçası olarak kabul eden Sırbistan için soğuk duş etkisi yarattı. Ama AB üyeliği hedefinden başka siyasî bir vizyonu olmayan Sırbistan'ın yapacağı bir şey yok. Zaten geçtiğimiz hafta AB Parlamentosu Başkan Yardımcısı ve Kosova raportörü Ulrike Lunacek Sırbistan'ın kulağını çekmekte gecikmedi ve uyardı: “Sırbistan Kosova'yı tanımadan AB üyesi olamaz!“
Sırbistan'ın eli kolu bağlı ama mağrur Bosna Sırp Cumhuriyeti bu fırsatı kullanmakta gecikmedi ve Kosova UEFA ve FIFA tarafından tanınıyorsa, BSC de tanınmalıdır diye masaya yumruğunu vurdu. Fakat, her şey o kadar kolay değil. Dayton Barış Anlaşması böyle bir şeye müsaade etmiyor.
İki hafta önce bir başka gelişme ile birlikte, belki de savaştan bu yana Bosna en ciddî krizin eşiğinden döndü.
Osmanlı Dönemi yapılarından olan ve UNESCO koruması altında olmasına rağmen Banja Luka'daki diğer 16 cami ile birlikte 6-7 Mayıs 1993 tarihinde havaya uçurulan tarihî Ferhadiya Camisi, 23 sene sonra yeniden inşa edildi ve 7 Mayıs 2016 tarihinde açıldı. 2001 yılında caminin yeniden inşa çalışmaları başladığında yaklaşık bin kadar çetnik (Sırp milliyetçisi) temel atma törenine saldırmış, etraftaki araçları ateşe vermiş, içinde yaklaşık 250 Bosnalı Müslüman'la birlikte BM Bosna Temsizlicisi Jacques Klein ile İngiltere, İsveç ve Pakistan büyükelçilerinin de içinde bulunduğu Bosna İslam Birliği binasını kuşatmıştı. Olaylarda bir Bosnalı Müslüman öldürülmüş, 30 kişi de yaralanmıştı.
Yoğun güvenlik önlemlerinin alındığı, EUFOR'un teyakkuz durumuna geçtiği 7 Mayıs 2016'da Ferhadiya Camisinin açılış töreninde korkulan olmadı. Ama bütün Bosna akşama kadar nefeslerini tutmuş, Banya Luka'dan gelecek haberlere dikkat kesilmişti.
Fakat, Sırp milliyetçilerinin şu günlerde dertleri başlarından büyük. Kabadayı mizaçlı BSC Cumhurbaşkanı Milorad Dodik'in partisi SNSD'nin 2014 yılındaki seçimleri kaybetmesinden bu yana BSC ciddî bir siyasi krizde. Geçtiğimiz Cumartesi günü Banya Luka'da birbirinden sadece bir buçuk kilometre uzaklıkta Dodik taraftarları ve muhalifleri iki ayrı gösteri düzenledi. Ekim ayındaki seçimlere kadar siyasî krizin artması bekleniyor ve yolsuzluk ve yoksulluğa batmış bu ülkede siyasî krizlerin çatışmaya dönüşmesi çok da zor değil.
Geçtiğimiz Mart ayında BSC'nin kurucusu Radovan Karadziç'in soykırım suçuyla hüküm giymesiyle birlikte BSC'nin, yani soykırım üzerine kurulan bir özerk devlet olan BSC'nin meşruiyeti daha da sorgulanır oldu. Halkına yolsuzluk ve yolsuzluktan başka bir şey sunamayan Bosnalı Müslüman (Boşnak); Bosnalı Sırp ve Bosnalı Hırvat politikacılar elbette ki çıkan bu fırsatı istismar etmekten çekinmiyor. Yirmi yıldır yaptıkları en iyi şey bu!
Yukarıdaki olgu ve olaylar akla bir soruyu getiriyor: Artarak devam eden siyasî krizler sonucunda Bosna yeni bir savaşa gebe mi? Batılı siyasî analistler bir yerlerde savaş çıkmasına çok meraklı. Ama 20 sene öncesinin Bosnasıyla, günümüz Bosnasındaki dinamikler aynı değil. O gün savaştan nemalanan milliyetçi liderler, bugün olası bir savaş sonucu iktidarlarını kaybetme riskiyle karşı karşıya olduklarını çok iyi biliyor. İşlevsiz bir devlet olan Bosna emperyalizm için bir tehdit de değil. Dolayısıyla, emperyalizm Bosna'daki statünün bozulmasını istemez. Öte yandan, ne AB'ye üye olmuş Hırvatistan Bosnalı Hırvatlar'ı silahlandırma riskine girebilir, ne de AB üyeliği için uğraşan ve ehlileştirilen Sırbistan “Büyük Sırbistan“ macerasına yeniden atılmak için Bosnalı Sırpları destekleyebilir. Bosnalı Müslüman siyasetçiler ise yolsuzluk ve yoksulluğa bulaşmış bu küçük ülkenin varolan kaynaklarını sömürmekle meşguller.
Eğer Bosna'da bir savaş çıkacaksa, bu halkın milliyetçi kan emicilere karşı verecekleri bir savaş olmalıdır.