Koronavirüsün yayılma hızı ve gerekli tedbirlerin alınmaması can kayıplarını artırırken, kamuoyunun gözü dün yapılan Bakanlar Kurulu toplantısındaydı. Fısıltı gazetelerinde kimilerine göre iki hafta, kimilerine göre ise yıl sonunda bir haftalık karantina kararı alınacaktı. Yetkililer vaka ve ölüm sayılarına ilişkin her ne kadar gerçek verileri paylaşmamaktaysa da son haftalarda hasta sayısı yerine açıklanan vaka sayıları dahi tablonun ağırlığını göstermek için yeterliydi.
Bakanlar Kurulu toplantısı sonrasında Tayyip Erdoğan'ın Azerbaycan ilişkileriyle başlayıp, ana muhalefet partisine dönük her zamanki suçlamalarıyla devam eden konuşması ekonomiye dair anlaşılmaz ve karma karışık verilerle sürdü. Milyonlarca kişinin gözü kulağının Covid-19 önlemlerine ilişkin alınacak kararlarda olmasına karşın konuya bir türlü girizgah yapılmıyordu. Konuşma bittiğinde bu tercihin nedeninin, açıklanan hususların "tedbir" ile uzaktan yakından ilgisinin olmamasından kaynaklandığı ise herkesçe anlaşılıyordu.
Müjde olarak duyurulan tedbirler önceki vergi oranı indiriminin altı ay daha devam edeceği, esnafa destek adı altında üç ay boyunca 1000 TL tutarındaki "sadaka" ile 750 TL kira yardımı ve bonus olarak da üç günlük yılbaşı karantinasından ibaretti. Bir de uzayda bayrak dalgalandırma projesi var ki tüm dünya bizi kıskanmaya devam edecekti!!!
Konuşmanın satır aralarındaki önemli başlıklardan biri de iktidarın dilinde sakıza dönen reformlar konusuydu. Kabinenin, öncelikle işverenlerin görüş, öneri ve değerlendirmelerini aldıklarını övünerek söyledikleri reformlarda işçilerin adı bile anılmıyordu. Asgari ücret görüşmelerinin arifesinde Meclis'teki bütçe görüşmelerinde patron temsilcisi vekiller, bakanlar diledikleri kadar konuşurken işçilerin temsiliyetini sahiplenen Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanı Erkan Baş'a 5 dakika söz hakkı tanınmayarak emekçilerin söz hakkı alenen gasbediliyordu.
Meclis kürsüsünde emekçilerin taleplerini ve sözlerini duymaya dahi tahammülü olmayan iktidarın mensubu olan İçişleri Bakanı, bir yurttaşın eline iş/aş yazarak yaşamına son verdiği günlerde kürsüden "paralar halka gidiyor" naraları atıyor utanmadan. Bakanlar Kurulunun bir diğer mensubu olan Sağlık Bakanı ise pandemiye karşı sadece dilek ve temenni köşesine çevirdiği sosyal medya hesabından her gün "maske, mesafe" temalı Twitler atıyor. Aynı partinin eski bir bakanı Twitter'da sadece cuma günleri makara yaparken, Sağlık Bakanı her gününü makara yaparak geçiriyordu.
11 Aralık'ta toplam iyileşen hasta sayısı 458 bin iken, 12 Aralık'taki verilerde toplam iyileşen sayısı 1.5 milyon olarak açıklandı. "Mucize" gerçekleşen 24 saatte bir milyon kişi aniden koronavirüs hastalığını yeniveriyordu. İktidarın yalanları rakamlarla sınırlı değildi elbette, sağlık bahanesiyle getirilen sigara yasağını, akşam ve hafta sonları alkol satışı yasağı izliyordu. Yasakların sağlıkla ilgisi olmadığını söyleyenler malesef bir kez daha haklı çıkıyordu. Yasak-sağlık denklemi kuranlar aynı zamanda fabrikalarda, iş yerlerinde günde 12 saat çalışıp, yollarda üst üste seyahat ederken hasta olmayacağımızı ve virüsün sadece tatil günlerinde yayıldığını iddia edenlerdir. Bu denklem uyarınca "iyileşmenin" tek yolu ise çalışma saatleri dışındaki tüm zamanlarda alkol tüketmeksizin evde oturmak.
Salgını da bir "lütuf" olarak görenler, tedbir bahanesiyle işçileri 1160 TL fiili asgari ücrete, esnafı ise 1000 TL sadakaya mahkum ederken bu yazının yazıldığı saatlerde meclis tutanaklarına da geçtiği haliyle AKP Denizli Milletvekili Şahin Tin, "boğazlarından kuru ekmek giriyorsa aç değillerdir" dedi. Evet bunu da dediler. İnsanlar hastalıkla, çaresizlikle boğuşurken, yoksulluk nedeniyle intiharlar artarken halka kuru ekmeği reva görenlerin sonu tarihteki benzerleri gibi olacaktır.