İzmir depreminde hayatlarını kaybeden meslektaşlarımız Av. Birgül Pandal, Av. Murat Duman, Av. Ekrem Özgür Duman ve tüm yitirdiklerimizin anılarına saygıyla...
Veli Göçer, Ali Vedat Kaya, Sedat Kaya, Yakup Koçal, Muammer Usta, Salih Ölmez, İrfan Dağ, Haşim Güngörsün bugüne kadar meydana gelen depremlerde hayatını kaybeden binlerce insanın ölümünden sorumlu olan müteahhitlerden yalnızca birkaçı. Müteahhitler, binalar yapılırken yaşamını yitiren işçilerin ve yıkıldığında altında kalanların kanlarıyla zenginliklerine zenginlik katmaya devam ediyorlar.
Yaşanan her depremden sonra medyada birkaç gün boyunca enkazda uzun süre kalıp sağ kurtulanların hikayelerine yer verilmekte, hayat "normale" döndüğünde ise konu gündemden düşmektedir. Peki bunca yıkım, ölüm, acı ve ızdırabın sorumlularının isimleri ve hikayeleri neden anlatılmamaktadır? Ölenlerin isimleri hafızalarımıza kazanırken, öldürenlerin unutturulmak istenmesi tesadüf müdür?
Hafızamızı tazelemek için ölümlerin sorumluları hakkında açılan davalara göz atmak yeterli olacaktır. 17 Ağustos - 12 Kasım 1999 depremleri sonrasında yıkılan binaların müteahhitleri ve teknik sorumluları hakkında 2.100 dava açıldı. Bu davalardan 1.800’ü, Rahşan Affı olarak bilinen ‘Cezaların Ertelenmesi ve Şartla Salıverme Yasası’ ile cezasızlıkla sonuçlandı. Geriye kalan 300 davanın 150’sinde ise sanıklara verilen cezalar ertelendi. Bunun dışında kalan davalar ise 16 Şubat 2007 tarihinde 7,5 yıllık zaman aşımı süresi dolduğu için düştü.
Yaklaşık 17 bin kişinin yaşamını yitirdiği Marmara depreminde yıkılan binalarla ilgili 6.286 kişi yargılandı. Kocaeli'de açılan 932 ceza davasının 921'i müteahhitlerin cezasızlığıyla sonuçlandı. Sakarya'daki 695 ceza davasında sadece 5 kişi hakkında ceza verildi, gerisi beraatle sonuçlandı. Eskişehir'de açılan 2 ceza davasının 1'inde, Düzce'de ise 447 ceza davasında yargılanan 473 sanık müteahhit hakkında beraat kararı verildi. Yalova'da açılan 173 davada ceza aldığı bilinen tek kişi var.
Van’ın Erciş ilçesinde 23 Ekim 2011’de meydana gelen 7,3 büyüklüğündeki depremde Sevgi Apartmanı’nın yıkılması sonucu 39 kişi yaşamını yitirdi. Bu olayla ilgili yargılanan sanık müteahhit Salih Ölmez ile İnşaat Mühendisi Murat Kazancı beraat ettirildi. Yine Van'da 45 kişiye mezar olan Dağ Apartmanı ile ilgili davada sanıklara 8 yıl 4 ay ceza verildi ancak bu ceza da 60.800 lira para cezasına çevrildi. Eskişehir'de Marmara Depremi'nde yıkılan Tarhan Apartmanı'nda 32 kişinin ölümüne sebebiyet vermek suçundan yargılanan müteahhit Haşim Güngörsün 3 yıl 4'er ay hapis cezasına çarptırıldı ancak zamanaşımı sebebiyle cezadan kurtuldu.
Bu ve benzeri davalarda yargılanan yüzlerce müteahhit beraat, zamanaşımı veya düşük miktarlardaki hapis ve para cezalarıyla kurtuldu. Cezasızlık kararlarının tek istisnası Veli Göçer ile ilgili karar oldu. 200'e yakın insanın hayatını kaybetmesine neden olan Veli Göçer hakkındaki 18 yıl 9 aylık hapis cezası kesinleşti. "En çok ceza alan" Göçer bile 7,5 yıl cezaevinde kaldıktan sonra 2011'de tahliye oldu ve kurduğu şirketle yeniden inşaat sektöründe faaliyet göstermeye devam etti. Geçtiğimiz günlerde İzmir'de yaşanan ve yüze yakın kişinin hayatını kaybettiği depremle ilgili olarak ise olaydan ancak üç gün sonra sadece 9 kişi gözaltına alındı.
Devletin ve yargı mekanizmasının cezasızlık politikasının sonucu olan bu veriler, aynı zamanda siyasi iradenin de müteahhitlerin arkasında olduğunun en açık göstergelerinden. Müteahhitler bir yandan uzun yargılamalarla zamanaşımı gibi usuli gerekçelerle diğer yandan ise taksirle ölüme sebebiyet vermek suçunu işlediklerinin kabul edilmesi sebebiyle düşük miktarda hapis ve para cezalarıyla kurtulmaktadır. Kanun ve yönetmeliklere aykırı olarak yapılan binalarda meydana gelen ölümler sebebiyle sanıkların hak ettiği miktarda ceza almaları için taksirle insan öldürme suçundan değil olası kasıtla insan öldürme suçundan yargılanması gerekmektedir.
Yıkım ve ölümlerin sorumluluğunu elbette müteahhitlerle sınırlı tutmamak gerekir. İnşaatlara ruhsat veren, gerekli denetimleri yapmayan ve önlem almayan tüm yetkililerin de cezai sorumluluğu bulunmaktadır. Ayrıca imar affı adı altında para karşılığı depreme dayanıksız tüm yapıları "yasallaştıran" siyasi iradenin sorumluluğunu da atlamamak gerekir.
Bugün yapılması gerekenlerden biri geçmişte yaşanan göstermelik yargılamaların ve sorumluların unutulmamasını sağlamak, diğeri ise başta üç üyesini kaybeden İzmir Barosu olmak üzere tüm baroların ve avukatların hem yitirdiğimiz meslektaşlarımızın hem de tüm yurttaşların ölümlerinden sorumlu olan kişilerin tespit edilerek yargılanmalarını ve hakettikleri cezaları almaları için güçlü, etkili ve kitlesel bir adalet mücadelesi yürütmek olmalıdır.