Son günlerde gündemin ilk sıralarında helalleşme-hesaplaşma tartışmaları var. "Helalleşme" çağrısının deklare edilmesinden sonra çeşitli nedenlerden dolayı daha detaylı bir açıklama yapılarak "helalleşmenin" mağdur yurttaşlarla yapılacağı, suç işleyenlerin ise yargı önünde hesap vereceği belirtildi. "Helalleşmenin" suç işleyenleri kapsamayacağı ve sadece mağdurlara yönelik olduğunun vurgulanması elbette önemliydi. Mağdurlarla "helalleşmekten" kastedilenin ne olduğu ve nasıl yapılacağı belirsizliğini korumakla birlikte ve niyetten bağımsız olarak hesaplaşma olmaksızın yapılacak "helalleşmenin" ne mümkün olduğunu ne de gerçekçi olduğunu belirtmek de bizim vazifemiz.
"Helalleşilecekler" olarak sıralananlar, ne okuldaki bir sıra kavgasının ne de trafikteki bir yol kavgasının tarafları. Bahsi geçen her bir yurttaş ya da grup ülke tarihinde yaşanan katliamların, saldırıların, kadın cinayetlerinin, işçi cinayetlerinin, LGBTİ+ nefretinin mağduru olan kişiler ya da aileleri. Peki failler adalet önüne çıkarılmadan, yargılanıp hak ettikleri cezaları çekmeden mağdurlara ne diyeceğiz? Emri veren, hesabını vermeden Berkin'in ailesine nasıl gideceğiz? Çorlu tren katliamına "kaza" diyen bakanlar, genel müdürler cezalarını çekmeden Mısra Öz'ün karşısına nasıl çıkacağız? Faillerin ellerine kelepçeler takılmadan, bombalarla yok edilen Roboskililerin, 10 Ekim gar katliamında kaybettiklerimizin ailelerine nasıl el uzatacağız? Kayyım rektöre karşı çıkan öğrencileri, twit atan yurttaşların tutuklama, mermi sıkan katillerin ise birer birer tahliye kararlarına imza atanlar için tertemiz bir sayfa mı açacağız?
Halka karşı suç işleyenler yargı önünde hesap verecek deniliyor peki bunca hukuksuzluğun mimarı ya da uygulayıcısı yargı mensupları kime nasıl hesap verecek? Yıllardır halka karşı işlenen suçlara kayıtsız kalan ve hatta üzerini örterek aklayan yargı mensupları görevlerine devam edecekler mi? Adaleti, iktidarın kullanışlı bir aparatına dönüştürüp muhaliflere karşı kullanılan bir silaha dönüşen mekanizmanın objeleri, yani hukuksuz kararlarda imzası bulunanlar "helalleşme" sırasına girdiğinde ne yapacağız?
Birkaç gün önce yayınlanan "Yargıda Nazilerin etkisi 1992'ye kadar sürdü" başlıklı haberde; "Almanya’da yürütülen resmi bir soruşturmada, 2. Dünya Savaşı sonrasında eski Nazilerin yargı içerisinde uzun yıllar boyunca çalışmaya devam ettiği" belirlenmiş. Eski Nazilerin yargı sistemi içerisinde çoğunluğu kaybetmesi 1972 yılına, tamamen temizlenmesi ise 1992 yılına kadar sürmüş. Geçmişten öğrendiklerimiz, geleceğimize ışık tutmaya devam ediyor. Dün Fethullahçılardan boşalan yargı koltuklarına bugün TÜGVA'cıların oturduğu belgeleriyle ortaya konulmuşken, Hakyolcusu, Menzilcisi, ülkücüsü cüppeleriyle kontenjanlarını korumaya devam edecekler mi?
Yargının hesap sorabilmesi için önce kendi suçlarının hesabını vermesi gerekli ve bu hesap siyasi iradeye değil tüm topluma karşı verilecek bir hesap olmalı. Bu aşamadan sonra, suçlulardan hesap soracak olan tarafsız ve bağımsız yargıyı inşa etmenin ilkeleri, yol ve yöntemleri belirlenebilirse ancak o zaman adil bir hesaplaşmanın da zemini sağlanabilir. Tarihteki hataların tekrarlanmaması ve koltuktan birinin kalkıp diğerinin oturmasına razı olmadığımızı göstermek için hesaplaşmayı soyut bir talep olmaktan çıkartıp, yazıda sıralanan ve çoğaltılabilecek sorulara yanıt üretme görevi bizi beklemekte. Yarın çok geç olmadan.