Sınıfın yeni sorunu: Endüstri 4.0 nedir?

Sınıfın yeni sorunu: Endüstri 4.0 nedir?

Şimdilerde sık sık tartışılan 'Endüstri 4.0' daha çok 'kaçırmamamız gereken bir tren' olarak anlatılıyor. Bu gelişmenin işçilerin hayatında ne tür sonuçlara yol açacağı ise henüz gündeme getirilmedi.

İlke Bereketli

Son dönemlerin popüler konularından biri Endüstri 4.0. Daha çok sermayenin, onun temsilcilerinin, bakanların, hükümetin ağzından duyduğumuz bu kavram her ne olursa olsun gecikilmemesi gereken bir hedef, kaçırılmaması gereken bir tren olarak topluma sunuluyor. Konuyla ilgili dijital dönüşüm platformları kuruluyor, yatırımlar artırılıyor. Bütün iş dünyası Endüstri 4.0’ı yakalama peşinde. Teknolojik gelişmelerin yaratacağı yeni olanaklar, pazardan kapılacak yeni paylar belli ki şimdiden iştahları kabartıyor.

Buna karşılık üretici güçlerdeki değişmelerden ve sermaye hareketlerinden doğrudan etkilenecek olan işçi sınıfının, onun temsilcilerinin, sendikaların gündeminde Endüstri 4.0 pek yer almıyor. Her yıl binlerce işçinin iş cinayetlerine kurban gittiği, sağ kalanların 2018 yılında hâlâ tahtakurularına karşı mücadele vermek zorunda kaldığı, ilkokul öğrencilerinin tarikat yurtlarında yandığı, en temel demokratik hakların bile tırpanlandığı, gazetecilerin, milletvekillerinin tutuklandığı bir ülkede gözlerin dijitalleşmeye, teknolojik atılımlara dönememesi anlaşılır bir durum. Ancak önümüzdeki yıllarda bu başlığın da yakıcı bir sorun haline gelmesi, kitlesel işsizlikleri ve ardından işçi direnişlerini doğurması olası. Bu nedenle solun merceği şimdiden bu yana tutması ve gelişmeleri yakından izlemesi gerekiyor.

Endüstri 4.0’ın adı sıkça duyulsa da içeriğinin geniş kitlelerce bilindiği pek söylenemez. Çok boyutlu bir konu olan Endüstri 4.0 bu bilinmezlik içinde birbiri ardına sorular doğuruyor: Bu kavram nereden çıktı? 4.0 ne demek? Türkiye’de uygulanabilir mi? Küresel ölçekte ne anlama geliyor? Kapitalizm için bir fırsat mı yoksa bir tehdit mi? Uygulamaların toplumsal ve ekonomik etkileri nasıl olacak? Teknolojik gelişmeler kitlesel işsizliğe neden olacak mı? vb. Yanıtlanması gereken sorular çok, ancak henüz bu sorulara net yanıtlarımız da yok. Endüstri 4.0’ın başındayız, olanakları ve kısıtlarını keşfetme sürecindeyiz ve ancak kimi öngörülerle sorulara yanıtlar üretebiliriz.

Bu çetrefilli konuya bir giriş denemesi olarak üç başlıkta Endüstri 4.0’ı açımlamaya çalışacağız. Bu yazıda Endüstri 4.0’ın ne olduğunu ortaya koyarken, önümüzdeki yazılarda Türkiye’deki gelişimini ve küresel ölçekte kapitalizm için Endüstri 4.0’ın anlamını ele alacağız.

KAVRAMIN DOĞUŞU

İlk olarak 2011’de, dünyanın en büyük sanayi fuarının düzenlendiği Hannover’de Almanya’nın ortaya attığı bu kavram Sanayi Devrimi’nin kendi içinde geçirdiği farklı aşamalardan sonuncusuna yani dördüncüsüne işaret ediyor. Buna göre, 18. yüzyılda buhar gücüne dayalı Watt makinesinin üretimdeki verimliliği arttırması ve makineler çağını açmasıyla 1. Sanayi Devrimi başladı. Bu ilk devrimi, 19. yüzyıl sonu, 20. yüzyıl başlarında enerji kaynağı olarak elektriğin kullanılması ve seri üretime geçilmesiyle 2. Sanayi Devrimi, II. Dünya Savaşı sonrasında bilgisayarların icadı ve elektronik çağın başlamasıyla 3. Sanayi Devrimi izledi. 4. Sanayi Devrimi ise bugün akıllı makinelerin yaygınlaşmasıyla tüm üretim sürecinin dijitalleşmesine denk geliyor.

Geçerken şunu söyleyelim. Endüstri 4.0 kendi içinde üretici güçlerin yıkıcı güçlere dönüşmesinin devrimci potansiyelini barındırsa da bugün bu aşamaya devrim demek olanaksız. Bugün ancak Sanayi Devrimi’nin 4. sürümünden ya da 4. aşamasından söz edebiliriz. Devrim sözcüğünü henüz sermayenin kontrolündeki bir süreç için dilimizde çarçur etmeyelim, doğru zaman için saklayalım diyelim ve devam edelim.

Endüstri 4.0’ın anahtar sözcükleri arasında insansız üretim, tam otomasyon, robotların egemenliği yer alıyor. Nasıl ele aldığınıza, ne amaçla kullandığınıza bağlı olarak ütopik ya da distopik bir geleceği çağrıştırabilecek bu sözcükler, insan kol ve kafa emeğinin yerini son teknoloji makinelerin alacağını, gittikçe daha akıllı hale gelen makinelerden tümüyle akıllı fabrikalara geçileceğini iddia ediyor. Bu iddiaların ne ölçüde gerçekleşeceği, kapitalizmde insanın üretim sürecinden tamamen çekilmesinin mümkün olup olmayacağı tartışmaları şimdilik bir yana dursun, Endüstri 4.0’ın önünü açan kimi önemli teknolojik atılımlara yakından bakalım.

ÖNCÜ TEKNOLOJİK GELİŞMELER

  • Nesnelerin Interneti: Nesnelerin, bilgi paylaşımı için aracı olarak insana gerek duymadan, internet üzerinden veri akışıyla karşılıklı konuşması, anlaşması ve tanımlı işleri organize etmesi anlamına geliyor. Günlük hayatta bireylerin yaşamını kolaylaştıran akıllı ev sistemlerinde nesnelerin interneti teknolojisinin gittikçe daha fazla kullanıldığı görülüyor. Bu teknolojiye göre, örneğin eve dönüş yolundayken evinizdeki internete bağlı nesnelere akıllı telefonunuzdan erişebilir, eve varmadan kombinize evin ısıtılması komutunu verebilir, kahve makinenizi çalıştırabilir, ışıkları yakabilirsiniz.

  • Büyük veri ve analizi: Üretim süreçlerinden yönetim sistemlerine, bireysel tüketimden sosyal ağlara kadar attığımız her elektronik adım eş zamanlı olarak devasa hacim ve çeşitlilikte veri kümeleri yaratıyor. Bu büyük verinin incelenmesi ve veriler arasındaki ilişkilerin ortaya konması gözle bir bakışta saptanamayacak anlamlı bağlantıları ortaya çıkarıyor. Örneğin ürün geliştirme süreçlerinde geçmiş tasarım verileri üzerinden hataların saptanıp düzeltilmesi ve daha dayanıklı ürünler üretilmesi gibi olumlu sonuçlar elde edilebiliyor. Bunun yanında büyük veri analizi araçlarıyla kredi kartı harcama verilerinizi inceleyen bankanız satın aldığınız kitaplar, kullandığınız markalar, vb. üzerinden ideolojinizi tahmin edebiliyor. Facebook kullanıcı verileri üzerinden ABD seçimlerinin manipüle edildiği Cambridge Analytica skandalı da büyük veri analizine bir örnek. Bu bağlamda büyük veri depolama ve işleme süreçlerinde kişisel verilerin korunması ve bilgi paylaşım politikaları toplumsal yaşamın düzenlenmesinde önemli yer tutuyor.

  • Artırılmış gerçeklik: Fiziksel gerçekliğin teknolojik olanaklarla sanal gerçekliğe taşınması, sanal ortamın sunduğu bilgi ve görsellerle fiziksel gerçekliğin zenginleştirilmiş olarak dinamik bir biçimde yeniden deneyimlenmesi durumudur. Artırılmış gerçeklik bir anlamda gerçek ile sanal arasında bir diyalektik ilişki, fiziksel gerçekliğin kendini içererek aşması olarak da tanımlanabilir. Uygulama alanları fabrikalardan eğlence/oyun sektörüne kadar yayılabilen bu teknolojide akıllı telefon uygulamaları ya da artırılmış gerçeklik gözlükleri yardımıyla arabanızın bozulan motorunu görüntüleyebilir, sanal ortamdan gözünüzün önüne düşen görüntülerle bozuk parçanın nasıl tamir edileceğini öğrenebilir, yedek parçayı herhangi bir ustaya gerek duymadan, kendi kendinize değiştirebilirsiniz.

  • Bulut teknolojisi: Verilerin tek bir bilgisayardaki bellekte değil, çoklu bilgisayar ve kullanıcının yer ve zamandan bağımsız olarak internet aracılığıyla erişebileceği, yukarılarda bir yerde, görünmez bir “bulut”ta, yani sanal bir makinede depolanabilmesini sağlayan teknolojidir. Bu teknoloji büyük tedarik zincirleri üzerinde birlikte çalışan onlarca yapının ortak verilere kolayca ulaşmasını sağlıyor. Örneğin Çin’deki bir elektronik parça tedarikçisi, ABD’deki ana üreticinin genel merkezindeki ürün tasarım dosyalarına kendi bilgisayarlarından erişebilir, bunlara bakarak istenen parçaları üretebilir. Günlük hayatta bu teknolojinin kullanıcıları akıllı telefonlarıyla çektikleri fotoğrafları buluta kaydettikleri sürece evlerindeki bilgisayarlarından da görüntüleyebilir.

  • Yapay zeka: Bilgisayarların insanın bilişsel süreçlerine benzer biçimde algılama, öğrenme, düşünme, iletişim kurma ve karar vermesini sağlayan becerilerinin bütünüdür. Yapay zeka araçları ve akıllı robotlar çeşitli algoritmalar ve yöntemlerle (makine öğrenmesi) kendi kendine öğrenebilir, insan davranışlarını taklit edebilir. Üretim hattındaki makinelerde yapay zeka kullanımı bugünlerde olağan kabul edilse de tartışmalı kimi alanlar bulunuyor. Sağlık ve hukuk alanlarını ele alalım. Tüm geçmiş hasta verilerini, tedavi yöntemlerini, tedaviye verilen yanıtları, vb. inceleyen, buradan anlamlı çıkarımlara varan ve hastalıkları öğrenen bir yapay zeka, bir doktorun yerini alabilir, bir insanı tedavi edebilir mi? Benzer biçimde geçmiş suçları, mahkeme tutanaklarını, sanık profillerini, verilen cezaları, vb. inceleyen ve buradan anlamlı çıkarımlara varan bir yapay zeka, bir hakimin yerini tutabilir, kimin suçlu kimin suçsuz olduğuna karar verebilir mi? Yapay zeka toplam zihin kapasitemizi arttırırken etik sorunları da beraberinde getirecek gibi duruyor.

  • Eklemeli üretim: En sık 3 boyutlu (3D) yazıcı teknolojisiyle karşımıza çıkan bu yeni üretim biçimiyle “herhangi bir” tasarım düşük maliyetlerle ve tek seferde prototip olarak üretilebiliyor. Eklemeli üretim, geleneksel yöntemlere göre daha fazla şekil seçeneği sunuyor, baskıdan önce ayrıca bir kalıp üretilmesine gerek duymuyor ve baskı sonrası geriye malzeme atığı bırakmıyor. 3D baskıya uygun geniş tasarım seçenekleri yapay organ üretimi gibi yaşamsal gereksinimleri kapsadığı gibi evlerde kontrolsüz üretilebilecek silahları da kapsıyor.

Bu saydığımız teknolojiler ve daha nicesi, her geçen gün sanayinin daha fazla alanında uygulamaya konuyor. Yaşamı ve üretimi çok büyük ölçüde kolaylaştırsa da kritik toplumsal ve ekonomik dönüşümlere ve felsefi sorgulamalara neden oluyor.

Türkiye’nin ve dünyanın bu teknolojilere nasıl uyum sağlayacağını, ne gibi toplumsal ve ekonomik dönüşümlere gebe olduğunu ve işçi sınıfının Endüstri 4.0 gelişmelerinden nasıl etkileneceğini önümüzdeki yazılarda tartışacağız.