Karadeniz’in 15 karanfili: Mustafa Suphiler
“Türkiye’de sınıf mücadelesinin ilk kurbanları olarak hayatlarını feda eden bu yoldaşlar kanlarıyla Türkiye komünistlerine kırmızı bir yol çizmiş oldular.”
Ufuk Akkuş
29 Ocak 1921 tarihinde Türkiye komünist hareketinin ilk öncülerinden Mustafa Suphi, Ethem Nejat, İsmail Hakkı ve yoldaşları Trabzon açıklarında katledildi. Mustafa Suphi’nin Mayıs 1920 sonlarında Azerbaycan’a gelişiyle başlayan “Türkiye İştirakiyun Teşkilatı” çalışmalarından Ocak 1921’de Türkiye’den gönderdiği son rapor-mektuba kadar Komintern arşivinde yer alan bilgiler tamamlanarak TÜSTAV yayınları ve Sosyal Tarih yayınları kanalıyla yayınlandı. Banu İşlet ve Cemile Moralıoğlu Kesim, ilk baskısı yıllar önce tükenen Rüstem Aziz imzasıyla yayımlanan “Mustafa Suphiler” kitabındaki belgelerden yola çıkarak Wilhelm Pieck sekreterlik dosyalarından ulaştıkları iki adet yeni belge ve Komintern’in 4. Dünya Kongresi sırasında, 1922 sonlarında Türkiye’de komünistlere dönük tevkifat ve Mustafa Suphi ve yoldaşlarının Karadeniz’de canice öldürülmelerine de işaret eden RKP(b) politbüro toplantısının 36 no’lu protokolünün çevirisini de ekleyerek “Musatafa Suphiler (Değerlendirmeler-Anmalar-Şahsi Dosyası)” kitabını kaleme almışlardır.
1882 yılında Giresun’da doğan Mustafa Suphi, orta öğrenimini o zaman Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde olan Suriye’de yapmıştır. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdikten sonra Paris’e gitmiş ve Sorbon’da iki yıl sosyoloji okumuştur. “Türkiye’de Tarım Kredi Kurumlarının Durumu ve Geleceği” üzerine hazırladığı tezine 1911’de Fransız Kredi Kurumları Kooperatifleri Kongresi önemli bir değer biçti ve daha sonra bu eserin önemli kısmı Roma’da Uluslararası Tarım Enstitüsü’nce yayınlandı. Paris’te Ikinci Enternasyonel Milletlerarası Sosyalist Bürosu ile ilişki kurdu. O sıralarda Tanin gazetesine yazılar yazan Suphi, yurda döndükten sonra İstanbul’da Yüksek Ticaret ve Tarım okulunda politik-ekonomi öğretmeni olarak ders verdi. 1912 yılında “Milli Anayasacılar” adıyla bir grup kuran Suphi, İfham (Uyanma) adlı bir gazete çıkarmaya başladı. Bu gazetede emekçi yığınları aldatan Jön Türklerin içyüzlerini açığa vurdu. Hükümetin savaş maceralarına, Balkan savaşına yani emekçilere yıkım ve felaket getiren savaşlara karşı çıktı.
Bir iftiraya uğrayan M. Suphi, 15 yıl ceza ile Sinop kalesine sürüldü. Buradan kaçarak Kırım’a geçti ve bu esnada 1. Dünya Savaşı başladı. Tutsak düşerek önce Kaluga iline oradan binlerce Türk esiriyle birlikte Sibirya-Urallara gönderildi. Burada propaganda faaliyetini sürdürdü ve Ekim Devrimiyle birlikte hareket alanını genişletti. M. Suphi 1918’de Moskova’da Türkçe “Yeni Dünya” gazetesini çıkarmaya başladı. Doğu Halkları Komünist Örgütleri Merkez Bürosu’nda aktif bir faaliyet gösterdi. Komintern’in 1. Kongresinde konuşma yapan Suphi, Türkiye’de Kurtuluş Savaşı esnasında yurduna dönerek halk yığınları ile birlikte savaşa katılmak istiyordu. 28 Nisan 1920’de Bakü işçilerinin hükümeti devirerek Sovyet egemenliğinin ilan edilmesiyle Bakü’ye gitti ve Türkiye Komünist Partisi’ni kurarak 10 Eylül 1920’de ilk kongreyi düzenledi.
TKP üç koldan örgütlenerek kurulmuştu. İstanbul kolu, Ankara kolu (Bu kol 14 Temmuz 1920’de Anadolu örgütlerini bir araya getirerek Halk İştirakiyun Fırkası’nı kurdu) ve Bakü kolu (1918’de Türk sosyalistlerinin düzenledikleri konferanslarda kurulan birlieşik sosyalist örgüt üyelerinden meydana geliyor). Marksist-Leninist bir programı kabul eden TKP 1. Kongrede; anti-emperyalist savaş başarıya ulaşıncaya kadar desteklenmesi, padişahlığın ve halifeliğin kaldırılması, tam hak eşitliğine dayalı tek dereceli seçim sisteminin kabulü, sendika kurma ve grev hakkı, basın özgürlüğü, kişi dokunulmazlığının garanti altına alınması, işçiler için günlük 8 saatlik iş zamanının kabulü, işçi ücretlerinin artırılması, işçiler için sosyal sigorta sağlanması, toprakların ve tarım aletlerinin parasız olarak topraksız ve az topraklı köylüye dağıtılması, artan oranlı gelir vergisi sağlanması, herkese parasız öğretim sağlanması vb gibi kararlar alındı. Ayrıca milli kurtuluş savaşı oybirliği ile selamlandı ve bu savaşı komünistlerin tüm güçleriyle destekledikleri bildirildi.
TKP bütün kuvvetlerini, çabalarını Mustafa Kemal’in yönettiği kurtuluş savaşını desteklemeye yöneltmişti. Bu savaşın başında burjuvazi bulunmasına karşın objektif olarak devrimci bir savaş olduğu, Türk emekçilerin ve dünya devrimci seyrinin çıkarlarına uygun bulunduğu 1. Kongrenin manifestosunda belirtilmişti. TKP Genel Başkanı Mustafa Suphi Türk komünistlerinden kurulu gönüllü alayın başında Bakü’den yola çıktı. Ankara Hükümeti komutanı Kazım Karabekir Paşa’ya M. Suphi ve 14 arkadaşının Ankara’ya ulaşmamasına yönelik şifreli bir emir verildi. Erzurum, Bayburt ve diğer şehirlerde M. Suphi ve yoldaşlarına sayısız engeller çıkarıldı, kışkırtmalar tertiplendi. Güvenliklerinin sağlanması bahanesiyle Trabzon’a gönderilen 15’lerin, 28 Ocak’ta Trabzon’a vardıklarında yolları polis ve jandarmalarca kesildi ve silahları alındıktan sonra İnebolu’ya gideceği vaat edien bir tekneye bindirildi ve ordan Ankara’ya devam edileceği söylendi. Denize açıldıktan sonra bir müfreze katil dolu bir başka tekne denize açıldı. Bu çete silahsız komünistlere saldırarak Mustafa Suphi ve yoldaşlarını katledip cesetlerini denize attı.
Sosyalist mücadele tarihinin ilk öncülerinden olan Mustafa Suphi ve yoldaşlarının trajik öyküsü önemli dersler içermektedir ve toplumsal hafızamızdaki yerini koruyacaktır.
Banu İşlet ve Cemile Moralıoğlu Kesim, MUSTAFA SUPHİLER (Değerlendirmeler-Anmalar-Şahsi Dosyası), Sosyal Tarih Yayınları, İstanbul, Eylül 2020, 159 sayfa.